Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

En acip ve antika hata

Nurları tanıdığım ilk yıllardı. Sağdan soldan hücumlar geliyor ve biz de heyecanla mukabeleye çalışıyorduk. Bazen de bunları, derslerde bazı abilerle paylaşıyordum. Bir defasında, çok değer verdiğim ve benimle de alâkadar bir abiyle, tatil gününde bir caminin üst katında oturup dertleşmemiz hiç hatırımdan çıkmaz. Bazı hususlardan şikayetçi olunca, bana "Habib kardeş bunlara karşı ihlâsa dayanmak gerekir" tavsiyesinde bulunmuştu. Ben de içimden "İhlâsa dayanacağım da İhlâsın ne olduğunu anlasam ya da bulsam" diye geçirmiştim. O zaman İhlâs Risalesinin daha yerini bile bilmiyordum. Gerçi şimdi de okuyup elde ettiğimizi söylemeyiz ama neyse. İkinci olarak da "Külliyat bir bütündür, lahikaları da okumak lazım" tembihiydi. Ben de bir elime Sözler'i, bir elime de Kastamonu Lahikasını alıp okulun bir köşesinde oturup belli aralıklarla ikisinden de okumaya çalıştığımı unutamam. O, bir alışkanlık oldu ve hiçbir zaman kitap takibini bırakmadık. Sıraya koymuşum. Biri bitmeden diğerine geçmiyorum.

Şimdilerde Emirdağ'ı kelimelere dikkat ederek okumaya çalışıyorum. Her okuyuşumda altını çizdiğim kelimeler oluyor. Bu sefer de "Nur âleminin bir anahtarının haşiyesinde" geçen bir tamlamaya takıldım.

Üstadın "İşte felsefe-i beşeriyenin en acip en antika hatası" olarak gördüğü; kelimenin yaratılması ve etrafta çoğaltılmasının beşer icadı olarak görülmesiydi. Bütün beşerî sebeplerin aciz kaldıkları bu harika küllî mucizat-ı kudrete beşer icadı namını vermek, ne kadar büyük hata olduğunu, zerre kadar şuuru bulunan anlar, diye de devam ediyor.

Mektubat'ta ise konuşmak fiilini, hitab-ı İlâhi çiçeği olarak niteliyor "Ve öyle bir ahsen-i takvim içinde bir sıbğa-i Rabbaniye vermiş ki; o maddî, cismanî, camid kafada, manevî, gaybî, hayatdar olan beyan ve hitap çiçeği açıldı" izahını  getiriyor.

Gerçekten bugün lisan ile ilgili tüm tanımlara baktığımızda, bundan daha geniş ve cami bir tarifi bulmak mümkün görünmüyor. Oksijen, akciğer, ağız, dil, diş, dimağ dayanışmasının bir neticesi olan kelime mucizesinin gerçek sahibi olmak için, bütün kâinatın sahibi olmak lazım geliyor. Ağıza giden temiz hava, vazifesini yapıp kirlendikten sonra dışarı atılırken, dilin havayı harflerin mahrecine sokması neticesi ortaya çıkan sesin; gönüllere taht kuran ya da kalpleri kömüre çeviren kelimelere döndürülmesinde, bizim sadece bu harika fiili kabul ve yüzde birine tekabül eden yönlendirmeden başka ne kadar hissemiz olabilir? 

Geçenlerde "kutsallara karşıyım akıl esastır" diye yazan bir şaşkına "Tamam, akıl esas olsun, toprak ota; ot, aynı anda ete, süte, deriye, yüne, boynuza, kana, gübreye ve bir sene sonra da kuzuya dönüyor. Harika bir ağız makinen var. Daha tarif edemediğin garip sesler çıkarıyor. Akıl buna Allah yapıyor, demeden bir izah getirsin, diye sordum. Ne derse beğenirsiniz? Ben bunları kim yapıyor, diye ilgilenmiyorum; bunların nasıl yapıldığı ile ilgileniyorum. Buna mukabil siz ne dersiniz, bilmem ama ben "Sen birine mektup yazsan; mektubu alan adam, bunu kimin, niçin yazdığı ile değil de mektubun nasıl ve ne şekilde yazıldığı ile ilgilense, siz ne dersiniz" diye sordum. Kaç gün geçti, daha cevap gelmedi. Küfür bir sarhoşluktur, diyorum da bazıları kızıyor; bilmem ki buna ne diyelim? 

Kâinat bir sanat galerisi... Her sanatın bir yapılış ve ortaya çıkış hikayesi var. Bunlar, o sanatın nasıl yapıldığının izahıdır, kimin yaptığının değil. Biz o yapılıştaki ince ve hikmetli işleyişe ve muciz, harika ve binlerce hikmet takılmış sonucuna bakarak mucizekâr sanatçıyı, akıl gözüyle görür; O'nun gönderdiği vahiy ile O'nu tanır ve Peygamberin diliyle ve haliyle talim ettiği şekilde de tazimimizi ve şükrümüzü ifade ederiz. Fakat "Hikmet-i ecnebiye veya fünun-u medeniye namı altındaki kısmen dalâlet, kısmen malayaniyat meseleleriyle ruhunu kirletmiş, kalbini hasta etmiş, nefsini şımartmış" ve şaşkınlaşmış insanlar; eşyanın çok kolay ve çoklukla icadını gördüklerinden 'onların teşkilini (yapılışını) teşekkül (bir nevi yapan) tevehhüm' ediyorlar. Haliyle de sanattan, sanatkâra intikal edemiyorlar. 

Sanattan, sanatkâra intikal, eşyaya manay-ı harfî ile yani onları yapan, eden ve varlık sahasına çıkarına işaret etmeleri, göstermeleri yönüyle; yine Emirdağ Lahikasındaki ifadesi ile "Mahlûkata manay-ı harfî ile bakmak elzemdir ki insan, insan olsun." Böyle bir bakış Kur'anî bir bakış olduğundan olacak ki Üstad, bu bakışı insan olmaya eş değer görüyor.

İşte sanata bu yönüyle bakmayınca, beşer en acip ve antika hatasını yapıyor ve sersemleşiyor.

Fakat ısrarla tevhide çağırdığım ve bir türlü  tevhide yanaşmayan yazıştığım arkadaş, benim ısrarla "Bu kadar sanatın bir sanatkârı olmaz mı, bunun aksinin aklen bir izahını lütfen yapar mısınız?" ısrarına karşı "Önce Allah dedirtecek, sonra da öyleyse o Allah; peygamber, kitap gönderdi, onları da bakmak lazımdır, diyeceksin, bu oyuna ben gelmem." diye cevap vermişti. Bu kaçışların, kaçamakların, kafayı kuma sokmaların altında asıl yatanın, mükellefiyetlerden kaçma olduğunu maalesef görüyoruz. İbadetin ruha, akla, kalbe verdiği rahatlığı gormeyip hafif ve sinek ısırması kabilinden sıkıntısınından kaçıyor; kendini yılan ısırmasına hedef ettiğinin farkında bile değil aslında.

Bir haberde okumuştum ve bu arkadaşa da aynı şeyi sordum. Bir doktorun hanımı ölüyor. Küçük yaştaki kızı, "Baba annem nereye gitti? Daha görüşmeyecek miyiz?" sorusuna babası "Hayır, görüşmeyeceğiz, annen yok oldu" cevabı karşısında küçük kız, sonunda aklına yitiriyor.

Ebed isteyen vicdanı, hangi oyun ve oyuncağın susturup tatmin edebilir ki? Fıtratı susturmak akl-ı selimi doyurmak kolay mı? Ebedi isteten "Mâliki yevmiddin" elbette onun cevabını da verecektir.

Beşer başta "acip ve antika hatasını" anlayıp tevhide yönelmedikçe, ne aklını ne de vicdanını susturabilecektir.

Evet dostlar, konuşan bir fonoğrafın lisanından çıkan "Beni yapan yoktur." sesi mi sizi ikna eder?  Yoksa o düzenin lisan-ı haliyle bağırdığı bir sanatçıyı kabul mü?

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum