Gücün 48 Kanunu ve zalimlerin satranç tahtası

Faslı ulema ve mütefekkirlerden Dr. Reşid Kuhus ‘Sütnneatullah fi’l Yahud ve Müstakbel el Ümmetü’l Mev’ud/ Sünnetullah aynasında Yahudiler (kaderi) ve İslam ümmetinin geleceği’ kitabında Yahudilerin uluslar arası siyaseti satranç bağlamında gördüklerini ve siyaseti satranç oyunu gibi kurguladıklarını beyan etmektedir. Onlara göre dünya büyük bir satranç tahtası ve milletler de satranç taşlarından ibaret.  Daha doğrusu kitabında bu hususta şunları söylemektedir: ”Yahudiler kendilerini seçilmiş bir millet olarak görmektedirler.  Goyim/ecnebi/acem olarak tarif ettikleri diğer milletlere ve yabancılara satranç tahtasının taşları nazarıyla bakmaktadırlar.” Yahudiler dünya halkları üzerine satranç oynuyorlar. Yahudi beyinlerinden birisi olan Zbigniew Brzezinski'nin Büyük Satranç Tahtası kitabının başlığı da Reşid Kuhus’u doğrulayan ve tasdik eden hususlardan birisidir.  Kissinger’in diplomasi kitabı da şüphesiz böyledir.

Yahudiler dünya milletleri üzerinde satranç oynarken Kaddafi gibi doğu despotları da halkları üzerinde satranç oynuyorlar.  Bingazi’nin Trablusgarp’tan fiilen ayrılmasına ve NATO bombardımanına rağmen koltuğunu bırakmayan Libya lideri Muammer Kaddafi, hiçbir şey olmamış gibi günlük hayatına devam ediyor. Bunun da ötesinde Rusya Federasyonu'na bağlı Kalmukya Cumhuriyeti eski devlet başkanı ve Uluslararası Satranç Federasyonu (FIDE) Başkanı Kirsan İlyumjinov ile Trablus'ta bir araya gelerek satranç oynayabiliyor. FIDE yetkilileri maçın berabere bittiğini açıkladılar. Rus basınına göre, berabere neticelenen müsabakada sonbaharda Trablus'ta bir satranç turnuvası düzenlenmesi konusunda da mutabakata varıldı.

*

kaddafi_satranc.jpgKaddafi’nin halkı karşısında bu kadar neden hissiz olduğunu anlamak için Robert Greene ve Joost Elffers’in  müştereken kaleme aldıkları The 48 Laws of Power kitabını hatırlamak ve okumak yeter. Kimi Yahudilere göre tartışmalı bir kitap olan Siyon Liderlerinin Protokolleri kitabını ve içindeki tavsiyeleri hatırlatan söz konusu kitap birçok dile çevrilmiş durumda. Adeta iktidar filozofu olarak anılan Machiavelli’nin Prens kitabı gibi yöneticilere iktidarda tutunmanın yollarını, yöntemini ve çaresini anlatıyor. İktidar düşkünlerine ve sarhoşlarına yol gösteriyor, rehberlik yapıyor.  İktidarlarının ayaklarının altından kaymaması için gerekli tedbirleri öneriyor. İktidar satrancı oyununda tavsiye ettiği 15’inci kural şu: Düşmanını ez geç (Law 15 Crush your enemy totally). Bu esasında kuralsızlık kuralıdır.  Ahlak pahasına ayakta ve iktidarda kalmak için yapılan her türlü dalavere ve güç kullanımı. Bu tavsiyeler arasında elbette ki insanlık bulunmuyor. Suriyeli yazar Halis Çelebi, Beşşar ve silahlı çetelerinin bu kuralı izlediğini söylüyor. Cemal Abdunnasır için Machievelli’nin Prens kitabını başucu kitabını haline getirdiğini söylerler. Kaddafi ve Beşşar ise ülkelerini satranç tahtası gibi yönetiyorlar.

Robert Greene ve Joost Effers’in sözkonusu kitabı esasında Machiavelli’nin Prens kitabının kurallaştırılmış ve maddeleştirilmiş yani basitleştirilmiş halinden veya versiyonundan başka bir şey değil. Bazıları bu eseri Sun-Tzu’nun klasik Savaş Sanatı risalesiyle de karşılaştırıyorlar. Kimi ebleh liderlerin kavrayabilmesi için basitleştirilmiş ve adeta bir el kitabı haline getirilmiş. Kitap herhalde Kaddafi gibiler yararlansın diye Arapça’ya da çevrilmiş. Bu durumda Nasır Machiavelli okuyorsa Halis Çelebi’ye göre, Kaddafi ve Beşşar vakit bulduklarında Gücün 48 Kanununu okuyorlar.

*

Kaddafi milletinin felaketi ve sefaleti  üzerinde ve yıkıntılar arasında El Hakim Bemrillah gibi umursamaz ve kayıtsız bir biçimde satranç oynayabiliyor. Ve kızı Ayşe Kaddafi de armut dibine düşer misali babasına çektiğini şu sözleriyle ispatlamaktadır: ”Muhaliflerle görüşür gerekirse şeytanla da işbirliği yapar ve anlaşırız…” Elbette Bediüzzaman bu zalimlerin satranç tahtalarına bakmamamızı öğütlüyor. Bu hususta zalimler sofrasına kulağımızla da olsa misafir olmamamızı öğütleyerek şunları tembihliyor:

”İşte bu asrın bu acîb tehlikesine karşı Risale-i Nur'un hizmet ve meşgalesi, şimdiki siyaseti ve cereyanlarını o derece nazarımdan ıskat etmiş ki, bu Harb-i Umûmiyi bu dört ayda merak etmedim, sormadım.  Hem Risale-i Nur'un has talebeleri, bakî elmaslar hükmünde olan hakaik-ı îmaniyenin vazifesi içinde iken zalimlerin satranç oyunlarına bakmakla vazife-i kudsiyelerine fütur vermemek ve fıkirlerini onlar ile bulaştırmamak gerektir. Cenab-ı Hak, bize, nur ve nûranî vazife vermiş; onlara da, zulümlü zulümatlı oyunları vermiş. Onlar bizden istiğna edip yardım etmedikleri ve elimizdeki kudsî nurlara müşteri olmadıkları halde, biz onların karanlıklı oyunlarına, vazifemizin zararına, bakmaya tenezzül etmek hatadır. Bize ve merakımıza dairemiz içindeki ezvak-ı maneviye ve envar-ı îmaniye kafi ve vafidir.”

Elbette bu sözler, İslam alemini satranç tahtası olmaktan kurtarma noktasında vazifelileri ve ehil insanları vazifeden caydırmıyor. Lakin zalime hissen ve iltihaken taraftar olmamamızı istiyor.  Burada evvelemirde satranç oyunu kuranların oyunlarına gelmememizi öğütlüyor. Bunun en sağlam yolu da tahkiki imandan geçiyor.  Oyunları bozma gücü olmayanların o oyunları seyretmelerine de razı olmuyor. Zira, zalime hissen meyletmek onun suçunu paylaşmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.