Erdem AKÇA
Bilim ve Din Çelişemez. Çünkü…-4
Sosyal Medya ve Celal Şengör
Celal Bey’in katıldığı bazı sosyal medya araçlarında ve tartışma programlarında dine dair iddiaları bulunuyor. Bunlardan 2 programdaki iddialarını cevaplandırmak istiyorum.
A) Sosyal Medya mecrası olan Youtube’daki bir videosunda Celal Şengör Bey, “Dinde Tenakuz var” iddiasıyla Ömer Hayyam’ın 2 rubaisini örnek gösteriyor. İddialarını kendince sıralıyor. İlk rubai ve cevabı şu şekilde:
Tanrı bizi çamurdan yarattığı zamanda
Biliyordu işimiz dünyada ne olacak.
İşlediğim günahlar hep Onun emriyledir,
O halde kıyamette beni niçin yakacak?
Celal Bey, Ömer Hayyam’ı yanılmaz olarak kabul ettiği için kendisi yanılıyor. Kur’anda günah işlenmesi yönünde hiçbir emir olmadığı gibi, bilakis tam tersine hassas bir takvayı vurgulayan ve takvayı karakter haline getirmiş kişileri öven onlarca âyet var.[1] Dinî sahada çok kitap okuduğunu söyleyen Celal Bey’in, Allah’ın yasakladıklarından kaçınma manasında olan takva ile kişinin Allah katında değer ve üstünlük kazandığını bilmesi lazım. Bu çok bariz durum gösterir ki, Hayyam da, onu yanılmaz kabul eden Celal Şengör de bu konuda yanılmıştır.
İkinci husus, bir kişinin nasıl bir tercih yapabileceğini bilmek onun iradesini bağlamaz. Eğer bu tercih yapacak kişi, zillet altına girmektense susuzluktan ölmeyi tercih edecek derecede hür bir irade sahibi ise… Yaşanan dünya, insan iradesinin bu derece hür olduğunu bize göstermektedir. Bu noktada Sonsuz İlim sahibinin olabilecek bütün ihtimalleri bilmesi, o ihtimalleri tercih edecek kişinin tercihleri sonucunda neler olabileceğini bilebilmesi ve bu ilimle sebep-sonuç bağlamında takdirlerde bulunması İlahlığının gereğidir. Aksi takdirde, bizim için belirsiz olan gelecek zamanın Allah için de belirsiz ve bilinmez olduğunu; dolayısıyla Allah’ın zamana mahkûm olduğunu iddia etmiş oluruz. Oysa bütün canlılardaki genetik kodlar ve onlara göre şekillenen o canlının gelecek zamanı bu iddiayı reddeder. Hind İrfanı tabiriyle Allah’ın Külli İmkân gereği hür irade sahibi insanların yapabileceği tercihleri bilmesi, bu tercihleri yapılmış gibi bir takdir ve kaderî yazgı yazması, insanın hürriyetini kısıtlamaz ve kısıtlayamaz.
Bir örnek verirsek bir üniversite öğrencisi jeoloji dersinin vizesinden 30 alsa, derslere devam etmese, profesör de onu yakından takip etse, zekâ seviyesini, kapasitesini iyice bilse, tembellik ve dağınıklığını da hesap ederek, sınavda soracağı soruları belirledikten sonra bir kağıda o talebenin finalden 15 alacağını yazsa, bunu o gün noter tasdikli şekilde tescillese, final sınavında hakikaten o öğrenci 15 puanlık kağıt verse ve 15 puan alsa, öğrenci o puanı Profesör sınav öncesinde 15 yazdığı için mi aldı, yoksa kendi kusurundan dolayı mı? Profesör cevap kâğıdını, kendisine muhalif birisine okutsa o kişi bilimsel kurallar çerçevesinde 15 puanı doğrulasa bu durum gösterir ki, öğrenci kendi tercihleri sonucu 15 puanı almıştır.
Ömer Hayyam’ın diğer rubaisi ve cevabı şöyle:
Yolumun üstüne bir tuzak kurdun,
Bir de diyorsun ki: Yürü iznim var!
Cihanda kudretin her şeye hâkim,
Beni yürüten sen, adım günahkâr…
İrade hürriyetini çok güzel anlatan bu rubaiyi Kur’ana ve dine muhalif göstermek çok ciddi bir tenakuz… Evet, hiçbir insan bu dünyanın sayısız güzellikteki sanatlarını görmeyi, nimetlerini tatmayı, lezzet ve sefasını sürmeyi hak etmediği halde şu an tatmakta, görmekte ve sürmektedir. Elbette ve elbette 200.000 TL maaş veya gelir elde etme için yıllarca ders çalışan ve profesör olan, olduktan sonra da o rahat geçim için yüzlerce insanın kahrını çekip dünyanın dar imkânlarından istifade etmeye çalışan bir insanın neden Yüce Sanatkâr ve Ebedî İkram Sahibi beni imtihan ediyor demesi abestir.
Bütün ömrü kuru ot yemek ve bulanık su içmekle geçip verdiği süt, et ve yapağısıyla da çevresine faydası olan ve hayatını feda eden bir koyunun şükür dolu hayatı insanın nankörlüğünü bütün kâinata haykırıyor. İmtihanın, daha ileri güzellik ve imkânları elde etmek için yapıldığını gösteren bütün Eğitim camiasının ve Ekonomi dünyasının sınavları Cennetin varlığını ve kesinliğini akla gösterdiği gibi insanoğlunun cahilliğini, hayat yolculuğunun sırrını anlayamadığını ve gidişatı okuyamadığını da ilan ediyor. Ayrıca bu rubai biraz edebiyat bilen kişilere Hayyam’ın, naz-vari bir şekilde Allah’a hitap ettiğini gösterirken Celal Bey, Onu Allah’ı tenkid ediyor zannediyor. Edebiyat bilen herkesçe malum olduğu üzere Halk edebiyatındaki Şathiye tarzı şiirler hep bu rubai tarzındadır. Celal Bey o şiirleri göz önüne alsaydı, en azından Kaygusuz Abdal’ın “Koca Tanrı” isimli şathiyesini veya Yunus Emre’nin “Ben dervişim diyene bir ün edesim gelir” şiirini okusaydı bu yersiz ve haksız itirazı yapmazdı.
Ömer Hayyam’ın bu 2 rubaisinde işlediği ve sorguladığı konulara, İmam-ı Azam Ebu Hanife gayet veciz şekilde cevap vermiştir. Ehl-i Sünnet’in 2 itikad mezhebinden biri olan Maturidîliğin fikir babası Ebu Hanife’dir. İslam şehir hayatının şablonu hükmünde fetvalardan oluşan Hanefi fıkhının temellerini atan İmam-ı Azam Ebu Hanife el-Fıkhu’l-Ebsat isimli kitabında talebesi Ebu Mu’ti Hakem bin Abdullah el-Belhî’nin soruları içinde Celal Şengör’ün anlayamadığı konulara şöyle cevap verir:
- “Allah kâfirleri, razı olduğu şeyi yarattığından dolayı mı, razı olmadığı şeyi yarattığından dolayı mı azaplandırır?” diye sordum. Ebu Hanife:
- Allah, kâfirleri yaratmaya râzı olduğu şeyden dolayı azaba uğratmıştır, dedi.
- “Niçin?” diye sordum.
- Allah, küfrü yaratmaya rızası olduğu halde onları küfürlerinden dolayı azaba çeker. Fakat Allah’ın bizatihi küfre rızası yoktur, dedi.
- Allah “Kulları için küfre rızası yoktur”[2] buyurduğu halde nasıl olur da küfrü yaratmaya rızası olur? diye sordum. Şöyle cevap verdi:
- Allah onlar hakkında diler, fakat razı olmaz.
- Niçin?
- Çünkü Allah İblis’i yaratmıştır. İblis’i yaratmaya rızası var, fakat İblis’in kendisine rızası yoktur. Keza Allah, içkiyi ve domuzu yaratmıştır. Onları yaratmaya rızası olduğu halde kendilerine rızası yoktur.
- Niçin?
- Allah içkinin kendisine rıza gösterse idi, onu içen Allah’ın razı olduğu şeyi içmiş olurdu. Fakat onun içkiye ve küfre, İblis’e ve fiillerine rızası yoktur. Fakat bizzat Muhammed’e (ASM) rızası vardır.
- Yahudiler “Allah’ın eli bağlıdır ( yani cimridir )”[3] diyorlar. Onların bu sözüne Allah’ın rızası var mıdır?
- Hayır, dedi.[4]
İmam-ı Azam, imtihan ve istihkak hakikatlerinin gereği olarak Allah’ın kulun iradesine tam serbestiyet verdiğini ısrarla vurguluyor. İmtihan ve istihkak, insandaki sonsuz hayır ve şer potansiyellerinin, kişinin tercihlerine göre açılması ve kendilerini tam manasıyla göstermesi içindir. Bu belirme ve görünme, bir temyiz ve ayrışmaya yol açar. Bu durum mana ve hakikatin, şerli ve hayırlı bütün boyutlarıyla maddeye hükmetmesi; ruhun, hayat hakikati halinde tezahürü; varlık ve hayat âleminin bir lezzetler Cenneti ve acılar Cehennemi haline gelmesini netice verir. İnsanlar, bu acılar Cehennemini ve lezzetler Cennetini kendi tercihleri ile hak ettiği için şikâyet ve itiraza hakları yoktur.
İmam-ı Azam ufku ile söylersek Allah’ın Cehennem’in varlığına rızası var fakat onun hakikat ve mahiyetine rızası yoktur. Cehennem hapishanesi, İlâhî iktidarın hür irade sahiplerini şerre yaklaşmamaları ve şerri işlememeleri konusunda mücessem bir tehdididir. Hakiki vazifesi canlılık tarlasında duran bir korkuluk olmak iken, insanların çoğu onu kendisine korluk yapıyor ve yanıyor. Fakat Allah’ın Cennet ve ebedî lezzetlerine bizzat rızası vardır. Cennet’ten sorumlu meleğin isminin Rıdvan olması bu meseleye bir delil ve işarettir. Eğer Celal Bey, matematik ve edebiyatta mütehassıs olan Ömer Hayyam’ı değil, amelî ve itikadî fıkıhta a’zam İmam olan Ebu Hanife’yi dinleseydi, bu tutarsız iddiayı insanların huzurunda savunup ilim ve hakikat erbabının önünde gülünç duruma düşmezdi.
[1] Mesela âl- İmran suresi 2. Âyet “Ve teâvenu ale’l-birri ve takva vela teâvenu ale’l-ismi ve’l-udvân” ( İyilik ve takvada yardımlaşın; günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın ) der. Sırf bu âyet dahi cevap olarak Hayyam’a ve Celal Şengör’e kâfidir.
[2] Zümer suresi, 7.
[3] Maide suresi, 64.
[4] İmam-ı A’zamın 5 Eseri, el-Fıkhu’l-Ebsat, s.47-48.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.