Abdulkadir CEYLAN
Büyük Bir Alim ve Veli Bir Zat: Seyyid Şefik Arvasi-3
Değerli dostlar! Bu yazımızda Seyyid Şefik Arvasi’nin İstiklal Mahkemesi yargılamalarından sonraki hayatını ele almaya çalışacağız inşaallah.
Bediüzzaman Said Nursi’nin yakın talebesi Ali Çavuş’un (Aras) verdiği bilgilere göre Seyyid Şefik, İstiklal Mahkemeleri yargılamalarından hemen sonra Van’a gidip, Çoravanis’te Kurban Bayramı (10 Zilhicce 1343) 2 Temmuz 1925 günü arefesinde Bediüzzaman’ı ziyaret etmiştir.1 Bazı kaynaklara göre yargılanmalardan sonra tekrar İstanbul’a sürgün edilmiştir.2
Seyyid Şefik, İstanbul’a gelir gelmez Risale-i Nur eserlerinin neşrinde görev alır. 1928-1930 arasında neşredilen 31, 32 ve 33. Sözlerin tashihinde bulunmuş, 33. Söz’e dair duygularını mektupla Üstad’a yazmıştır.3 Bediüzzaman, talebelerinden Mustafa Efendi’ye yazdığı bir mektupta özellikle Seyyid Şefik’in tashih işinde bulunmasını ister ve şöyle der: “Ehl-i İman mabeyninde nihayet derecede mu'teber ve ehl-i dalalet başında sâıka gibi tesir gösteren Otuz birinci Söz olan Mi'rac ve Şakk-ı Kamere dair Risaleyi ve Vahdaniyet ve Marifetullah ve Muhabbetullaha dair ve Ehl-i Tahkik meyanında emsalsiz ve pek meşhur ve nuranî üç mevkıflı olan Otuz ikinci Söz'ü takdim ediyorum. Eğer zatınız hattı güzel bir zatı bulup size (kendinize) istinsah etsen çok iyi olur. Fakat tashihine dikkat edilsin. Bir iki defa, Kardeşim Seyyid Şefik'in muavenetiyle mukabele edilsin. Sonra Bekir Efendi alsın. Kendine ve kayınpederine yazdırsın. Eğer zatınız öyle iyi bir Kâtib bulamadın, aslı sana kalmak ve birkaç defa Bekir Efendi ile beraber okumak şartıyla Bekir Efendi'ye veya Mehmed Efendi veya Hâfız Hidayet Efendi gibi kıymetini takdir eden ve münasib gördüğün zâtlara ver, kendilerine yazdırsınlar. Haber almışım ki, Arabî olarak eski Huruf ile Matbaa-i Evkaf'ta tab'edilmek izni varmış. Eğer Cenab-ı Hakk'ın Rahmetiyle, Türkçe olarak eski Hurufa müsaade-i resmî olduğu dakikada ve Bekir Efendi şu iki Risaleyi Seyyid Şefik'in Taht-ı Nezaretinde tashihine gayet dikkat etmek şartıyla çabuk tab'ediniz.”4
Seyyid Şefik Efendi, Otuz Üçüncü sözü okuduktan sonra esere dair duygularını yazarak Üstad’ına takdim eder. Söz konusu mektup şöyledir: “(Şu fıkra mühim bir Talebe olan Seyyid Şefik'indir) Şifahane-i Kalbinizden tulû' eden Otuz üçüncü Söz'ünüzle otuz üç cihetten marîz olan Kalb-i Mecruhumuzu tedavi buyurmanızı bilhassa istirham eylerim. Seyyid Şefik.”5
Bediüzzaman, 27 Nisan 1935’te tutuklanarak 100’den fazla talebesiyle birlikte Eskişehir Hapishanesi’ne gönderilir.6 Bediüzzaman’ın hapiste bir süre Seyyid Şefik ile irtibatı kopar. Hakkında bilgi almak için talebelerine mektup yazıp bilgi ister. İlgili kısım şu şekildedir: “Hem Isparta, hem Manisa'daki bütün kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ediyoruz ve dualarını istiyoruz. Hapishanede, Risale-i Nur'un son kâtibi Kahraman Şefik acaba sağ mıdır? Nerededir? Merak ediyorum. Halil İbrahim'den sorunuz.”7
Bediüzzaman’ın yazdığı mektuplardan kısa sürede Seyyid Şefik’le tekrar irtibat kurduğunu anlıyoruz. Kastamonu Lahikası’ndaki bir mektupta şunları yazar: “Tahirî'nin Hizb-ül Ekber ve Vird-ül A'zam'ı tab' için İstanbul'a gitmesini bütün Ruhumuzla onu tebrik ve muvaffakıyetine dua ediyoruz. İstanbul'da Şefik'ten başka Risale-i Nur'la ciddî alâkadarlar çoktur, fakat adreslerini bilmiyorum. Yalnız Barlalı Hacı Bekir ve İnebolulu icra dairesinde bulunan Hâfız Emin ve Güranlı Mehmed Efendi'yi de Şefik vasıtasıyla bulabilir.”8 Bu ifadelerden şunu anlıyoruz. Seyyid Şefik, Üstad’ın birçok kimseyle irtibatını sağladığı gibi, Risale-i Nurların yayılmasına da çalışıyor.
Bediüzzaman Seyyid Şefik Arvasi’yi "Salabeti diniyeleri ile ve onların ölmüş reislerine ve suretine baş eğmemesiyle ve ilhad ve bid’alara taraftarlıklarını göstermeyen“9 zatlardan kabul eder. Seyyid Şefik’in salabeti diniyesini ve haksızlıklara baş eğmemesini kendisinin akrabası olan ve Türk Milliyetçilerinin büyük bir önem atfettiği Abdülhakim Arvasi’nin Risale-i Nur ve Bediüzzaman’a yaptığı haksız itirazlarda görüyoruz.
“Sadreddin Yüksel hocanın bizzat Şefik Arvasi’den naklettiği rivayete göre; Abdülhakim Arvasi, Şefik Arvasi ile birlikte bulunduğu bir mecliste Said Nursi aleyhinde tahkir içeren ifadelerle konuşunca, Şefik Arvasi hem çok üzülmüş, hem de sinirlenmiş ve Abdülhakim Arvasi’ye şöyle demiştir: ‘Amca sen memlekette olsaydın, Bediüzzaman’ın talebesi bile olmazdın.’ Bizzat Şefik Arvasi’nin kendisinden nakledilen bu rivayete göre, Abdülhakim Arvasi, Said Nursi’yi olumsuzlayan bir tavır içinde olsa da, Arvasi künyeli diğer mutasavvıfların aynı görüşte olmadığı ve Nursi’yi destekledikleri anlaşılmaktadır.”10
Melahat Beki’nin aktardığı bilgilere göre Bediüzzaman, Arvasi’nin iddialarına cevap vermiş ancak dostluk bağını koparmamıştır. Beki, Mustafa Sungur ağabeyle yaptığı görüşmede şu hatırayı aktarır: “1950’de Abdülhakim Arvâsi’nin oğlu Emirdağ’a gelmişti. İkindi namazını eda etmiştik. 33 tesbihat bitmişti. Sıra ‘La ilahe illalllah’a gelince Abdülhakim Arvâsi’nin mahdumu kalkmak istedi. Hz. Üstad ona işaret etti. “Otur” dedi. O da oturdu. Tesbihatttan sonra, Sikke-i Tasdik-i Gaybi’den “eyuhhibbu ehadüküm...” mektubunu okuttu. Ve ona: “Fakat baban evliyadandır. Biz Denizli hapsine, baban da kabre gitti” dediler.”11
Musa Anter de anılarında Bediüzzaman’ın mahkeme için İstanbul’a geldiğinde kayınpederi Abdürrahim Zapsu’nun evinde tüm seçkin Kürt din adamlarının Bediüzzaman’ı ziyarete geldiğini bunlardan bazılarının Şeyh Şefik Arvasi, Şeyh Eminzade, Bitlisli Şeyh Mustafa, Abdülhakim Arvasi’nin oğlu Kadıköy müftüsü Mekki Arvasi, Cemalettin Arvasi gibi”12 zatlar olduğunu belirtir. Mekki Arvasi Şeyh Abdülhakim Arvasi’nin çocuklarındandır.
Abdülhakim Arvasi’nin aleyhteki beyanlarına üzülen Bediüzzaman, hadisenin büyümemesi için Seyyid Şefik Arvasi’yi aracı yapar. Hadiseyi özet olarak Abdülkadir Badıllı ağabey şöyle anlatır: “Hazret-i Üstad bu zatı, şer'î ve ilmî kaideler içerisinde hakikate ve insafa çağırdı ise de, fakat Üstad'ın bu hakperestane mektuplarına hiç kulak verilmedi. Bunun üzerine Hazret-i Üstad şiddetli cevaplar vermeye mecbur oldu. İkaz etti. Onun akrabası ve Üstad'ın eski talebelerinden Seyyid Şefik Hocayı araya koydu. Ancak bu zat, yine de dinlemeden ve Üstad'ın cevaplarını okumadan gıybetlerine devam ediyordu. Üstad ise, bu zatın sebepsiz, birden bire böyle ortaya atılmasının maddî-ma'nevî sebeblerini araştırdı ve bazı talebelerini araştırmaya sevk etti. Elde edilen birçok maddî manevî sebeplerin içerisinde en başta geleni bu idi ki; hadisenin arkasında hükûmetin destek ve plânıyla; hükûmette meb'us bulunan o zatın yakın akrabaları vasıta edilerek, dolap çevrildiğini ve bu plânın arkasının arkasında da, gizli din düşmanı zındık ve habis bazı çevrelerin rol oynadıkları öğrenildi.”13
Seyyid Şefik Arvasi, 19.06.1943 ile 13.08.1945 yılları arasında İstanbul Müftülüğüne bağlı olarak Mushafları Tedkik Heyeti reisliği yapar.14 Seyyid Şefik 1937’den 1954’e kadar İstanbul Sultan Ahmed Camii’nde 17 yıl İmamlık yapar.15 Sultan Ahmed’te imamlığın yanısıra Eyüp Camii’nde uzun yıllar Vaizlik yapmıştır. Bu vaizliği sırasında “Peygamber Efendimizden (asm) Hutbeler ve Sohbetler” isimli eseri neşredildi. Bu kıymetli eserini "İnşaallah bana vesile-i Rahmet ve mağfiret, sebeb-i şefaat olacaktır" niyazı ile takdim etmektedir.16
Değerli dostlar! Gelecek yazımızda Seyyid Şefik Arvasi ağabeyin diğer hizmetleri ve vefatını anlatmaya çalışacağız inşaallah. Bir başka yazıda buluşmak dileğiyle Allah’a emanet olunuz. Selam ve dua ile.
Dipnotlar:
1. Cemalettin Canlı, Yusuf Kenan Beysülen, Zaman İçinde Bediüzzaman, İletişim Yayınları, İstanbul 2010, sh. 306
2. İsmail Hakkı Zeyrek, Seyyid Şefik Arvasi’nin Bir Takrizi, Cevaplar.org, 11 Haziran 2011, https://www.cevaplar.org/content/seyyid-sefik-arvasi-nin-bir-takrizi
3. Veysel Aydeniz, Seyyid Şefik Arvasi, Nubihar Yayınları, İstanbul 2013, sh. 74
4. Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lahikası, Envar Neşriyat, sh. 246-247 (Mobil)
5. A. g. e, sh. 47
6. Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç, Said Nursi, İslam Ansiklopedisi c. 35, TDV Yayınları, Ankara 2018, sh. 566
7. Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, Envar Neşriyat, sh. 128 (Mobil)
8. A. g. e, sh. 143
9. Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Envar Neşriyat, sh. 337 (mobil)
10. Melahat Beki, Said Nursi’nin Tasavvufi Görüşleri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2007, sh. 249
11. A. g. e, sh. 254
12. Musa Anter, Hatıralarım, Aram Yayınları, İstanbul 2011, sh. 72
13. Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said-i Nursi Mufassal Tarihçe-i Hayatı c. 2, sh. 1105 (pdf)
14.https://mushaflariinceleme.diyanet.gov.tr/Documents/ESK%C4%B0%20KURUL%20%C3%9CYELER%C4%B0.pdf
15. Recep Akakuş, Gönenli Mehmet Efendi, c. 14, TDV Yayınları, 149-150 de Gönenli Hoca’nın bu Cami’de 1954 te göreve başladığını aktarır. Seyyid Şefik bu Camide Gönenli hocadan önce görev yapmıştır.
16. Necmeddin Şahiner, Son Şahitler 1, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1993, sh. 54
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.