
Salahattin ALTUNDAĞ
Tarık Çelenk’in Bediüzzaman Said Nûrsî ve Risale-i Nûr Hakkındaki Değerlendirmelerine Akademik ve Kaynaklara Dayalı Bir Cevap-4
b. Risale-i Nûr Bağlamında “İsrâiliyât” Ne Anlama Geliyor
Tarık Çelenk gibi bazı yorumcular, Risale-i Nûr’daki Cifir, Ebced ve gaybî işaretlerle ilgili pasajları “İsrâiliyât etkisi” olarak değerlendirmektedir. Ancak bu bakış açısı, konunun bilimsel, bağlamsal ve tarihsel gerçekleriyle tam olarak örtüşmemektedir.
Bediüzzaman Hazretleri’nin Yaklaşımı:
- Bediüzzaman Hazretleri, Kur’ân-ı Kerîm merkezli bir yorum tarzı benimser.
- Cifir ve Ebced sistemlerini birer te’yid edici hikmet, bir “tevâfuk” dili olarak kullanır – kesin bilgi kaynağı olarak değil.
- Risale-i Nûr’un bütüncül yapısında vahiy, akıl ve kalp birlikteliği esastır; İsrâiliyât türü hurâfeler bu yapı içinde yer bulmaz.
- “Üçüncü bir gözle bakmak” amacıyla, bazı sembolik atıflar yapılmış olsa da bu “hurâfe ithamı”na temel oluşturmaz.
“Üçüncü bir gözle bakmak” ifadesi, mecazî anlamda kullanılan bir düşünce biçimidir ve olaylara veya metinlere, alışılmış kalıpların ve sıradan bakış açıların ötesinde, daha derin, sembolik, sezgisel veya çok katmanlı bir yorum düzeyiyle bakmak anlamına gelir.
Bu bakış tarzı, sadece görünen anlamlarla yetinmeyip, onların altında yatan derinlikli, bazen de metafizik boyutları anlamaya çalışmayı ifade eder.
“Üçüncü Göz” ifadesinin kökeni ve anlam katmanları:
Risale-i Nûr’daki Ebced ve Cifir gibi sistemler, zâhirî (yüzeysel) anlamların ötesinde, Kur’ân-ı Kerîm âyetlerine işârî ve sembolik düzeyde bakma çabasının ürünüdür. Yani:
- Birinci göz: Zâhirî anlam – âyetin sözlük ve dilbilgisi düzeyinde anlamı,
- İkinci göz: Teolojik ve ahlâkî mesaj – akaid ve ahkâm düzeyinde yorum,
- Üçüncü göz: İşârî, sembolik, tarihsel veya kevnî[1] anlamlar – ebced/cifir gibi yollarla elde edilen mana katmanı.
Burada, “üçüncü gözle bakmak”, kurucu veya bağlayıcı bir bilgi üretmek değil, sadece hikmet arayışı içinde bir derinlik sezmek anlamında kullanılmıştır.
“Üçüncü gözle bakmak” ile bakmanın “Hurâfe” ile farkı:
“Üçüncü bir gözle bakmak”, olaylara veya kutsal metinlere sıradan gözlerin görmediği derin anlam katmanlarını sezgisel, işârî veya sembolik düzlemde okumak anlamına gelir. Bu bakış tarzı, Risale-i Nûr’daki bazı Cifir/Ebced yorumlarında olduğu gibi, hurâfe üretme değil; anlam derinliğine ulaşma çabasıdır.
c. Bediüzzaman ve Cifir: Yorumun Yeri ve Sınırı
Bediüzzaman Said Nûrsî, Risale-i Nûr’da zaman zaman Cifir ve Ebced sistemine yer vermiştir; ancak:
- Bunları vahiy gibi kesin bilgi değil, işârî ve tevâfukî anlamlar olarak kullanır.
- “Cifrî tevâfuklar”, yalnızca imanî ve Kur’ânî hakikatlerin izâfî teyidi olarak değerlendirilir.
- Bediüzzaman Hazretleri, bu bilgilerin asla Kur’ân-ı Kerîm’in açık manasına alternatif olamayacağını, aklî ve kalbî delillerle desteklenmesi gerektiğini ısrarla vurgular.
Eleştiriler ve sınırlamalar:
d. Risale-i Nûr’da Ebced’in Kullanımı
Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nûr’da Ebced hesabını zaman zaman işârî yorum aracı olarak kullanır. Ancak:
- Bu sistemi asla bağımsız ve kesin bir bilgi kaynağı olarak görmez.
- Vahyin zâhirî manasını gölgelemeden, “hikmetli tevâfuklar” çerçevesinde kullanır.
- Yorumları gaybî bir bilgi iddiası olarak değil, Kur’ân-ı Kerîm’in zamanlar üstü işaretlerinin bir tür tefsiri olarak sunar.
“Ebced” ve “Hurâfe” arasındaki sınır:
Ebced, Arap harflerine karşılık gelen sayıların kullanıldığı, sembolik ve işârî anlam üretmeye yönelik bir sistemdir. Risale-i Nûr’da bu sistem, hurâfeye dönüşmeden, vahyin tefsirinde incelikli bir yorum aracı olarak, sınırlı ve bilinçli şekilde kullanılır. Bediüzzaman Hazretleri, Ebced’i akla, vahye ve kalbe dayalı iman tefekkürünü destekleyen bir işaret dili olarak görür; onu asla dinin esaslarının önüne koymaz.
Analizimiz, bir sonraki yazımızda ele alacağımız
“SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBİ’Yİ ANLAMAK: MANEVÎ TEŞVÎK Mİ, SİYASÎ DOKTRİN Mİ?”
konusu ile devam edecektir. Yeniden buluşmak duâsıyla, Allah’a emanet olunuz.
[1] Kevnî: Arapça kökenli olup "kevün" (كون) yani “varlık, oluş, yaratılmış âlem” kökünden gelir. İslâmî literatürde ve tasavvufî-felsefî terminolojide “kevnî”, kâinata, yaratılmışlar âlemine, fizikî evrene ait olan, tabiatla ilgili olan” anlamında kullanılır. Karşıtı genellikle “şer‘î”dir, yani vahye ve ilâhî kelâma dair olan.
Mesiyânik (İngilizce: Messianic): Bir toplumun ya da inanç grubunun, bir “Mesih” (kurtarıcı lider) geleceği ve her şeyi düzelteceği yönündeki inançlarını ve bu inançtan türeyen düşünce sistemini ifade eder. Temel olarak “Mesih” (kurtarıcı) inancı veya düşüncesiyle ilgili olan” anlamına gelir. Hem dinî hem de ideolojik bağlamda kullanılır ve genellikle tarihî veya toplumsal düzende büyük bir dönüşüm oluşturacak ilâhî/mistik bir kurtarıcıya duyulan beklenti ile ilgilidir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.