Serdar BİLGİN
Doktor ile hastalıklar üzerine
Cuma günü hastalığım vesilesi ile yanına uğradığım Doktor Hacı Ahmet Şahin ile hastalıklar üzerine konuştuk.
Serdar Bilgin: Risale-i Nur Perspektifinden hastalığın hikmeti nedir?
Ahmet Şahin: Hastalık, insanı gafletten uyandıran bir ilahi ikazdır. İnsan sıhhatli olduğunda kendini dünyaya kaptırabilir; fakat hastalık insana aczini, fakrını, faniliğini hatırlatır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “hastalık insana aczini hissettirir, acz ise ubudiyetin esasıdır.” Yani hastalık, kulun Rabbine yönelmesine vesile olur.
Ayrıca hastalık, sabır ve şükür kapısını açar. İnsan sabrettiğinde manen yükselir, şükrettiğinde ise şifa bulmasa dahi kalbi huzur bulur. Burada mesele sadece iyileşmek değil, manevî olgunluğa erişmektir. Risale-i Nur’un dikkat çektiği bir diğer nokta da tefekkür boyutudur: Hastalık sayesinde insan, sıhhatin kıymetini anlar ve her bir uzvunun aslında ne büyük nimet olduğunu idrak eder.
Serdar Bilgin: Yani hastalık, sadece acı veren bir süreç değil, aynı zamanda bir terbiye mi?
Ahmet Şahin: Kesinlikle öyle. Bediüzzaman, hastalığı bir “ilaç” olarak görür. Nasıl ki bedenimizin yaralarını saran ilaç bazen acı verse de iyileştirir, hastalık da ruhu olgunlaştırır. Bir nevi manevî terapi işlevi görür. Bu yüzden hasta insan, “Ben neden hasta oldum?” yerine, “Bu hastalık bana neyi hatırlatıyor, neyi öğretiyor?” diye sormalıdır. Bu bakış açısı, modern terapilerle de uyumlu bir anlam çerçevesi oluşturur.
Serdar Bilgin: Hastalık ve sabır arasındaki bağ nedir?
Ahmet Şahin: Hastalık, sabır eğitiminin en önemli vesilelerinden biridir. Risale-i Nur’da sabır üçe ayrılır: musibete karşı sabır, taate sabır ve günahlardan sakınmaya sabır. Hastalık, özellikle musibete karşı sabrın en canlı talim alanıdır. Çünkü insan bedeninde ve ruhunda bir sıkıntı hissettiğinde, hemen isyana veya karamsarlığa düşebilir. İşte sabır, o noktada devreye girer.
Sabreden insan sadece dayanmış olmaz; aynı zamanda hastalığı bir fırsata dönüştürür. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Hastalık anında geçirilen bir saatlik ibadet ve tefekkür, sıhhatli zamanın günlerce ibadetine mukabil olabilir.” Çünkü sabırla geçirilen bir hastalık, ruhu derinleştirir, kalbi saflaştırır.
Serdar Bilgin: Yani sabır pasif bir bekleyiş değil, aktif bir duruş mu?
Ahmet Şahin: Çok doğru bir ifade. Sabır, asla kader karşısında edilgen bir teslimiyet değildir. Aksine sabır; bilinçli bir kabul, anlamlı bir dayanış ve Rabbine güvenle bağlanmaktır. Sabır, aynı zamanda şifanın ruhsal boyutunu açar. Çünkü sabreden insan, bedeni tam iyileşmese de kalben huzura kavuşur. Modern psikoterapilerde de bu çok önemlidir: kişinin acıyı anlamlandırması. Risale-i Nur’un yaklaşımı, bu anlam boyutunu sabır üzerinden verir.
Serdar Bilgin: Hastalık ve şükür arasındaki ilişki nedir?
Ahmet Şahin: Şükür, genellikle sıhhatle ve nimetlerle özdeşleştirilir. Oysa Risale-i Nur, hastalıkta da şükür kapısının açık olduğunu söyler. Çünkü hastalık, insana sağlığın değerini hissettirir. İnsan hasta olunca gözünün, kalbinin, midesinin, hatta en küçük bir uzvunun ne kadar kıymetli bir nimet olduğunu fark eder. Bu farkındalık ise şükre vesile olur.
Bediüzzaman’ın çok dikkat çekici bir sözü vardır: “Hastalık sıhhatin şükrünü öğretir.” Yani insan sağlıklıyken çoğu zaman gafletle o nimetin kıymetini bilmez. Ancak hastalık, o nimeti hatırlatarak gerçek şükrü doğurur. Bu yüzden hasta insan sadece “şifa bulursam şükrederim” dememeli, hastalık anında da “Rabbim bana hâlâ hayat, iman, sabır ve düşünme imkânı veriyor” diyerek şükredebilmelidir.
Serdar Bilgin: Bu bakış açısı biraz zor değil mi? Acı çeken bir insan için hastalıkta şükretmek kolay olmasa gerek…
Ahmet Şahin: Doğru, kolay değil. Ama işte burada iman perspektifi devreye giriyor. Şükür, acıyı inkâr etmek değildir. İnsan acısını hisseder, ağrısını dile getirir, tedavisini arar; ama aynı zamanda “bu süreç bana bir şey öğretiyor, Rabbim bu vesileyle beni temizliyor” diyerek farklı bir bakış kazanır. İşte o zaman şükür, acıyı hafifleten bir manevî ilaç olur.
Serdar Bilgin: Hastalığın tefekkür boyutundan biraz bahseder misiniz?
Ahmet Şahin: Hastalık, insana düşünmenin ve derinleşmenin kapısını aralar. Sıhhatli zamanlarda insan kendini hayatın akışına kaptırır, dünyevî meşgaleler içinde gaflete düşebilir. Ama hastalık, o akışı yavaşlatır, insanı kendi içine döndürür. Risale-i Nur’da, hastalık bir nevi “tefekkür dershanesi” olarak görülür.
Mesela, hasta olan biri kalbinin atışına, midesinin çalışmasına, gözünün görmesine daha farklı bir dikkatle bakar. Her bir organın ne kadar hassas bir ölçüyle yaratıldığını fark eder. O zaman hastalık, aslında insana kendi bedeninde Cenab-ı Hakk’ın kudretini ve hikmetini seyrettirir. Bu tefekkür, acıyı azaltmasa bile anlamlı kılar.
Serdar Bilgin: Yani hastalık insana sadece kendi bedenini değil, hayatın bütününü düşündürüyor mu?
Ahmet Şahin: Kesinlikle. Hastalık, faniliği hatırlatır, ölümü gündeme getirir. Ölüm düşüncesi de insana hayatın asıl gayesini düşündürür. Bediüzzaman der ki: “Hastalık insanın hem nefsini, hem hayatı, hem de dünyayı tefekkür etmesine vesile olur.” Yani hasta olan kişi, sağlıklı zamanlarında unuttuğu büyük hakikatlerle yüzleşir. Bu yönüyle hastalık, bir musibet değil; bilakis bir “öğretmen” gibidir.
Serdar Bilgin: Risale-i Nur’da hastalığın bir rahmet olarak değerlendirilmesi nasıl açıklanıyor?
Ahmet Şahin: Risale-i Nur’da hastalık, ilk bakışta acı verici olsa da, aslında içindeki hikmetlerle bir rahmet yönü taşır. Çünkü hastalık, insana günahlarını unutturan gafleti kırar, kulunu Allah’a yöneltir. Bediüzzaman’ın çok meşhur bir sözü vardır: “Hastalık sabun gibidir, günahların kirini temizler.” Bu benzetme, hastalığın rahmet boyutunu en veciz şekilde özetler.
Ayrıca hastalık, kul için bir “ilahi ikram”dır. Çünkü bazen uzun bir ömürde işlenen günahları, bir hastalık sürecinde çekilen sabırla Allah affeder. Bu yönüyle hasta olan bir insan, aslında rahmetin içine alınmış gibidir. Elbette bu, hastalığı istemek anlamına gelmez; fakat geldiğinde onun rahmet yönünü görmek, insana huzur verir.
Serdar Bilgin: Yani bir bakıma hastalık, perde arkasında şefkat eliyle mi geliyor?
Ahmet Şahin: Evet, tam olarak öyle. İlk bakışta bir diken gibi görünen hastalık, arkasında gül taşıyan bir ilahi hediyedir. Çünkü hastalık, insanı hem dünyevî aşırılıklardan hem de uhrevî risklerden korur. İnsanı Rabbine yaklaştırır, sabırla manevî dereceler kazandırır. Dolayısıyla Risale-i Nur, hastalığı sadece bir “dert” değil, aynı zamanda bir “rahmet vesilesi” olarak okur.
Serdar Bilgin: Modern tıpla Risale-i Nur’un hastalık anlayışı nasıl birleşebilir?
Ahmet Şahin: Modern tıp, bedenin işleyişini, hastalıkların fizyolojik sebeplerini ve tedavi yöntemlerini araştırır. Bu elbette çok değerlidir ve vazgeçilmezdir. Fakat modern tıbbın çoğu zaman eksik bıraktığı yön, insanın ruh ve anlam dünyasıdır. İşte Risale-i Nur burada devreye girer. Hastalığın sadece biyolojik bir hadise olmadığını, aynı zamanda insanın içsel yolculuğunun bir parçası olduğunu hatırlatır.
Bediüzzaman’ın yaklaşımıyla söyleyecek olursak: “Doktor ilaç verir, şifa Allah’tandır.” Yani tıbbî tedaviyi inkâr etmeden, aksine teşvik ederek; fakat şifayı da sadece kimyasal süreçlere bağlamadan, ilahi takdirle birlikte okumak. Bu birleşim, hem bilimsel hem de manevî açıdan insana bütüncül bir sağlık anlayışı kazandırır.
Serdar Bilgin: Yani hasta olan bir insan hem doktora gitmeli hem de manevî boyutu ihmal etmemeli, öyle mi?
Ahmet Şahin: Kesinlikle öyle. Risale-i Nur’un çizgisi çok dengelidir. Bediüzzaman hastaları doktora gitmeye teşvik eder, ilacı almayı ibadet nevinden görür. Ama bununla birlikte, hastalığın manevi dersini de unutmamayı öğütler. Yani modern tıbbın maddî tedavisiyle, Risale-i Nur’un manevî terapisi birlikte yürütüldüğünde, insan hem beden hem de ruh sağlığı açısından daha güçlü bir iyileşme süreci yaşar.
Serdar Bilgin: Son olarak hastalara bir mesajınız var mı?
Ahmet Şahin: Hastalara şunu söylemek isterim: Hastalık, sizi sadece bedensel olarak sınamaz; aynı zamanda ruhunuzu, sabrınızı ve şükrünüzü de imtihan eder. Acınızı inkar etmeyin, tedavinizi aksatmayın; ama aynı zamanda bu süreci manevî bir yolculuk olarak da değerlendirin.
Bediüzzaman’ın öğrettiği gibi, hastalık sabır, şükür ve tefekkür kapısıdır. Ona bu açıdan bakarsanız, acı bile bir ders ve rahmet vesilesi olur. Modern tıbbın tedavisiyle birlikte, ruhunuzun da şifasını önemseyin. Hastalık sizi Rabb’in size bir lütfu olarak görmeye davet ediyor. Ve unutmayın: her sıkıntının arkasında bir hikmet ve her acının içinde bir rahmet vardır.
Serdar Bilgin: Çok teşekkür ederim, doktor Ahmet Şahin. Bu derin perspektif, hastalıkla mücadele eden herkes için büyük bir rehber olacaktır.
Ahmet Şahin: Ben teşekkür ederim. Rabbim herkesin hastalıklarını hayırlı bir şekilde değerlendirmeyi nasip etsin.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.