Prof. Dr. Musa Kazım YILMAZ
Ailede Kıskançlık ve Hayatı Zora Sokan Dil
Kıskançlık
Denilebilir ki kıskançlık Allah’ın insan tabiatına koyduğu güzel hasletlerden biridir. Bu itibarla sınırları şerî hükümlerle çizilmiş normal bir kıskançlık ahlak-ı hasenedendir. Hatta eşini kıskanmayan bir erkeğe normal bir erkek gözüyle bakılmaz ve kötü lakaplarla zemmedilir. Resûlüllah (s), (إِنَّ اللَّهَ يَغَارُ وَإِنَّ الْمُؤْمِنَ يَغَارُ وَغَيَرَةُ اللهِ أَنْ يأتي الْمُؤْمِنُ مَا حَرَّمَ عَلَيْه) “Şüphesiz Allah (cc) kıskanır; mümin de kıskanır. Allah’ın kıskanması, müminler için haram olan hükümler koymasıdır”[1] buyuruyor. Bir defasında Sa’d b. Ubâde (ra), “Eğer ben yabancı bir erkeği eşimin yanında görürsem boynunu vururum” dedi.
Bu söz Resûlüllah‘a ulaştırılınca Resûlüllah (s) şöyle buyurdu: (أَتَعْجَبُونَ مِنْ غَيْرَةِ سَعْدٍ ؟ فَوَاللهِ لأَنَا أَغْيَرُ مِنْهُ ، وَاللهُ أَغْيَرُ مِنِّي ، مِنْ أَجْلِ غَيْرَةِ اللهِ حَرَّمَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ) “Siz Sa’d’ın kıskançlığını acayip mi karşıladınız? Vallahi ben ondan daha çok kıskanırım. Allah da benden daha fazla kıskanır. Allah kıskandığı için açık ve gizli kötülükleri yasaklamıştır.”[2]
Ne var ki, eşlerin birbirilerinin namusundan kuşku duyacak kadar kıskanmaları normal değildir. Böyle bir kıskançlık aile hayatını zehirleyen ve hayatı çekilmez hale getiren bir hastalıktır. Arapların bir atasözü vardır. (مَنْ يَزْرَعْ بُذُورَ الشَّكِّ يِجْنِي ثِمَارَ الشَّوْكِ) yani şüphe tohumlarını eken, meyve olarak dikenleri toplar. Bu yüzden denilebilir ki, aşırı kıskançlığa sebep olan aşırı kuşku bir hastalıktır.
Görülüyor ki ailede huzuru yok eden kıskançlığın temeli kuşku ve su-i zandır. Erkek bilmelidir ki, güvenmek güveni netice verir. O eşine güvendiği sürece eşi de ona güvenir. Kuşku da her zaman kuşkuyu doğurur. Aşırı derecede kıskanan ve karısının her şeyinden kuşkulanan bir erkek şeytanla arkadaş olur. Şeytan onu yoldan çıkarmak için zihnine hayalî fotoğraflar gönderir. Böylece erkek karısının her sözünden ve her hareketinden bir mana çıkarmaya başlar.
Kadının aşırı derecede kocasını kıskanması da aynı ölçüde tehlikelidir. Kocasını aşırı derecede kıskanan bir kadına da şeytan musallat olur. Şeytandan ders alan bir kadın kocasının her hareketini takip etmeye başlar. Her dışarı çıktığında onu sorularıyla zora sokar ve taciz eder. Kocası sorulardan bıkıp, “Öf be… Ne halin varsa gör” deyince kadın son kararını verir: “Tamam, demek hayatında başka bir kadın vardır” kanaatine varır. Bu durumda her iki tarafa da itidalli olmaları tavsiye edilir. Sınırları şeriat tarafından çizilmeyen bir kıskançlığın ucunda şeytanın olduğunu bilmek gerekir.
Hayatı Zora Sokan Dil
Ailedeki huzuru bozan en tehlikeli problemlerden birisi de muhatabında sürekli bir kusur aramak, onu azarlamak ve onu tenkit etmektir. Böylece hayatı çekilmez hale getirmektir. Nefis başkasını tenkit etmekten hoşlanır ve tenkitle kendi kusurlarını da muhatabına yükler. Bakalım bu tenkit asıl olarak ne anlama geliyor:
“Tenkid” kelimesi Arapçada “eleştirmek, tenkit etmek, hakikisini taklidinden ayırmak (نَقَّدَ: تَنْقِيدًا) kökünden gelen bir kelimedir. Asıl itibariyle tenkit, yapıcı bir özelliğe sahiptir. Birisinin eksik bir tarafı varsa onu uygun bir dil ve yapıcı bir üslupla söylemeniz tenkittir. Ne var ki bu kelime dilimize geçince farklı bir anlam kazanmıştır. Bizde, adeta birsinin kusurunu bulup ona veryansın etmek anlamında kullanılıyor.
Bu kelimenin aile ile olan ilişkisine gelince: bazı kadınlar veya erkekler eşlerinden hiçbir halde memnun olmazlar; aşırı arzu ve istekleriyle eşlerini yorarlar ve sürekli bir şekilde onları tenkit ederler. Erkek eve en iyi yiyecekleri getirse ve eşine en güzel elbiseleri alsa bile kadın memnuniyetsizliğini ifade edecek bir nokta bulur ve “Daha farklı bir şey yok muydu?” diyerek tenkit kapısını açar. Bu durum eşinin kendisinden uzak durmasına yol açar. Eşinin tenkitleri yüzünden ailesini terk edip kahvehane köşelerinde hayat geçiren nice erkekler vardır. Sırf eşinin tenkitlerini duymasın diye evinden ve çocuklarından uzak kalır. Onlara “Neden buradasınız?” diye sorduğunuz zaman evinden ve eşinin aşırı istek ve arzularından bıktığını ifade ederler. En önemlisi de şudur: Evini terk eden bir erkek, eğer caminin yolunu bulamazsa kahvehane ve kumarhane köşelerinde ömrünü çürütmüş olur.
Aynı şekilde bazı erkekler vardır ki, eşi hangi yemeği yaparsa yapsın ona bir bahane bulmaya hazırdır. Ya tuzuna veya yağına itiraz ederek tenkit kapısını açar. Bu durumdaki erkekler bazen eşlerini başka kadınlarla kıyaslamaya başlarlar. “Sen başka kadınlar gibi olamadın… Sen şu kadın gibi iş yapamıyorsun” gibi laflarla eşlerinin gururlarını rencide ederek aile içinde ayrılık rüzgârlarını estirirler. Aynı durum kadın için de söz konusudur. Kocasını başka erkeklerle kıyaslayarak onun gururunu incitir ve evi terk etmesine yol açar. Bu da, sonu gelmeyen ihtilaflara ve tartışmalara yol açar.
Allah elçisine hitaben şöyle buyurmuştur: (وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَى مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْهُمْ زَهْرَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَأَبْقَى) “Sakın kendilerini sınamak için bazılarına verdiğimiz dünya hayatının çekiciliğine göz dikme. Rabbinin sana verdiği nimetler daha hayırlı ve daha kalıcıdır”[3]. Bizim için Allah’ın nimetinden maksat imandır. İmanımızı düşünerek, başkalarında var olan dünyalıklar yüzünden eşimizi başka insanlarla kıyaslamamalıyız.
Özellikle genç yaştaki kadınların bu suçlayıcı dilden uzak durmaları ve eşlerini tenkit etmemeleri gerekir. Eğer yirmili yaşlardan itibaren bu dil kullanılırsa kırklı yaşlarda çok daha tehlikeli ve önü alınmaz bir hal alır. Çünkü kırklı yaşlarda dili terbiye etmek imkânsız hale gelir. Bunun içindir ki, Resûlüllah (s) (الآ...هَلَكَ الْمُتَنَطِّعُونَ) “Dikkatli olun, size bir şey haber vereyim mi? İşi zora sokan düşüncesiz insanlar helak oldular”[4] buyuruyor.
Konuşurken sesin yükseltilmesi ve uygun olmayan kelimelerin kullanılması hayatı zora sokan sebeplerden başında gelir. Esasen yüksek sesle konuşmak bizatihi çirkin bir davranıştır. Bu yüzden Allah, Lokman’ın oğluna tavsiyelerini zikrederken şöyle buyuruyor: (وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِن صَوْتِكَ إِنَّ أَنكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ) “Yürüyüşünde ölçülü ol ve sesini yükseltme. Çünkü seslerin en çirkini eşeğin anırmasıdır.”[5]
Ayette sesi kısmak edepten sayılmıştır. Bu edebe riayet etmeyip sesi yükseltmenin eşek anırmasıyla kıyaslanmasının önemli iki sebebi vardır. Birisi sesi yükseltmenin öfkeye yol açtığı ve öfkenin şeytandan, şeytanın da ateşten yaratıldığı yolundaki hadistir.[6] İkincisi de eşeğin şeytanı gördüğü zaman anırmasıdır. Resûlüllah (s) şöyle buyurdu: (إِذا سَمِعْـتـُمْ ْ نـَهـِـيقَ الحِـمَـار في الليل فتـَعوَّذوا بـِاللهِ مِـنْ الشَّـيْطـَان .فـَإنـَّهُ رَأَى شَـيْـطـَاناً) “Geceleyin eşeğin anırmasını işittiğiniz zaman şeytandan Allah’a sığının. Çünkü eşek o an şeytanı görmüştür.”[7]
Her iki hadis de, gerekmediği halde yüksek sesle konuşmanın, muhatabı rahatsız edeceğini ve şeytanın işin içinde olacağını ifade ediyor. Muhatabı ikna etmek için asıl marifet yüksek sesle konuşmak değil, muhatabın eşref bir vaktini bulup sözü kalbine ulaştırmaktır. Çünkü sözler oklara benzer. Ok doğru-düzgün ve bakımlı olmazsa hedefe ulaşmaz.
O halde muhatabına bir şey söylerken hem kadına hem erkeğe düşen Allah’tan korkması, yüksek sesle konuşmaması ve eşine itaat etmesidir. Aynı şekilde bir kadın, kocasını ürkütecek ve evi terk etmesine yol açacak şekilde yüksek sesle konuşmaması ve tenkit dilini kullanmaması gerekir.
Bediüzzazman, aileden sorumlu olan erkek ve kadının sorumluluklarını idrak etmeleri açısından her ikisine şu kuvvetli tavsiyeleri yapıyor ve başka söze ihtiyaç bırakmıyor:
“Ne mutlu o kocaya ki kadınının diyanetine bakıp onu taklit eder, refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur.”
“Bahtiyardır o kadın ki kocasının diyanetine bakıp ‘Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim’ diye takvaya girer.”
“Veyl o erkeğe ki saliha kadınını ebedî kaybettirecek olan sefahete girer. Ne bedbahttır o kadın ki müttaki kocasını taklit etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder.”
“Binler veyl o iki bedbaht zevc ve zevceye ki birbirinin fıskını ve sefahetini taklit ediyorlar. Birbirine ateşe atılmasında yardım ediyorlar.”
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.