Abdulkadir CEYLAN

Abdulkadir CEYLAN

Büyük Bir Alim ve Veli Bir Zat: Seyyid Şefik Arvasi-2

Değerli dostlar! Bu yazımızda Tasavvuf ve Risale-i Nur talebeliğini şahsında birleştiren yani Zülcenaheyn olan Seyyid Şefik Arvasi’nin Birinci Dünya Harbi sonrası ile 1925 İstiklal Mahkemeleri yargılanmalarına kadar olan hayatını ele almaya çalışacağız inşaallah.

Seyyid Şefik Arvasi’yi Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kültürel ve kısmen siyasi faaliyetlerin içinde görüyoruz. Özellikle Üstadı Bediüzzaman Said Nursi’nin üye olduğu cemiyetlerin içinde bulunuyor. Mondros Mütarekesi sonrasında İstanbul’daki Kürt Bürokrat, komutan, paşa, aristokratlar ve ulema Kürdistan Teali Cemiyeti adlı bir teşkilatlanmaya giderler. Bu Cemiyetin amaçlarını cemiyetin nizamnamesi 25. Madde’den günümüz Türkçesi’ne şu şekilde uyarlayabiliriz.

“Kürtlerin ilmî, ahlâkî ve ruhsal açıdan yükselmeleri ve gelişmeleri için vaazlar, konferanslar ve temsiller düzenleyerek hizmet etmek; eğitimin yaygınlaşması için dinî ve sosyal içerikli risaleler yayımlatmak; yardıma muhtaç olanları korumak; ortaya çıkacak ihtiyaçlara göre ve şubenin mali yılı çerçevesinde nakdî yardımda bulunmak ve Kürtlerin diğer millet ve topluluklarla iyi ilişkiler ve uyum içinde bulunmalarını sağlamaktır.” 1

Zeynep Çamsoy’da şu bilgiyi verir: Cemiyetin kurulması hükümetçe benimsenmişti. Bölgenin İtilaf Devletleri tarafından Ermeni ve Araplar arasında paylaştırma hazırlıklarının yoğunlaşması üzerine bu durumdan kuşkulanarak Kürtlerin de bu yönde çalışmalarını isteyen Tevfik Paşa Hükümeti ilerde Kürtlerle anlaşılacağını düşünerek Ermeni ve Arap programlarının arasına girmiştir.” 2

Cemiyetin kuruluş gayesini Bediüzzaman Said Nursi’nin “benim üç Sinan’ım var: Mimar Sinan, Ümmi Sinan, Omur Sinan” 3 dediği Sinanlar’dan üçüncüsü olan Sinan Omur şöyle dile getirir: “İstanbul’da Serbesti Gazetesini çıkaran Mevlanzade Rıfat ve arkadaşları, Kürt Teali Cemiyeti isimli bir cemiyet kurmuşlardı. Gayeleri Şark vilayetlerimizde bir Ermenistan kurdurmamaya çalışmaktı.” 4

Bilal Altan dönemin resmi belgelerine dayanarak aktardığı Cemiyet üyeleri listesinde Molla Said Bediüzzaman adını 18. Sırada, Arvasizade Seyyid Mehmed Şefik Efendi’yi de 86. Sırada ve cemiyetin veznedarı olarak aktarır. 5

Seyyid Şefik, bu dönemde gazetecilik faaliyetlerinde de bulunur. Eski Said’in mühim talebelerinden Mehmed Mihri’nin imtiyaz sahibi olduğu Kürdistan Dergisi’nde başyazar olarak yazılar yazar. Kürtçe’nin yanında Arapça yazdığı makaleler de mevcuttur. Seyyid Şefik dışında Abdurrahman Nursi, Abdürrahim Zapsu vb çok sayıda alim ve Kürt aydını bu derginin yazarları arasında yer alır. Arvasi, dergide Muhammed imzasıyla Melayé Ciziri’nin Divanından bölümler yayınlayıp şerheder. Dergi genel merkezi, sadece dergi çıkarma ve satışı yapmamış, bu dönemde basılan Kürtçe kitapların basım ve satışını da yapmıştır. Mela Xelili Siirdi’nin Nehcul Enam, Mela Ahmedé Xani’nin Aqida İmané, Abdürrahim Rahmi’nin (Zapsu) Aqida Kürdan, M. M (Mehmed Mihri) nin Mukaddimet-ul İrfan eseri satışı yapılan eserlerden bazılarıdır. Şefik Arvasi, Kürdistan Dergisi’nin yanı sıra Müküslü Hamza’nın sorumlu müdürü olduğu Jin Dergisi’nde de yazılar yazar. 6

Seyyid Şefik’in müderris, yazar vb. kimliklerinin yanında yayıncılık kimliği de vardır. Kürt Klasik metinleri olan Melayé Ciziri’nin Divanını, Melayé Baté’nin Mewlidun Nebi, Ehmedé Xani’nin Nubihara Piçukan ile yakın arkadaşı Mehmed Mihri Hilav’ın Mukaddimetul İrfan eserini yayınlamıştır. 7

Bediüzzaman Said Nursi’nin, esaretten döndükten sonra’da Seyyid Şefik ile yakın diyaloğu sürmüştür. Nitekim Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan hoca bu yıllarda Bediüzzaman’ı ziyaret ettiğinde Seyyid Şefik’in Üstadın yanında olduğunu söyler. Tarlan hoca Üstadı ziyaretini şöyle anlatır: “1920'lerde Şehzadebaşı'nda tekrar ziyaret edip elini öptüm. Zannediyorum, Darül-Hikmet'ten elli lira maaş alıyordu. Paraya hiç elini sürmezdi. Yeğeni Abdurrahman alırdı paraları. Eserlerini kendisi söyler, Abdurrahman yazardı. Risaleleri, kitapları neşreder meccanen dağıtırdı. Paraya, mala hiç ehemmiyet vermezdi. Müstağni idi. Eğer böyle olmasaydı, Said-i Nursi olamazdı. Sonra da, Yavuz Selimdeki Medreset-ül Mütehassisin'de görüştük. Yanında Seyyid Şefik ve Avukat Mihri (Helav) vardı.” 8

1922 yılında Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye eserinde yer alan Şemme Risalesi’ni yazar. Bu Risale evvela 1922'de Arapça olarak bağımsız bir risale olarak yazılır. Daha sonra Mesnevi-i Nuriye eserine ilave edilir. Bu esere Seyyid Şefik Efendi bir takriz yazar. Takrizi Bediüzzaman şöyle takdim eder: “Meziyet-i şahsiye sahibi, asil, Allah yolunda kardeşim Seyyid Şefik Arvasi'nin takrizidir."

Takriz şu şekildedir:

“Noksan sıfatlardan Münezzeh olan Allah'ın Adıyla..

Salatu Selam, yaratıklarının hayırlısı olan Hz. Muhammed'e (asm) olsun.

Şurası bir gerçektir ki, Üstadımız Bediüzzaman'ın ayat-ı Kur'aniyye'nin feyizlerinden mülhem ve belağat-ı Kur'aniyye'nin nüktelerinden ve işaretlerinden istifade ile yazdığı eserlerini mütalaa edenler şunu şöyle bilmeleri gerektir ki, bu eserler sonsuz ihata sahibi Allahu Teâlâ hazretlerinin lütuf ve kereminin inkişafıyla, letaif ve vicdan ayinelerinin cilalanmasıyla vücud bulmuştur.

Ben bu eserler hakkında samimi olarak kısaca şunu arz edeyim ki, bu eserlerden her biri din düşmanlarına karşı aşılmaz bir kale, belki nefis ve şeytanın tuzak ve desiselerinin, tabiatperestlerin telkinlerinin ve filozofların sapık ve batıl fikirlerinin tesir edemeyeceği bir Çin seddidir. Onun bahis konusu yaptığı kaynaklardan öyle bir ab-ı hayat fışkırmaktadır ki, onunla en müşkül imani meseleler çözülür, nefsanî bütün kötülükler söner. Bu eserleri okuyan her hakikat arayıcısının onların üzerinde çok dikkatli durması lazımdır ki, ortaya koyduğu delillerinden tam istifade edebilsin, inceliklerinden istediği zevki alabilsin. Şayet manalarını anlamakta zorlanırsa, bu durum onu usandırmasın ve gevşekliğe sevk etmesin. Çünkü büyük ve yüksek faydalar elde etmenin yolu çok uğraşmak ve ciddi gayret göstermektir.

Hem de müellifine asla serzenişte bulunmamalıdır. Çünkü o da bu zor yolu kendi iradesiyle seçmiş değildir. Zira ele aldığı meselelerin mevzuları alışık olduklarımızdan çok farklıdır. Ve zevke hitap ettiği için ibareler dar gelmektedir. Başkalarına göre görüş ve düşünce halinde olan şeyler ona göre delillerin açık neticeleri, birbirine uygun ve birbirinden doğan manalardır ki, bazılarına işaret edilmiş, bir kısmından da sarf-ı nazar edilmiştir. Çünkü mesafenin uzaklığı, cümle ve kelimelerdeki işaretleri göstermeye kâfi gelmemektedir. Harika teşbihler ve temsiller gibi.

El- Hakir Muhammed Şefik.” 9

Cevaplar.org sitesi bu takrizin ilk defa İsmail Hakkı Zeyrek Hoca tarafından tercüme edildiği bilgisini veriyor.

Araştırmacı yazar Müfid Yüksel’in verdiği bilgiye göre Seyyid Şefik, Tekke ve Zaviyeler kapatılmadan önce Eyüp’teki Hüsrev Paşa Nakşibendi-Hâlidî tekkesinin son postnişîni olmuştur. Bir ara, memlekete dönmüşse de Şeyh Said ayaklanmasının ardından tekrar İstanbul’a sürgün olarak gönderilmiştir. 10

Seyyid Şefik Arvasi ve ailesi Şeyh Said hadisesinden sonra büyük zulümlere uğrarlar. Av. Muhlis Arvas’ın verdiği bilgilere göre: “Şefik Arvasi, Elazığ’da İstiklal Mahkemelerinde yargılanmış, herkes idam kararını beklerken Kel Ali’lerden biri Seyyid Abdulgaffar neyin olur diye sormuş. O da abim olur deyince, idam etmekten vazgeçmişler. Ama o Kel Ali’lerden biri abisini nereden tanıyormuş öğrenememiş. Lakin kardeşi Seyyid Mazhar ve 17 yaşındaki oğlunu idam etmişler. Yaşı küçük olduğu halde babasının gözü önünde önce çocuğunu ardından da babasını asmışlar.” 11

Burada bahsedilen Kel Ali, Piyade Yarbay Ali Çetinkaya’dır. 1. Dünya Savaşı’nda Bitlis’te askeri komutan olarak görev yapmıştır. Seyyid Abdulgaffar da 1. Dünya Savaşı’nda Ruslarla yapılan savaşta şehit olup, mezarı da Bitlis’tedir. Nitekim bu savaşta Bediüzzaman Said Nursi de yer almış, birçok talebesinin yanında yeğeni Ubeyd’te burada şehit düşmüştür. Seyyid Şefik Efendi’nin idam edilmemesinin sebepleri konusunda Seyyid Şefik Arvasi kitabının yazarı şu görüşleri dile getiriyor: “Şefik Arvasi’nin idam cezası almamasında Kel Ali’nin etkisi olabileceği gibi, kendisinin 1925 ayaklanmasında bölgede olmaması, Elazığ’daki ulema ve eşrafın etkisi, adı önünde o dönemde şeyh ibaresinin olmaması, yargılamalarda artık sona gelinmesi.” 12

Elazığ’da yargılanmalarda Seyyid Şefik ve Müküslü Hamza gibi Kürt alim ve aydınlarının çektiği zahmetler konusunda Hesen Hişyar, Ahmet Emin Yalman, Eşref Edip Fergan da bilgiler aktarmaktadırlar. Geniş bilgi için Veysel Aydeniz’in yazdığı Seyyid Şefik Arvasi kitabına bakılabilir. Seyyid Şefik’e istiklal mahkemesi tarafından ne ceza verildiği konusunda bakabildiğimiz kaynaklarda net bilgiye rastlamadık.

Elazığ’da İstiklal Mahkemesinde yargılanan Seyyid Abdülkadir Efendi’nin oğlu Seyyid Mehmed, babası ve Seyyid Şefik’in Kürdistan konusunda Muhtariyetçi görüşe sahip olduklarını belirtir. Doktora tezini Kürdistan Teali Cemiyeti konusunda yapan Bilal Altan, Seyyid Şefik’in muhtariyetçi olmasını şu şekilde açıklar: “Seyyid Şefik’in muhtariyetçi olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Seyyid Abdülkadir’de olduğu gibi Seyyid Şefik’in Nakşibendilik tarikatından gelen dini misyonu Osmanlı hilâfetine bağlılığını bir bakıma zorunlu kılıyordu.” 13

Değerli dostlar! Gelecek yazımızda Seyyid Şefik Arvasi’nin Cumhuriyet dönemi hayatını ele almaya çalışacağız inşaallah. Allah’a emanet olunuz. Selam ve dua ile.

Dipnotlar:
1. Bilal Altan, Kürdistan Teali Cemiyeti, Mardin Artuklu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mardin 2017, sh, 330
2. Zeynep Çamsoy, Milli Mücadele Yıllarında Kürdistan Teali Cemiyeti (1918–1927), Ankara Üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara 2007, sh. 104
3. Necmeddin Şahiner, Son Şahitler 1, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1993, sh. 94
4. Necmeddin Şahiner, Son Şahitler 5, Nesil Yayınları, İstanbul 2006, sh. 89
5. Altan, A. g. e, sh. 302, 308
6. Veysel Aydeniz, Seyyid Şefik Arvasi, Nubihar Yayınları, İstanbul 2013, sh. 39-42
7. A. g. e, sh. 44-45
8. Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi Mufassal Tarihçe-i Hayatı c. 1, Timaş Yayınları, İstanbul 1990, sh. 406
9. Aydeniz, a. g. e, sh. 115-116; İsmail Hakkı Zeyrek, Seyyid Şefik Arvasi’nin Bir Takrizi, Cevaplar.org, 11 Haziran 2011, https://www.cevaplar.org/content/seyyid-sefik-arvasi-nin-bir-takrizi
10. Müfid Yüksel, Molla Sadreddin Yüksel, http://www.davetci.com/d_biyografi/biyografi_sadreddinyuksel.htm
11. Aydeniz, a. g. e, sh. 50
12. Aydeniz, a. g. e, sh. 51
13. Altan, a. g. e, sh. 220

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum