İz bırakmak

İlkokulda çok öğretmen değiştirdim. Birinci sınıfa Eskişehir'de başladım. Babamın memuriyeti nedeniyle Diyarbakır'da devam ettim. Orada da farklı nedenlerden dolayı hem okulum, hem öğretmenlerim değişti.

Tam hatırlamasam da galiba beş öğretmenden fazlaydı.

Unutmadığım, unutamadığım iki kişiydi.

Eskişehir'deki Gönül ve Diyarbakır'daki Sema öğretmenim.

İkisinin de fotoğrafı yok ama anılarımdaki resim çok güzel olduklarıydı.

Ve çok iyi.

Ve çok şefkâtli.

Ve çok temiz.

Her ikisi de bende o kadar derin izler bıraktı ki, uzun yılların arasına giren onlarca öğretmene rağmen, etkisini ilk günkü tazeliğinde ve canlılığında koruyor.

Rahmetli babaannem ilk idolûm, hocam, dostum, arkadaşım, sırdaşım, koruyucu meleğim ve kıymetlimdi.

Ondan sonra hayatıma giren, bende derin izler bırakan öğretmenlerim gelir.

Okumayı, güzel yazıyı, temiz ve tertipli olmayı onlarda gördüm.

Öğretmenlerimden biri bazan gözleri şiş ve kızarmış olarak okula gelirdi. Öyle geldiği zamanlarda, teneffüslerde sınıftan çıkmaz, yanına gelen arkadaşıyla dertleşir, bazan da anlatırken ağlardı.

Ne sıkıntısı vardı bilemezdim. Ama o kadar çok ūzülürdüm ki anlatamam. Gidip sarılmak, akan yaşlarını silmek isterdim ama yapamazdım.

Bizim kuşak, būyüklerine, hele hele öğretmenlerine sevgisini veya öfkesini gösteremeyecek kadar hem çekingen hem saygılıydı.

Evladına, eşine sevgisini ulu orta göstermekten imtina eden ebeveynlerin çocuklarıydık zira.

Sevgimizi, onların gözüne girmemize vesile olacak, aferim alacağımız fiillerle ortaya koymaya çalışırdık.

Başarılı olmak gibi. Terbiyeli ve uslu davranmak gibi. Ödevlerimizi yapmak gibi. Tertipli olmak gibi. Doğayı sevmek, hayvana eziyet etmemek, yerlere çöp atmamak, devlet malına zarar vermemek, nahoş haller sergilememek, alamayacak olanları düşünüp pahalı gıda getirmemek, alay etmemek gibi gibi pek çok öğreti ve telkin, hafızama adeta kazınmış gibi halá taze.

Evet.

Birilerinin hayatında iz bırakmak -bırakabilmek- kolay değil.

Bu anlatmakla olmuyor. Bizzat yaşamakla mümkün.

En dar dairede, ailede, "iz" bırakamıyorsak, geniş dairede bu hiç mümkün olmaz.

İhtişamlı yaşantımız, titrimiz, şöhretimiz, paramız ile iz bıraktığımızı zannederken, belkide karşımızdakilerin "gıpta" damarını tahrikten öteye geçemiyoruzdur.

Aşağıdaki şu cümleleri bir yerde okumuştum ve not almışım:

"Yaşamda “iz” bırakmak kolay bir iş değil. “İs” bırakmak ise son derece kolay…"

İz bırakanları hasretle, taktirle, hayırla anarken, is bırakanları aynı güzel duygularla anmıyoruz mesela.

Karbon ayak izinden bahsetmiyoruz ki, kaç numara olduğunu söylemekle yetinelim.

Hafızalardaki, anılardaki, gönüllerdeki, asırlardaki izlere ihtiyacı var dünyanın ve dolayısıyla insanlığın.

"İz" bırakanlarla, "is" bırakanlar arasındaki makasın açısına bakıp, toplumun nasıl yozlaştığına karar vermek hiçte zor olmasa gerek.

Aile ve okul, işte bunun için önemli ve kıymetli.

Çocuklarımızı unutup, hayvanlarımızı, elemanlarımızı eğitmenin derdine düşmüşüz.

Her ikisinde de amaç, egoları tatmin, komut ve buyruğa itaat, daha fazla edinim vardır.

Geldiğimiz nokta buysa, gideceğimiz nokta hiç te iç açıcı gözükmüyor.

fb-img-1685748714297.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum