Dua ibadeti

“Kullarım sana, beni sorduğu vakit de ki,  ben muhakkak ki onlara yakınım. Dua edenin duasını işitir ve ona cevap veririm. O halde kullarım da benim davetime uysunlar ve bana inansınlar, umulur ki doğru yolu bulurlar.” (Bakara:2/186)

Rivayete göre sahabelerden bazıları “Allah nerede?” diye sormuşlardı. Bunun üzerine bu ayet indi. Bu ayet dua ve duaya icabet üzerinde duruluyor.

İnsan aciz ve zayıf olarak yaratılmıştır. Fakat belaları ve musibetleri çoktur. Arzuları ebede kadar uzandığı halde onları yerine getirecek gücü yoktur. O halde bela ve musibetlere karşı kendisine yardım edecek ve kendisinin ebediyete uzanan arzularına, isteklerine cevap verecek her şeyi işiten, her şeye gücü yeten bir Yaratıcıya ihtiyaç vardır. O da Allah’tır.

Dua ibadetin özüdür, iliğidir. Dua bir kulluk görevidir. Bu ayette Allah kullarının kendisine dua etmesini emrediyor. Biz ona her zaman dua etmeliyiz. Fili duamızı yapmayı ihmal etmeden, kavli duamızı da her zaman yapmalıyız, isteklerimizi ondan istemeliyiz.

Hadislerde elini açıp dua eden bir kula cevap vermemekten Allah’ın hicab edeceği buyrulmaktadır. Zaten ayet de her duaya “cevap verileceğini” bildiriyor. Dikkat edilirse, “her duayı kabul ederim” buyurmuyor. Ama “Her duaya icabet ederim” buyruluyor. Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Bir müslüman günah işlemediği bir anda ve sılay-ı rahmi kesmediği zamanda Allah’a dua ederse, üç durumdan birisini Cenab-ı Hak ona verir. Bunlardan birincisi duasını o anda kabul etmesi ve o insana istediğini vermesidir. Diğeri, duayı ahiret için kabul etmesi, dünyada vermemesidir. Bir diğeri de o dua sebebiyle bir kötülüğü ondan uzaklaştırmasıdır. (İbn-i Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, I. 271-272)

Bu durumda hiçbir mümin “ben dua ettim de duam kabul olunmadı” dememelidir. Çünkü Allah bazen duayı bu dünya için kabul etmez, ama ahiret için kabul eder, daha iyi bir şekilde kabul eder. Ya da bize gelecek bir kötülüğü engeller. Bu şekilde kabul etmiş olur. O bizi bizden daha iyi biliyor. Bu yüzden bizim görevimiz dua ederek, kulluk görevimizi yerine getirmektir. Hazret-i Peygamber (s.a.v.), duada acele edilmemesini de bize tavsiye etmektedir. Duada acelenin ne olduğu sorulunca da, “bir kimsenin ben dua ettim. Duam kabul olunmadı” diyerek duayı bırakmasıdır” buyurmuştur. (İbn-i kesir, a.ge., I, 272) O halde duada  acele etmeyelim.

Dua eden insan Allah’ın kendisini duyduğunu hissetmelidir. İşte o takdirde Allah’ın kendisine çok yakın olduğunu düşünecek ve huzur bulacaktır. İşte duaya en büyük cevap da insanın içinde huzursuzluğun dua sebebiyle ortadan kalkması ve bir ünsiyete dönüşmesidir.

Duamız dünyevi olarak kabul edilmediği zaman, duayı bırakmayalım. Ve duanın bir kulluk görevi olduğu düşünerek duaya, yani Allah ile birlikte olmaya devam edelim. Çünkü O bizi bizden daha iyi biliyor,  bizi duyuyor. Yani O her zaman bize yakın ve bizim ile birliktedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum