Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Gözümüzün Hükmünü Aklımızın Hükmü Hâline Getirmek

Yüksek seviyede akademisyen de olsa, bir insan cahili olduğu konularda konuşunca, maskara olduğu gibi madara da olabiliyor. Özellikle, kendi dininden, imanından tahkiki şekilde haberdar olamamış; sonuçta "dâül cehil ile baş ağrısı" hastalığına tutulmuş biri, felsefenin insaniyâtı sadece erteleyen mutantan izahları karşısında, kendini hepten kaybedebiliyor. Bazıları da Batı'nın açıklarını, madrabazlıklarını, seyyielerini bunlar "mehasin-i medeniyet-i kesiresiyle muhat oldukları için" göremiyor ve "Mehlika Sultan'a Âşık Yedi Genç" gibi, cellatlarına âşık oluyorlar.

Epey oluyor, bunlardan "Batı'ya iman ettim." mealinde konuşan birini dinlemiştim. "Biz yağmuru meleklerin yağdırdığını öğrenmiştik. Sonradan öğreniyoruz ki su, denizden buharlaşıyor, buluta dönüyor, sonra da buluttan yağmur şeklinde aşağı iniyor. Normal bir doğa olayı. Bunun meleklerle ne ilgisi var." cümleleri ile de cehaletini ilan ediyordu.

Üstad, "Avam, gözüyle taakkul eder." diyor ya. İşte, insan ne kadar tahsil yaparsa yapsın, yabancısı olduğu konularda avam kaldığını bu açıklamalardan anlıyoruz. Arkadaş, gördüğü neyse, gördüğünü esas alıyor. Aklının işini göze yüklüyor. Gördüğünün peşine düşüyor, zahirin arkasındaki manaya, ele, kudrete nazar etmiyor, edemiyor. Neticede gözün hükmünü aklın hükmünü hâline getirip "Bak, su buharlaşıyor, bulut oluyor, bulut da katre şeklinde dökülüyor. Allah veya katre üzerinde vazifeli melek bunun neresinde?" demeye getiriyor.

"Ocak yanıyor, kazan kaynıyor, su buharlaşıyor. Sonra katreleşiyor ve aşağı iniyor. Burada gözün hükmü geçer." diyen birine "Arkadaş, tamam da gözün bunları görüyor, sen de gördüklerini anlatıyorsun. Ama aklın, bu güneş ocağını yakanı, deniz kazanını dolduranı, buharı yukarı çıkarıp tam ihtiyaç olan yere katre katre indiren rahmeti, hikmeti görmüyor mu?" demez miyiz?

Burada, gözün mü aklın mı hükmü geçerli olur? Yağmurun yağış serüveni, bir ilim, hikmet, kudret ve rahmete işaret ediyor. Bu ilim, hikmet, kudret ve rahmeti bir yere vermek zorundasınız. Ya deniz, su, bulut, Güneş; rahmet, hikmet ve kudret sahibidir. Ya da bunların üstünde canlıların yağmura olan ihtiyacını gören, bilen Allah bunların sahibidir.

Bu yazıyı yazarken yanıma uğrayan bir gence, bu meseleyi anlattım. Kanal örneğini verdim. Konya Ovasının suya olan ihtiyacını, yağmur olmadan nasıl giderirdik? Konya'ya kanal kurarak mı olacaktı bu? Cenab-ı Allah, kimsenin başını kırmadan, yarmadan tonlarla suyu ovalara, çöllere nasıl da ulaştırıyor? Ama bu hükmü, gözle değil akılla veriyoruz.

Aklın ve gözün hüküm meselesini başka bir örnekle anlatalım. Mesela şapkadan tavşan çıkaran bir sihirbaz düşünelim. Sihirbaz, bizden sadece gözlerimizle hükmetmemizi ister. Aslında, aklımızla şapkadan tavşan çıkmayacağını pekâlâ biliriz. Ama gözlerimiz tavşanların şapkanın içinden çıktığına hükmeder. Aklımızın hükmüyle çelişen bu hükme, kısa bir süre hayret ederiz ve bu hayretimiz orada kalır. Nitekim kimse gözünün bu hükmünü aklının hükmüne dönüştürmez. Söz gelimi ertesi gün, gazeteler siyah şapkanın beyaz tavşanlar doğurduğunu haber vermez. Ya da bir bilim adamı, siyah şapkaların tavşan doğurganlığı üzerine bir tez döşenmez. Şapkadan tavşan çıktığı, gözümüze göre doğru. Ama aklımıza göre yalandır. Öbür türlü, aklımızı gözümüze indirmiş oluruz.

Evet dostlar medeniyetin engizisyonuyla iğdiş edilmiş akıllar, sebebe bakıp sebepten müsebbibül esbaba (sebeplerin asıl sahibine) intikal edemiyor. Neticede, sebeplere takılan göze laf anlatmak zor oluyor. Göz "İşte, sebeplerle oluyor, gerisine ne takılıyorsun?" diyor. Halbuki "Yağmur geliyor. Yağmuru zahiren intac eden sebep, hayvanatı düşünüp onları acıyıp merhamet etmekten ne kadar uzak olduğu malûmdur. Demek, hayvanatı halk eden ve rızıklarını taahhüt eden bir Hâlık-ı Rahimin hikmeti ile imdada gönderiliyor. Hatta yağmura rahmet deniliyor. Çünkü çok asar-ı rahmet ve faideleri tazammun ettiğinden, güya yağmur şeklinde rahmet tecessüm etmiş, takattur etmiş, katre katre geliyor." Göze takılan ve aklını göze indiren bu asrın maddeci insanına bunları anlatmak lazım. Fakat zor.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum