Fatma BARBAROSOĞLU

Fatma BARBAROSOĞLU

Elazığ depremi/ "Köy demek kör demek..."

8 Mart'ta Elazığlılar şiddetli bir sarsıntının içinde uyandılar uykularından. Yerin 5 kilometre altında olan deprem bir dakika sürdü. Ancak bir dakikanın verdiği hasar özellikle altı köyde şiddetli yıkıma sebep oldu. 51 kişi ayrıldı aramızdan.

Depremde kızını, gelinini, torununu kaybetmiş olan teyze "Devlet bize yardım göndersin" diyordu, kendisine uzatılan mikrofona.

Devlet bize yardım göndersin.

Bu cümle üzerinden yol alalım.

Yol almak için geçmişte bir yolculuğa çıkalım. Çok yakın bir arkadaşımın dedesinin 1944 Gerede depremini yaşadıktan sonra "Köy demek kör demek" diyerek köyden kente göçmesinin hikayesini yükleyelim harflerin gövdesine.

1940'lı yıllarda köyler "Orada bir köy var uzakta/ gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür" üzerinden "sevilir"di.

Orada dursunlar. Biz gitmeyelim onlar da gelmesin.

Köylü de devleti görmekten hoşlanmazdı. Çünkü devlet demek köylüden alan, ama bedelini hiç ödemeyen demekti. Balkan Harbi'nden bu yana oğullarını alıp vermeyendi devlet. Irgat niyetine çalıştırdığı köylü ile "çatık kaş hükümet dediğin zat" kisvesinde muhatap olandı devlet.

"Çatık kaş" ile muhatap olmak zaten pek de kolay değildi. Yollar aman vermezdi. Doğan çocuklar kütüğe yazdırılmaz, ölenler silinmez, ölenin yerine yeni doğan yerleşirdi. Dünya evine girenler saadetlerine devleti ortak etmek için pek çaba sarfetmezdi.

Köy ile hükümetin/devletin ilişkisinin soğuk bir mesafe üzerinden yol aldığı bir sırada yaşanır, 1944 Gerede depremi. Ahşap evler, içindeki emaneti korur da fazla can kaybı olmaz.

Köylünün; devletin kendisine yardım etmesi gerektiğine dair bir bilinci yoktur. Herkes kendi başının çaresine bakar. Çare neresi? Cami. Birkaç aile caminin içinde bir kışı geride bırakır. Camide cemaat olarak haftalar boyu yaşamalarının bedeli, bedenlerindeki uyuz.

Kasabayı deprem vurmuş mudur? Kasabada akrabası olanlar, canından can olanlar bir kışı endişeli bir bekleyiş ile geçirir. Ne gelen vardır ne gidebilecek olan. Kış biter.

Baharla birlikte yollar açılır. Köylü kasabadaki akrabaları hayatta mıdır değil midir bakmaya gider. Herkes hayatta. Üstelik devlet onlara yardım etmiş. Battaniye vermiş. Kızılay aş dağıtmış. Köyden gelenler kulaklarına inanamaz. Vay derler, Devlet kasabaya yüzünün sıcağıyla geliyor. Köy demek kör demek. Bunca ay bir kapımızı açan olmadı.

Onların bu şaşkınlığına şaşıran bir yetkili "Siz devletten hiç yardım almadınız mı" diye sorar.

"Almadık."

"Hiç mi?"

"Hiç."

Bir paket verir ellerine devlet yardımı olarak yetkili. Paketten ne çıktı dersiniz. Paslı çiviler.

II-

Çok partili hayata geçiş ile birlikte halk yavaş yavaş bilinçlendi. Evi yerle bir olmuş olan teyze kendisine uzatılan mikrofona "Devlet bize yardım etsin" derken bu bilinci gösteriyor hepimize.

Devlet yardım etsin. Ama esaslı bir yardım. Devletin edeceği yardıma medya doğru bir yerden katkı yapsın. Olası İstanbul depremi senaryoları; çözümü, tedbiri daima İstanbul üzerinden anlatıyor. Bu anlatış İstanbul dışındaki şehirlerin ciddiye alınmadığı, orada yaşayan vatandaşların hayatına kıymet verilmediği gibi bir algının doğmasına sebep oluyor. Öncelikle medyanın "deprem/afet dili"ni değiştirmesi gerekiyor.

Türkiye'nin gafil uyumaya elverişli tek bir noktası yok. Bütün bölgelerde, kentinden köyüne, mezrasına kadar herkese deprem eğitimi verilmek zorunda. Halk kurtarma ekipleri gelene kadar yakınlarına doğru müdahaleyi yapmak zorunda.

Başlığa gelecek olursak... 1944'ten bu yana köyler eskisi gibi "kör" değil artık.

Elazığ'ın köylerine bu defa medyadan önce devlet/hükümet yetişti. O kadar "herkes" oradaydı ki, köyün yolunu kilitleyip yardımın gecikmesine bile sebep oldular.

TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar aynı gün içinde derhal planlarını projelerini anlattı. Elazığ'da deprem nedeniyle hasar gören 3 köyde, ahırları da olan 'köy tipi' modern binalar yapacaklarını anlattı. Ödeme gücü olmayanların ücretinin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'ndan karşılanacağını söyledi.

"Birbirimize sahip çıkıyoruz"

Acıda ve sevinçte birbirimize hep sahip çıkalım. Ateş düştüğü yeri yakmasın.

Elazığ depreminde ölenlere rahmet, kederli aileleri için Rabbim'den sabrı cemil niyaz ediyorum.

Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.