Meleknur ÖZDORUK

Meleknur ÖZDORUK

Evladımla beraber seyredebiliyor muyum?

Çocuklarımız İslam terbiyesiyle yetişsin, dinî bir donanım kazansın isteriz.

Bu niyetle o, henüz anne karnındayken yiyip içtiklerimizin helal olmasına eskisinden daha bir dikkat etmeye özen gösterir, sıkça sesli Kur’an-ı Kerim okuruz. Evladımız dünyaya geldiğinde de bu hususlara riayet etmeye çalışırız. Yine henüz ilk kelimelerini söylemeye çalışan yavrumuzdan Allah lafzını duymak isteriz. Sonrası yine malum. Yaşına göre artan bilgilerinden ve öğrendiklerinden çok mutlu oluruz. Ezberlenen kelime-i şehadet, öğrenilen kısa sureler, İslam’ın şartları, İmanın şartları, abdestin ve namazın farzları vb. Zincir böyle ilerler.

Bu süreç gerçekten çok tatlı hisler dokundurur kalbimize. O minicik masum yavrunun sureleri telaffuzunu dinlemek müthiş keyiflidir. Genellikle küçük yaşlarda çocuklarımızın bunlara bir itirazı da olmaz üstelik. Öğrenme hevesleri taptazedir, dimağları durudur, berraktır. Başarma hissinin hazzı ve küçük pekiştireçler, motivasyon için kâfidir.

Pekâlâ, âmennâ! Bütün bunların yanında evladımızla birlikte bir seyre çıkabiliyor muyuz acaba? Neyi mi? Yaratılan her şeyi, kâinatı. Daireyi sınırlandırırsak, muhatap olduğumuz bazı varlıkları yavrumuzla birlikte tefekkür etmeye niyetlenebiliyor muyuz? Şu kâinat sergilerinde tefekkür etmek, ahsen-i takvim suretinde yaratılan insanın temel vazifelerinden değil miydi? Âyetin fermanıyla “Fenzur ilâ âsâri rahmetillâh (Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine!)” buyrulduğuna göre, niçin en kıymetli emanetlerimizle birlikte seyre çıkmayalım?

Evladımızı yanımıza alıp bir kelebeğin desenlerine, bir çiçeğin yapraklarına hayretler içinde yakından bakmak, o desenlerdeki ince ince işlenmiş nakışları beraberce görmeye çalışmak, bunlar üzerinde sohbet etmek, yavrumuzun âlemini genişleten birçok kazanıma vesile olabilecektir.

Birlikte yağmuru izlemek, yaşı nispetinde ona hikmetlerinden bahsetmek, bir güvercinin zarafetine, bir anne kedinin şefkatine dalıp gitmek mesela… Yahut kendi gözü, kulağı, eli, ayağı üzerinde düşünmek gibi… Yavrumuzun gelişim dönemine göre anlayabileceği izahatları yapmak fakat bununla birlikte daima tevhidi hissettirmeye çalışmak…  Harikulâde işleyen nizama, intizama çocuğumuzun nazarını çevirmeği amaçlamak... Allah’ın birliğini, tekliğini, her varlıkta mührü olduğunu, O’nun merhametinin kuşatıcılığını temiz dimağına fısıldamak…

Esasen çocuklar seyredebilme, keşfedebilme konularında yetişkinlere nazaran çok daha kabiliyetlidirler. Çünkü fıtratlarındaki merak ve hayret taptazedir. Bizlerin gözünü perdeleyen alışkanlık bulutları, ilgisizlik gölgeleri ve hayretsizlik hastalığı saf fıtratlarda yoktur. Onların zaten canlı olan ilgi ve alâkalarını doğru yöne sevk etmeye çalışırsak, aslında mutlak elzem olan çok mühim bazı çekirdekleri ömür tarlalarına ekmeye niyet etmiş oluruz. Duamız odur ki, evladımız büyüdükçe o çekirdekler de çatlasın, filizlensin, yeşersin ve sümbüllensin.  Yavrumuzun ömür tarlasındaki o ağaçlarda dopdolu tefekkür meyveleri yetişsin.

Hiç değilse, müthiş meraklı ve şaşkın gözlerle dünyaya bakan masum yavru, Rabbinin sanat eserleri karşısında heyecan duyan, hayran kalan ve hayret makamında tefekkür eden bir yetişkin görmeyi tecrübe etsin. Belki bu sayede bizlerin de alışkanlık bulutlarımız bir nebze dağılır, heyecanımız canlanır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum