Metin KARABAŞOĞLU

Metin KARABAŞOĞLU

İster misiniz?

Şu Dünya hayatında başıma gelen en güzel şeylerden biri, gençlik yıllarında aklıma düşen bir soruyu takiben, o günden bugüne hadislerle elimden geldiğince iştigaldir. O güne kadar daha ziyade hadislerle daha ziyade okuduğum herhangi bir kitaptan gördüğüm veya kulaktan duyma düzeyinde meşgulken, 24 yaşında dünyama gelen o soru, hadis külliyatlarını bizzat, amden ve kasden okuma gayretine sevketmişti beni.

Hayatımın bir büyük dönüm noktası olduğu için, aklımdan çıkmıyor. Otuz sene olmuş; 1988 yılının Mart ayının ilk günleriydi. O günlerde aynı zamanda editörlüğünü de yaptığım Köprü dergisi için tefekkür odaklı bir dosya çalışması yaptıktan sonra, münhasıran Resûlullah aleyhissalâtu vesselamın tefekkürüne dair bir soru kapımı çalmıştı: Kur’ân bizi bu kadar çok âyetle tefekküre çağırdığına ve Hz. Peygamber’in de ‘ahlâkı Kur’ân olduğuna’ göre, o Kur’ân’ın bu tefekkür emrini nasıl uygulamıştı?

Bu soruya hemencecik cevap bulmamı sağlayan bir kaynak bulamamıştım ama. İyi ki de bulamamışım. Bu durum, bu soruya cevap arayışı içinde, Babanzâde Ahmed Naim’in başlattığı, onun ömrü vefa etmeyince Kamil Miras tarafından tamamlanan Buhârî muhtasarı Tecrid-i Sarih tercümesinden başlayarak hadis külliyatları arasında bir yolculuğa beni sevketti. Şükür ki, o günden bugüne hâlâ devam eden bu yolculuk esnasında, bu soruma cevap bulduğum gibi, başka nice, nice, nice güzellikle de karşılaştım. Otuz senedir, hadis külliyatları arasında bu yolculukla dünyama gelen, ruhumu aydınlatan, elimden geldiğince hayatıma taşımaya çalıştığım güzelliklerin şükrünü edadan acizim.

Hadis külliyatları arasında nice güzellikle karşılaşırken, insan Bediüzzaman’ın “Hadis, maden-i hayat, mülhim-i hakikattir” sözünün de ne kadar isabetli olduğunu anlıyor.

İşte şu uzunca hadis de, bize hayatımızın nurlu, aydınlık, huzurlu ve hakikatli bir şekilde devamı için cevher sunan hadislerden:

“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: ‘Kim bir mü’minin dünyevî kederlerinden birini giderirse, Allah da onun Kıyamet günü kederlerinden birini giderir. Kim bir fakire kolaylık gösterirse, Allah da ona dünyada ve ahirette kolaylık gösterir. Kim bir müslümanı örterse, Allah da onu dünya ve ahirette örter. Kişi kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da onun yardımındadır. Kim ilim aramak düşüncesiyle bir yola düşerse, Allah onun cennete olan yolunu kolaylaştırır. Bir grup, Allah’ın Kitabını okumak ve aralarında tedris etmek üzere Allah’ın evlerinden birinde toplanırsa, üzerlerine mutlaka sekine iner ve onları rahmet kaplar, melekler onları sarar. Allah da onları yanında bulunan mukarreb meleklere anar. Bir kimseyi ameli yavaşlatırsa, nesebi hızlandıramaz.”

Ebu Hureyre radıyallahu anhın rivayetiyle bize ulaşan bu hadis, dünya ve ahirette istediğimiz güzel neticeler için, yolu açık ve berrak biçimde gösteriyor bize.

Kederden, hele ki Kıyamet gününün büyük kederinden kim kurtulmak istemez?

Kederden kurtulmak için, yol belli; şu dünyada bir iman kardeşinin kederini gidermek: “Kim bir mü’minin dünyevî kederlerinden birini giderirse, Allah da onun Kıyamet günü kederlerinden birini giderir.”

Kim dünyada ve ahirette zorlukla muamele görmemeyi, bilakis kolaylıkla karşılaşmayı istemez?

Zorluk değil, kolaylık görmek isteyen, hele ki Hesap Günü kolaylıkla karşılaşmak isteyen kişi için, yol belli; şu dünyada bir fakire kolaylık göstermek: “Kim bir fakire kolaylık gösterirse, Allah da ona dünyada ve ahirette kolaylık gösterir.”

Peki kim eksiğinin, hata ve kusurunun, hele ki hatırlamaktan bile utandığı günahlarının dünya ve ahirette örtülmesini, ifşa olunmamasını, gizli kalmasını ve bağışlanmasını istemez?

İsteyen için, yol belli; iman kardeşinin kusurunu ve günahını ifşa etmemek, bilakis açık ise bile örtmek: “Kim bir müslümanı örterse, Allah da onu dünya ve ahirette örter.”

Hem kim Allah’ın yardımını hep yanında hissetmek ister?

Onun da yolu belli; kardeşine yardım etmek: “Kişi kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da onun yardımındadır.”

Cennete olan yolu kolaylaşsın, yolu cehenneme ise asla düşmesin isteyenler için de yol belli: “Kim ilim aramak düşüncesiyle bir yola düşerse, Allah onun cennete olan yolunu kolaylaştırır.”

Peki, üzerine sekine inmesini, huzur ve sürur ile yaşamayı, Allah’ın rahmetinin kendilerini çepeçevre kuşatmasını, meleklerin onları sarmasını kim istemez?

Onların hepsini isteyen için de yol belli: “Bir grup, Allah’ın Kitabını okumak ve aralarında tedris etmek üzere Allah’ın evlerinden birinde toplanırsa, üzerlerine mutlaka sekine iner ve onları rahmet kaplar, melekler onları sarar. Allah da onları yanında bulunan mukarreb meleklere anar.”

Dünyada ve ahirette bizim için en büyük endişe sebebi şeylerden kurtulmak, karşılaşmayı umduğumuz güzel şeylere ise kavuşmak için, bu veciz hadis, bize atacağımız adımları gösteriyor. Bir başkasını kederini giderelim ki, Allah bizim kederimizi gidersin. Başkalarına kolaylık gösterelim ki, Allah da bizim için kolaylık yaratsın. Kusurları örtelim ki, kusurumuzu örtsün; muhtaca yardım edelim ki, O’ndan yardım görelim. İlim için yola düşelim ki, cennete giden yolumuz kolaylaşsın. Başkaca mü’minlerle biraraya gelip Allah’ın Kitabını okuyup anlama çabası içinde olalım ki, üzerimize sekine insin, bizi rahmet kaplasın, melekler bizi sarsın.

Hadisin son cümlesi ise, elinden geleni yapmayan, atması gereken adımdan geri duranlar için uyarı niteliğinde: “Bir kimseyi ameli yavaşlatırsa, nesebi hızlandıramaz.”

Sadece bu hadisi bile kulağımızdan girdiği gibi aklımıza ve kalbimize yerleştirebilsek, sadece bu hadisle amel etmeyi başarabilsek, hayatımızda neler neler değişecek. Ne kederler zâil olup, yerine ne güzellikler gelecek…

İstemez misiniz öyle olsun?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum