Tersten Perspektif

Rus papazı Florenski bu kitabı yazar: Tersten Persfektif. Yani bir şeyi tersinden bakıp anlamın kazandığı manayı yakalamak. Bu adam akibeti meçhul bir şekilde kaybolmuştur. Marksizmin bakış açısına ters bir yolda gittiğinden olsa gerek. Metinlere ve resme tersinden bakmak. Niçe de felsefeyi tersinden okuduğunu söyler ama 13 yıl tamamen dünyaya kapalı, şuuru ölmüş olarak yaşar. Marmra Hegel’in tersine çevirdiğini söyler aslında onu dejenere etmiştir.

Allah her devire göre şeytan yaratmış. Bediüzzaman, şeytanın yaratılışı için “hizmet-i tavzif“ der. Kimse böyle bir söz kullanmamıştır. Bana göre bu yüzyılların felsefi ve bilimsel, sosyal gelişmelerine uygun bir şeytan topluluğu da bu Deccal Komitesi veya Marksist-Leninist çete.

Bu adamların hayatlarını okudum bu ara. O kadar davalarına sadıklar ki hayret edersin. Onları görünce kendimden utandım, çalışmadığıma üzüldüm. Marks, elli yıl Kapital üzerine çalışır. Öyle ki üç çocuğu gıdasızlıktan, yoksulluktan ölürler. Annesi, “oğlum kapitali yazacağına biraz kapital yapsana“ der. Engels’le tanıştıktan sonra biraz durumu düzelir. Elli yıl British Museum’un kütüphanesinde Kapital’e çalışır ve bitirir. Azme bak!

“Haksızlar bile haksızlıklarında samimiyet yüzünden başarılı olur” yolunda sözler söyler Bediüzzaman Said Nursi. British Museum’da çalışan Marks ile Barla’da dört büyük eserini yazan bir küçük odaya kapanmış Bediüzzaman’ı düşündüm. Sözler ve Kapital birbirinin tersten perspektifi.

Bir de bizim şer çetesi, onlar da tahrib için kapital yazmışlar. Görünmeyen ama yaptıkları tanrı tanımazlıkları ve dini muzır telakki etmeleri muhafazakar bir cemiyeti en azından gafil ve din dışı bir şekle sokmaya çabalamışlar. Örtülü kadınların balonun bir kapısından kapalı öbür kapıdan soyulmuş muz gibi çıkarmışlar. Acayip modern olmuşuz! “Nev’i beşerde inkılap yapan beşerdeki kanunu fatrata uygun hareket  etmelidir, yoksa say’i heba olur.” Ama Deccal komitesinin derslerine bir şekilde devam etmişler.

Lenin’in hayatı daha çileli. Abisini çar aleyhtarı olduğu için asmışlar. Onun da başına bela gelmiş ama yılmamış. Rusya’da gizli Marksistleri toplamış. Fikri, devlet felsefesi haline getirmiş. Hastalanmış. Doktoru kızına, “babana söyle güçlü şeyler yesin” demiş. Babası, “Rus halkı ne zaman lahana çorbasını terk ederse ben de o zaman terk ederim” demiş. Felç geçirmiş, konuşma melekesini yitirmiş ama yılmamış. Azıcık düzelince yoluna devam etmiş. Bunlara bakınca onların aynasında kendinin ne hantal ve hareketsiz olduğunu görüyor insan.

Bütün büyük adamlar gibi iradeli ve sade yaşamış, şer de olsa metod ve yol aynı. Şımarık ve kendini beğenmişlikle değil. En büyük özelliklerinden biri çok okumak. Allah şer ile hayır arasındaki dengeyi mukabil tiplerle devam ettirmiş. Bediüzzaman “şerre de silah vermiş Allah” diyor. Ebu Cehil ne kadar iradeli ve iddiacı, aynı şekilde karşısındakiler de öyle.

Bediüzzaman‘ın Deccal hakkındaki müteaddid beyanlarına baktım. Resmi birden göstermiyor. Blending yapmış ama Lenin ve arkadaşlarını iyi takip ettiği, onların faaliyetleri hakkındaki ifadelerinden anlaşılıyor. Büyük bir canavarı deniz altında göremeyiz ama dışarıdan üç-beş azası görünür, ne olduğu bilinmez. Bediüzzaman da aynen öyle büyük canavarı anlatıyor ama çok sarih değil kısmen mübhem. Hadislerle asrın mantığı arasında paralellikler ve tarihi şahitlerle konuşuyor. Bir tek komiteden Troçki’nin ismini veriyor ne hikmetse.

Mehdi hakkındaki fikirleri de onun gibi. Büyük bir müphemlik içinde dili olmadık ustalıkta kullanıyor. Mehdi’nin vazifesini ve görevini gayri şahsi, özne olarak değil nesne olarak anlatıyor. Üslubuna hayran olmamak imkansız.

Tersten perspektifle baktık…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum