Abdurrahman İRAZ

Abdurrahman İRAZ

Açık mektup

Sayın Abdullah Gül, TC. Cumhurbaşkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, TC. Başbakanı
Sayın Sadullah Ergin, TC. Adalet bakanı

10 seneye yaklaşan iktidarınızın hem demokratikleşme yolunda, hem de cumhuriyetin gerçek manasının anlaşılması noktasındaki sa’y ve gayretlerinizi görüyor, takdir ediyor ve dua ediyorum. Eskiden Türkiye sınırlarının dışına çıktığımda Türk insanının ne kadar değersiz olduğunu düşünüp kahrolurdum. Fakat şimdi hamdolsun hem vatan dahilinde hem de dış ülkelerde Türkiyeliyim demenin bir imtiyaz olduğunu müteaddid defalar görüyor ve yaşıyorum. Bugün yapılanlar eğer 10 sene once konuşulsaydı, konuşanları akıl hastanesine sevk ederlerdi. Fakat çok şükür ki bugün Türkiye büyümektedir. Risale-i Nurdan anladığım kadarıyla içinde bulunduğumuz zaman, Türkiye’nin inkişaf edip galibane hükmedeceği sürecine girdiğini Kur’an müjdelemektedir. Bu süreçte iktidar olmanız, Cenab-ı Hakk’ın lutf-u azimine mazhariyetinizi göstermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin en tepesinde bulunan siz saygıdeğer beyefendiler:
Bu fakir, seçimden seçime oy vermekten başka siyasetle uğraşmayı 20 senedir terketmiştir ve sizden şahsi hiç bir talebi yoktur. Fakat aşağıda size arz edeceğim vecihle şahit olduğum bir telefon görüşmesinin neticesinde, Türkiye’de ilgilenilmesi gereken on binlerle ifade edilen kader mahkumunun bizden ilgi beklediği, ya da insanlık görevi olarak bizim muTlaka bir şeyler yapmamız gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır.

Bir kaç gün önce Üstad Bediüzzaman’ın yaşayan talebelerinden Mustafa Sungur Ağabey’in sohbetindeydim. Sohbet henüz bitmişti ki, bir telefon geldi. Arjantin’den geldiğini söyleyerek telefonun sesini açarak sohbetteki herkese dinlettiler. Ben bu telefon görüşmesinin noktasına, virgülüne dokunmadan zat-ı devletlilerinin dikkatlerine arz ediyorum:

peru_hapishane_risale.jpg“Öncelikle Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu. Başta Sungur Ağabey ve Fırıncı Ağabey olmak üzere orada hazır olan bütün ağabeylere selam, hürmet ve muhabbetlerimi sunuyorum. Ben Ahmet Hassan sizi Şili’nin başkenti Sandiago’dan arıyorum. Geçenlerde ben Sungur ağabeyi aradığımda bana "Peru nasıl? Orada herhangi bir çalışma gelişme var mı?" diye sormuştu. Sungur ağabey defaatle sorunca bunda bir hikmet var diyerek Peru’ya gitme kararı aldım. Ben Peru’nun başkenti Lima'dan dün akşam geldim. Normal olarak Peru’ya gitmek için pasaportumun Türkiye’ye gelip Türkiye’den vize alınması gerekiyordu. Zira başka bir ülkeden vize almak mümkün değildi. Fakat Cenab-ı Hakk’ın inayetiyle zor da olsa Arjantin’den vize almak nasip oldu.

"Peru’nun toplam nüfusu 30 milyon başkentin nüfusu 9 milyon. Halkının yüzde 80’i dindar katoliktir. Daha önce Risale-i Nurlarla internet ortamında tanışıp Müslüman olan bir arkadaşımız var. Hukuk fakültesi talebesi olan bu kardeşimizle nereden başlayalım diye istişare ederken fıtri bir şekilde hapishanelere sevk olunduk. Gittiğimiz her hapishanenin yetkilisi bizi bir üst makama gönderiyordu. Zira hapishanelere girip tebliğ ve ıslah faaliyeti yapmak istiyorduk ve hapishanelere girmek hiç de kolay bir iş değildi.

peru_hapishane_mudur.jpg(Ahmet Hasan Karataş, hapishane müdürü Psikiyatris (Ps) Patricia Regina Saavedra ve yardımcısı İsabel Cajan.)

Bir üst-bir üst diye diye nihayet başkentte Adalet bakanlığına bağlı müsteşarın hapishanelerden sorumlu genel müdürün makamına kadar çıktık. Ona Türkiye’den geldiğimizi ve mahkumlar ile ilgili bir projemizin olduğunu, isterlerse onlara yardım edebileceğimizi söyledik. Ve elimizde bulunan İspanyolca Risale-i Nur eserlerini takdim ettik. O da böyle bir projeye çok ihtiyaçlarının olduğunu, neredeyse hapishanelerde mahkumlardan hiç yer kalmadığını, böyle bir çalışmanın arkasında olacaklarını söyleyip bir hapishane müdürünü çağırtarak kitapları ona verdi ve ona dedi ki "bu kitapları bu akşam oku ve bitir zira arkadaşımızın çok vakti yok gitmeden önce mahkumlarla bir program yapacaklar."

Bir daha genel müdürün yanına çıktığımızda kitaplar okunmuş ve incelenmişti. Bana bir belge verdiler. Bu belgenin üzerinde hem benim ismim yazıyordu hem de kitaplarımın ismi. Ve belgede şöyle yazıyordu: “Bu zat bu belge ile Peru’daki bütün hapishanelere girebilir ve mahkumlarla sohbet edebilir ve Risale-i Nur külliyatı ismi atındaki kitaplarını, mahkumlara okuyabilir.”

Bundan sonra Ahmet Hasan kardeşimizin cezaevlerinde yaşadığı her olay insanlığın iftihar tablosunda kendine bir yer edinebilecek yüksek seciyeye sahip, yaşadığı her dakika saatlerce insanlığın haysiyet damarında dolaşacak kan kalitesinde.

Saygıdeğer devlet erkanı; Arjantin’de, Şili’de, Peru’da mahpuslara sağlanan bu hayati şansı yani Risale-i Nur hazinesini tanıma şansının Türkiye'deki mahkumlara da verilmesini zat-ı devletlerinin ali takdirlerine arz ediyorum.

Lütfen hem mahkumlara hem milli eğitimdeki kardeşlerimize hem de yüksek tahsil gençliğine değer verdiğimizi gösterip onları Risale-i Nur deryasına, Kur’ani hakikatlar ummanına salalım. Türk insanının bunu hak ettiğini yüksek takdirlerinize saygılarımla arz ediyorum efendim.

Saadet ve muhabbetle kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
10 Yorum