Bediüzzaman ve Cizvitler

Bir zat yazısını yeni Papa’ya ayırmış ve ‘Başpiskopos Jorge Mario Bergoglio’dan Papa Fransiskus’a’ başlıklı bir makale kaleme almış. Makalesinde Jesuit veya Almancasıyla Jesuid kavramının Türkçeye Cizvit olarak yansıdığını ve gerçekte İsevi demek olduğunu ifade ediyor.  Yazısının bir bölümü şöyle :”  Arjantinli Papa’nın mezhebi veya tarikatı hakkındaki bilgileri önümüzdeki zamanlarda daha genişçe okuyacağız. Yalnız bizim medyada “Cizvit” olarak adlandırılan bu tarikata “İsevî” demenin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Jesuid ibaresiyle Almancaya tercüme edilen Cizvit kelimesinin tam karşılığı “İsevî” olsa gerektir diye düşünüyoruz. ” Aynen öyle!  Zira, Cizvit kelimesinin Arapça karşılığı İsevi anlamında ‘Yesui’dir. Arapçada Hazreti İsa’nın adlarının rivayet ve versiyonlarından birisi Yesu olup ona mensup olana, İsevi anlamında Yesui denmektedir.  Dolayısıyla Cizvitler İseviler anlamına gelmektedir.

Lakin burada tarikat anlamında Cizvitler ve yine aynı anlamda yeni Papa Francis,  Bediüzzaman’ın İseviler tabirinden maksut olan zevat mıdır? Elbette yeni Papa’nın yatay ve dikey bağlantıları vardır. Bunlardan birisi yenilikçi (progressive) veya gelişmeci veya yenilenmeci olmasıdır. Elbette yenilikçilikten eşcinsellerin evliliğine izin veren anlayışı kastetmiyoruz. Bununla birlikte, artık din adamlarının bekarlığı veya evlenmelerinin yasaklanması (ruhbaniyet) gibi tarihi kayıtları ve prangaları aşmak ilerlemeci anlayış olarak nitelendiriliyor.  Zaten Kilise kendisini yenilemezse ya da tarihi bidatlarından arınmaz ve kurtulamayacak olursa Bediüzzaman’ın da ifade ettiği gibi sönebilir(intifa edebilir).   Ya da geçmişte yaşamayı sürdürmek isterse tamamen silinecek.  Zira geçmişte fıtrattan ve gerçeklerden kopmuştu.   Artık bu sürecin sonuna gelindi.  Sadece iki ihtimal var. Ya intifa yani yok olmak ya da istifa.  İstifa,  tarihi bağlardan kurtularak Kilisenin özüne avdet etmesi ve dönmesi demektir.   Özünü de ancak İslam’ın izlerini sürerek bulabilir.  Çünkü tarihi izleri  özünün adresini küllemiştir.
*
Bediüzzaman’ın eserlerinden anladığımız kadarıyla iki süreçten bahsediyor. Bunlardan birisi, İsevi -Müslüman ittifakı. İkincisi de, kilisenin durularak aslına avdet etmesi ya da bidatları içinde debelenerek batması ve tarihe veda etmesi. Ya asla avdet ya tarihe veda.   İslam’a yabancılaşanlar ve onunla işbirliği etmeyenler intifa edecek ve körelip gidecektir.  İslam’la musalaha edenler ise  tebeiyet sırrı gereği Hazreti İsa namına İslam’a bağlanacaklar ve İslam damarı veya cadde-i kübrası üzerinden varlıklarını idame ettireceklerdir. Burada yeni Papa Francis’in İsevi (Cizvit) olması sadece remzi ve sembolik bir değer ifade etmektedir.  Yoksa Bediüzzaman münhasıran onlarla bir ittifakı öngörmemektedir.  Lakin ittifak, müsalaha  ya da tebeiyet yeni Cizvit Papa’nın döneminde olacak olursa ‘zaman kaydını izhar eder’  sırrınca tevafuk arz etmiş olur. Cizvitler Kilise içindeki misyonerlik faaliyetlerinin merkezinde bulunuyorlar. Katı veya disiplinli bir düzenleri var. Bu bağlamda itaat anlayışı sufilerdeki itaat anlayışına benzemektedir. Hatta  günümüzde Müslüman Kardeşlerde de böyledir.  Müridin veya bağlının teslimiyeti meyyitin gassalına (kel meyyiti inde mugassilihi)teslimi gibi olacaktır. ‘Baş başa,  baş Allah’a kuralı işlemektedir ( Tanrı’nın Şövalyeleri Cizvitler, Dr. İsa İsra Güngör, Çağlar, s: 85).
*
Bununla birlikte Cizvit tarikatı Kilise tarihi içinde ve günümüzde komplo teorileri ile anılmaktadır.  Bu baptan ‘el Yesuiyye fe’l Fatikan(Cizvitler ve Vatikan) isimli eserinde Faysal bin Ali Kamili,  Napolyon savaşları ve Fransız Devriminden de bu tarikatı sorumlu tutmaktadır.  Rothschild ailesinin Cizvitleri aydınların yeniden örgütlenmesinde istihdam ettiğini ileri sürmektedir.  Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı ve aralarındaki ve sonrasındaki savaşlarda Cizvitlerin rolüne temas etmektedir.  Kitabın yeni Dünya Düzeni faslında ise Cizvitlerin günümüzde yaşanılan olaylardaki rolüne temas etmektedir.

Cizvitler 1998 yılında da İstanbul’da bir toplantı düzenlemişler ve İstanbul’un önemine vurguda bulunuyorlar. İstanbul’da ilk Cizvit evi 1583 tarihinde kurulmuş.  Rum Fener Patriği Patrik I. Bartholomeos da yeni Cizvit Papa’yı ayağının tozuyla İstanbul’a davet etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.