Ben ve şer

Yüz yıllık, binlerce yıllık tarihleri okuyoruz. Hep bir kaos hali, hep savaşlar, hep insanın insana kurt olma misali.

Medeniyetlerin, insanlığın, faziletin yükseldiği devirler de yok değil elbet.

İnsanlık tarihi bir yandan vahşet, mücadele, savaş, kan, istibdat, zulüm tarihi; diğer yandan hürriyet, insaniyet, fazilet, ahlak, maddi-manevi terakki tarihi.

Günümüz de pek farklı değil.

Bir yanda insanın insana sonsuz zulmü, diğer yanda insanlığın onur tabloları.

İkisi de bizim için, ikisi de insanlık için.

Ama bazen zulümlere, yanlışlara, karanlığa bakıp umudumuz, sevincimiz, gelecek hayallerimiz kırılabiliyor. Karanlığa lanetler yağdırırken ümitsizliğe düşebiliyoruz.

Hep sabah, hep gündüz, hep aydınlık olsun istiyoruz…

Ama yanlışların da, karanlığın da insan hayatına verilişinin bir anlamı olduğunu çoğu zaman unutuyoruz.

Şahsi hayatlarımız istediğimiz gibi gitmiyor.

Toplumsal hayatlarımız da karma karışık. Kimin ne yaptığı, kimin masum kimin cani olduğu belli değil. Herkesin eli, başkalarının cebinde. Gün geçmiyor ki yeni bir cinayet, yeni bir talan, yeni bir devlet malı hırsızlığı, rüşvet, adam kayırma, yeni bir haksızlık duymayalım.

Bir yanda karnını zor doyuran, geçinecek bir iş bulamayanlar; diğer yanda üç-beş yılda trilyoner olan siyasetçiler ve yakınları.

Her karanlık aydınlığa gebe. Hep gündüz, sabah olsun istiyorum. Ama geceler de hiç bitmiyor. Ya Rab bana hep gündüz, hep aydınlık ve hiç karanlık verme duam doğrudur. Ferdi ve toplumsal anlamda karanlıkları sevmiyorum. Bana sevdirilmemiş.

Ama karanlıklar, kaos, karışıklıklar karşısında bir sınava tabi tutulduğumu da unutmamalıyım.

Hava karardığında lanetler okumuyor, ona göre hazırlığımı yapıyor, tavrımı alıyorum. Mumumu, elektriğimi, bulunduğum yeri önceden hazırlıyorum. Kış gelmeden odunumu, kömürümü, sobamı hazırlıyor, açık yerler için tedbir alıyorum. Kışa ve karanlığa lanetler okumuyorum.

Kışın da karanlığın da yeni ve farklı bir yaratılış şekli olduğunu biliyor, ondan hayatım için bir şeyler öğrenmeye, istifade etmeye çalışıyorum.

Gerek ferdi, gerekse toplumsal hayatımızdaki doğrular kadar yanlışlar da biz insanlar için derstir, eğitim tarzıdır, anlamlar yüklüdür.

Akıllı insan başkalarının yaptığı yanlışlardan kendisi için dersler çıkarabilendir.

Şahsi hayatımız, sosyal hayatımız, beraber yaşadığımız toplumumuz, devlet idaremiz mükemmel olsun, iyi olsun, hiç değilse hakkaniyetli, adaletli, eşitlikçi olsun istiyoruz. Bunları istemek insani hakkımız, insan olmamızın gereğidir.

Ama şahsi hayatımız da, toplumsal hayatımız da istediğimiz gibi gitmiyor.

Her iki hayatımızda da karanlığa ve kışa sövmek yerine o karanlık ile bize ne anlatılmak istenildiğine bakmalıyız. Her karanlığın bir vazifesi, mesajı var. Sabah akşam karanlıktan şikayet edeceğimize, üzerimize çöken karanlıkları neden, nasıl, niçin diye sorgulamalı, karanlığın vermek istediği mesajı anlamaya çalışmalıyız.

Bir de sınav sorusu var:

Hadi bakalım, ferdi ve toplumsal karanlıklar, haksızlıklar, zulümler, yanlışlar karşısında bir tavır alabilecek misin ve/veya nasıl bir tavır alacaksın?

Yoksa hayatını karanlığa söverek mi geçireceksin?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.