Dünya ahiretin bir fragmanıdır

Dünya hayatı, acısıyla tatlısıyla kısadır. Safa sürenler için bir parmak bal yalamış gibi tadımlık bir hayattır.  Acı çekenler, balı sadece uzaktan seyredenler, yutkunup iç çekenler diğer kısma göre hayatın biraz daha uzun tarafını idrak ederler.

Dünyaya gelip de doyup giden yoktur herhalde. Bazen mezarlıklara yolumuz düştüğünde, bu doyumsuzluğun taşlara kazınmış olduğunu görürüz. Hayatın bir ân-ı seyyâleden ibaret olduğunu, en iyi, hayatları iki tarih arasına sıkışmış olan ölülerin mezar taşları anlatır.

Hayatın çok lezzetli olduğu doğrudur. Hem de bizi kendimizden geçirecek ve asıl filmi, yani ahretimizi unutturacak kadar lezzetlidir.

Lezzetlerin geçiciliği bize ahretimizi hatırlatmak yerine hırsımızı artırıyorsa, dört elle sarılmak suretiyle kalbimizi bile bizden alıyorsa, bu kısacık tanıtım filmine çok ümitlerle bağlanmışız demektir.

Unutmaya meyilli bir varlığız. Bunu inkâr edemeyiz. Ama sürekli; "Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurduna gelince işte asıl hayat odur." (Ankebut, 29/64), “Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın.” (Haşr Suresi, 19) âyetlerinin hatırlatmalarına ve şok etkisi yapacak, “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz.” (Hadis-i Şerif) kabilinden uyarıcılara ve ölüm gibi nasihatçılara da ihtiyacımız var.

Gözümüzün önünde bir film oynuyor. Başrolünde de biz varız. Âlem durmadan çalkalanıyor, kalbimiz yaralanıyor, elimizi attığımız şeyler elimizi paralıyor, dünyanın en nazik, en nazenin, en nazdar ve en niyazdar misafiri olan bizlere daima ızdırap veriyor.

Yüce Rabbimiz; canlı cansız bütün sevimli sanat eserlerinin, hiçbirine göz açtırmadan gayb âlemine gönderiyor, hiçbirine nefes aldırmadan dünyadaki hayattan terhis ediyor, sürekli bu âlem misafirhanesini doldurup misafirlerin rızası olmadan boşaltıyor, kaza ve kader kalemi ile yeryüzünü yazar bozar tahtası gibi yaparak cilveleriyle mütemadiyen yazılarını tazelendirip değiştiriyor." (Lem‘alar: 347)

İşte bütün bunlar gözümüzün önünde yıldırım hızı ile olup biterken, bu kısacık filmin ortasında, yalancı vehmimizle, hezeyancı aklımızla, aldatıcı nefsimizle, kendimize ebedî bir saltanat kurmaya çalışıyoruz. Çok garip değil mi?

Önümüzdeki fânî ve azıcık bir lezzeti, ilerideki batmanlar ebedî lezzetlere tercih etmekten vazgeçmeliyiz. Oyuna dalıp gerçek hayatı unutmak bizi pişmanlığa sürükleyecektir. Asıl işimiz fragmandaki spotlara bakarak filmin kendisini görmeye çalışmak eminim bizi hüsrana uğramaktan kurtaracaktır.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.