Prof. Dr. Şadi EREN

Prof. Dr. Şadi EREN

Dinde İçtihadın Alanı

Kur'an-ı Kerim, gerçek ilmin Allah katında olduğunu bildirir: “De ki: İlim ancak Allah katındadır.”[1]

Keza, insan ilminin az ve sınırlı olduğuna dikkat çeker: “Size ilimden ancak çok az şey verildi.”[2]

Bunu bilen İslam âlimleri, kendi ulaştıkları sonuçlarla ilgili ihtiyatlı ifadeler kullanmışlardır. Bunu ihsas ettirecek şekilde eserlerinde sıkça “Allahu a'lem bis-savab” yani “doğrusunu en iyi Allah bilir” derler.

Bir müçtehid, kendi ulaştığı sonucun ve verdiği hükmün zanna dayalı olduğunun idraki içindedir.

Bazı fukaha, bu konuda şunu söylemişlerdir: "Bizim bu reyimiz /görüşümüz doğrudur, fakat hataya ihtimali vardır. Başkalarının reyi ise hatadır, doğruya ihtimali vardır."[3]

Bu ifade, son derece ince bir bakış açısını yansıtmaktadır. Şöyle ki: Müçtehit bütün gayretini kullanıp doğruya ulaşmaya çalışır. Vardığı nihai sonuca göre amel etmek ve sorulduğunda ona göre cevap vermek durumundadır. Fakat kendi ulaştığı sonucu gerçeğin ta kendisi olarak görmek uygun değildir. Zira nefsü'l- emirdeki gerçek daha farklı olabilir.

Bütün bunlar gösterir ki, mezhep dindendir, fakat din değildir. Müçtehidin içtihadı her zaman hakka isabet etmeyebilir. Bu noktada Hz. Ömer’in şu uyarısı unutulmamalıdır:

"Yol, Allah ve Rasulünün gösterdiği yoldur. Hatalı bir içtihadı ümmete bir yol haline getirmeyin!"[4]

İÇTİHADÎ ALANIN ORANI

İslamî meselelerde Kur'anın bir alanı, sünnetin bir alanı, mezheplerin de bir alanı vardır. Mesela Kur'an şöyle bildirir:

“…Namaz, mü’minlere belli vakitlerde farz kılınmıştır.”[5]

Sünnetin alanı, bu belli vakitlerin neler olduğunu beyan etmektir. Nitekim Hz. Peygamber bunu gayet net bir şekilde “beş vakit” şeklinde açıklamış ve bu vakitlerin neler olduğunu beyan etmiştir.[6]

Mezheplerin alanı ise bu vakitlerin netleştirilmesi gibi hususlardadır. Mesela Şafiîlerde akşam ile yatsı arasında bir saat kâfi görülürken, Hanefîlerde bu durum mevsim şartlarına göre bir buçuk saate kadar çıkabilmektedir.

Dinin asıl alanı, doğrudan Kur'an ve hadislerle sabit olan kısmıdır. İçtihadî alan ise ona nisbetle daha dar bir alandır. Bediüzzaman buna şöyle temas eder:

“İçtihadî, hilafî, fer’î olan mesail; yüzde ancak on olur.”[7]

İçtihadî olan meseleler, Bediüzzaman’ın da dikkat çektiği gibi “hilafî ve fer’îdir” yani tartışmaların, ihtilafların olduğu bir alandır ve dinin usülüne ait değil, füruatına aittir. Oran itibarıyla da dinin yüzde onluk bir kısmına tekabül eder. Böyle olunca asıl ağırlığı yüzde onluk bu kısma değil, yüzde doksanlık kısma vermek gerekir. Bu dengeyi tutturamamak, İslam ümmetini dinî hükümleri uygulamada gevşekliğe ve ihmale sevketmiştir. Bediüzzaman buna şöyle vurgu yapar:

“Ümmet-i İslâmiyenin ahkâm-ı diniyede gösterdiği teseyyüb ve ihma­lin bence en mühim sebebi şudur: Erkân ve ahkâm-ı zaruriye ki, -yüzde doksandır- bizzât Kur’ânın ve Kur’ânın tefsiri mahiyetinde olan sünnetin malıdır. İçtihadî olan mesail-i hilafiye ise, yüzde on nisbetindedir. Kıymetçe mesail-i hilafiye ile erkân ve ahkâm-ı zaruriye arasında azîm tefavüt vardır. Mesele-i içtihadiye altın ise, öteki birer elmas sütundur. Acaba doksan elmas sütunu, on altının himayesine vermek, mezcedip tâbi kılmak caiz midir?”[8]

Her şeye kameti nisbetinde kıymet vermek gerekir. İslam’ın % 90'nını meydana getiren erkânı, âyetler ve hadislerle sabit olan hükümleri, birer elmas sütun gibidir. % 10'unu meydana getiren içtihadî meseleler ise birer altın gibidir. Elbette altın da kıymetlidir, ama elmas derecesinde de değildir. Müslümanların içtihadî konulara ağırlık vermeleri, dinin hükümlerinde gevşeklik göstermelerine ve uygulamada ihmalci davranmalarına sebebiyet vermiştir.

[1] Mülk, 26

[2] İsra, 85

[3] Muhammed Ebu Zehra, Tarihu'l- Mezahibi'l- İslamiye, Daru'l- Fikri'l- Arabi, I, 18

[4] İbn Kayyim Cevziye, İ'lamu'l-Muvakkiin an Rabbi'l-Âlemin, Daru'l - Kütübi'l -İlmiyye, Beyrut, 1991, I, 43

[5] Nisa, 103

[6] Mesela bkz. Buhâri, Salat, 76, Enbiya, 5; Müslim, İman, 263; Dârimî, Zekât, I

[7] Nursi, Sözler, s. 704

[8] Nursi, Asar-ı Bediiye, s. 151

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum