Roman... Roman....Roman...

Roman... Roman....Roman...

Mustafa ORAL'ın yazısı

Nobel ödülü, son Nobel ödülünü alan romancı Orhan Pamuk yüzünden daha bir sorgulanır hale geldiği gibi, edebiyata şiirle adım atan bazı şairlerin son zamanlarda romana kayması ile birlikte roman da sorgulanır hale geldi. Buna bir de bu yılın Nobel Ödülünün kimliği, kişiliği ve edebi seviyesi tartışmalı bir romancıya verilmesi eklenince romanın meşruiyyet sorununu gündeme getirdi.

Gerçekte şiir Türk edebiyatının hemen her zaman lokomotifi olmuştur. Öykü ve roman şiirden gerek tarih açısından, gerekse de nitelik açısından çok sonra gelir. Bununla beraber son yıllarda edebiyat türleri içinde en çok ilgi gören alan şiirden çok roman oldu. Yine de yayımlanan bu romanların hatırı sayılır kısmının edebiyata şiir ile başlayan, kimisi hala şiiri sürdüren şair/yazarlar tarafından kaleme alınması da ilginçti. Bu anlamda son yıllar şiirle romanın kesiştiği, romanın bile şairler tarafından yazıldığı bir yıl oldu.

Türkiye’de son yıllarda şiir ve roman yayımında hatırı sayılır bir artış varsa da, şiir ve romanın kuramsal düzeyde tekniği ve işlevi hakkında yayımlanmış başucu niteliğinde eser sayısı kısıtlı.

Ankara Üniversitesi Yeni Türk Edebiyatı Profesörü Nurullah ÇETİN Türkiye’de en çok ilgi gören iki edebiyat alanından biri olan şiir üzerine başucu kitabı niteliğinde “Şiir Çözümleme Yöntemi” (Edebiyat Otağı Yayınları Ankara) isimli bir çalışma yayımladı. ÇETİN benzer bir çalışmayı roman üzerine yaptı: “Roman Çözümleme Yöntemi” (Edebiyat Otağı Yayınları Ankara).

ÇETİN kitabını esas itibariyle bilinçli bir roman okuyucusu yetiştirmeyi amaçlayan edebiyat incelemesi çalışmalarına bir katkı olmak üzere yazmış. Anlatma esasına bağlı kurmaca bir metin olan romanda “kimin neyi, nasıl anlattığını” belli bir düzene koyarak alt başlıklar halinde Tolstoy’dan Orhan Pamuk’a, Hugo’dan Tanpınar’a kadar geniş bir zaman dilimini içeren örneklerle anlatmış

ÇETİN çalışmasını;
1- Romanın kim tarafından anlatıldığı (anlatıcı),
2- Romanda nelerin anlatıldığı, nelere yer verildiği (içerik),
3- Nasıl bir yol; nasıl bir dil, üslup ve yöntem kullanılarak anlatıldığı,
(kurgulama tekniği, dil ve üslup) meseleleri üzerine yoğunlaştırmış.

Çetin’e göre roman deşilmesi, kazılması, çözümlenmesi, keşfedilmesi gereken nice hazineler ve hissedilmesi gereken nice hazlar barındırır. Yetkin romancı salt bir takım ilginç olaylar aktarmakla kalmaz; bunlar vasıtasıyla değişik düşüncelere, duygulara, kültürel, tarihi, felsefi, dini, sosyal ve ideolojik birikimlere, estetik değerlere, güzelliklere ya doğrudan ya da dolaylı olarak göndermelerde bulunarak eserine derinlik ve sanatsal boyut kazandırmaya çalışır.

Çetin anlatı (tahkiye) türünün kısa tarihi geçmişini anlattığı “giriş” bölümünde dünya anlatı geleneğini iki döneme ayırıyor: 1. Gerçek dışılığa dayalı tahkiye dönemi 2. Fiziksel gerçekliğe dayalı tahkiye  dönemi.

Gerçek dışılığa dayalı tahkiye dönemi batıda 17. yüzyıla, Türk edebiyatında  ise 19. yüzyıla kadar uzanır. Bu dönem destanlar dönemi ve destanla roman arası süreç olarak iki döneme ayrılır. Destanla roman arası süreçte batı edebiyatı romanslar, Şovalye anlatıları, Baccocio tarzı hikaye, çoban hikayesi, pitareks roman türlerinde ürünler vermiştir. Aynı dönemde Türk edebiyatı masal, halk hikayesi, mesnevi, çeviri hikaye, telif hikaye ve uyarlama hikaye alanlarında ürünler vermiştir.

Fiziksel gerçekliğe dayalı tahkiye dönemi 17. yüzyılda başlar. Bu dönem bilinen anlamda roman ürünlerinin yayımlandığı dönemdir. Roman asıl gelişimini 19. ve 20. yüzyılda gerçekleştirmiştir. Türünün özelliklerini gösteren ilk roman Cervantes’in “Don Quixote” romanıdır. Şemsettin Sami’nin “Taaşşuk-ı Tal’at ve Fıtnat” kitabı Türk edebiyatında ilk roman kabul edilir.

Roman üç evre geçirmiştir. Klasik, Modern ve Natüralist roman. Romantik, Realist ve Natüralist gibi akımlara bağlı romanlar  “klasik roman” başlığı altında değerlendirilir. Bu dönemde olay unsuru ön plandadır. Özne “biz”dir. Dil gerçekler dünyasını yansıtmak için salt bir araçtır.

Romantik akım Avrupa’da 1800-1850 yılları arasında Klasizm akımına bir tepki olarak doğmuştur. Bu akımda düşünce yerine duygu önemlidir. Yazar evreni neşe, şevk ve hüzün gibi duygularla algılamaya çalışır. Bireysel zenginlik ve öznel duyarlılık önemlidir. Belirleyici olan tipler değil, karakterlerdir. Milliyetçi üslup söz konusudur. Dünya edebiyatında Goethe, Puşkin, Victor Hugo, Türk edebiyatında Ahmet Mithat Efendi ve Namık Kemal romantik akıma bağlı romanlar vermiştir.

Realist (gerçekçi) roman Romantizme tepki olarak doğmuştur. Realist romancı kişilerin düşüncelerinin ve davranışlarının çevre şartları tarafından belirlendiğini savunur. Kişilerden, öznellikten, bireysellikten bağımsız, dış dünya gerçekliğine dayalı nesnel edebiyat oluşturmaya çalışır. İnsanların ruh hallerini tasvir eder. Dünya edebiyatında Balzac, Stendal, Dostoyevski, Tolstoy, Türk edebiyatında Halit Ziya realist yazarlardır.

Natüralizm “doğalcılık / tabiatçılık” demektir. Deneyseldir. Biz de bu akıma “Tabiuyyun Mektebi” denir.

“Modern Roman” (İç/Psikolojik Gerçekçiliğe Yönelik Roman 1914-1960)  “ modern”, “çağdaş”, “yeni”, “yenici” gibi anlamlara gelmektedir. Modern roman daha çok 20. yüzyıl romanıdır. Klasik romandan konusu, amacı ve tekniği bakımından farklıdır. Klasik romanın aksine içe dönüktür. Birey olarak insanın iç dünyasına, ruhuna, bilinçaltına eğilir. Toplum yerine bireye, sosyal olan yerine psikolojik olana eğilir. İdeoloji yerine sanat ve teknik, somut dünya gerçekliği yerine soyut gerçeklikler, toplum yerine birey önem kazanmıştır.

“Postmodern Roman” (Sanal Gerçekliğe Yönelik Roman 1960-) modernizm sonrası, modernizmden kaynaklanmakla birlikte ondan bazı farklılıklar gösteren romandır. Postmodern romancı kendini genelde bir topluluk, grup ve ekip içinde görmemeye, kendi bireyselliğini hakim kılmaya çalışır. Alışılagelmiş sonuç bölümü anlayışını yıkar. Tek bir konu, tek boyutlu kahraman anlayışı, tek bir anlatım biçimi, tek bir bakış açısı, tek bir kültüre ait motifler yerine çok yönlü ve değişik unsurlar kullanma yoluna gider. Bütünlük yerine parçalanmışlığı önemser. Somut gerçeklikle soyut gerçekliği iç içe tutar. Çağın insanını ve sorunlarını herhangi bir ideolojik düşünceye, geleneksel anlayışa yada başka bir şeye göre değil, nasılsa öyle ortaya koymaya çalışır. Başka metinlerle yararlanma, eleştirme, alaya alma, çağrıştırma gibi değişik amaçlarla ilişkiler kurar. Kesin ve nesnel zaman ölçüleri yerine belirsiz ve öznel zaman anlayışını savunur. Dünya edebiyatından İtalio Calvino, Borges ve Nabokov bu tarz romanlar vermişlerdir.  Türk edebiyatında Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar’ı, Orhan Pamuk’un “Kara Kitap”ı, Adalet Ağaoğlu’nun “Ölmeye Yatmak” romanı bu tarz romanlara örnektir.

Çetin gerçeklik kurgusuna bağlı roman türlerini tarihi roman, suç romanı, özyaşamsal roman, yaşamöyküsel roman, macera romanı ve belgesel roman olarak sıralıyor. Bu meyanda Yaşar Kemal “Çakırcalı Efe” ile, Oğuz Atay “Bir Bilim Adamının Romanı:Mustafa İnan” ile yaşamöyküsel, Peyami Safa “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” ile, Orhan Kemal “Baba Evi” ile özyaşamsal romancılardır.

Gerçekdışılık kurgusuna bağlı roman türleri korku, fantastik, ütopya ve kurgu bilim romanlarıdır.

Çetin üslubu biçem, şive, tavr-ı ifade, anlatımbilim, özanlatı, tarz olarak niteledikten sonra üslup türlerini avam, bilinç akımı (Virginia Wolf), düşünce, havas, hiciv (A Hamdi Tanpınar) hitabet, mizah, nesnel tasvir, dramatik, efsaneci (Elif Şafak)eleştirel, epik, mecazi, sanatkarane, tahlilci, yalın  üslupları sıralamış.

Zeyl: Çetin bu çalışmasında bir taraftan okura, diğer taraftan roman yazacak olan yazarlara mesaj gönderiyor. Okuyucuya, roman sanıldığının aksine boş zamanları değerlendirmek için bir eğlence aracı değil, bir dönemin veya insanlık durumunun dillendirilmesi olduğu mesajını verirken, roman yazarına da romanın tarihi gelişimini, usul ve esasını bilmeden roman yazılamayacağı mesajını veriyor.


Künye:
Nurullah Çetin, “Roman Çözümleme Yöntemi” (Edebiyat Otağı Yayınları)