Risale-i Nur, bu asrın karanlığını dağıtıp iman aydınlığına çıkarır

Karanlıkta olan birinin en çok ihtiyaç duyacağı, yolunu aydınlatacak bir ışık kaynağının olmasıdır. O vakit karanlıkta kalan kişi "Benim aydınlığa ihtiyacım yok" diyemez. Şöyle düşünmeliyiz: Karanlık bir odadayız, o oda tüm duvarlarıyla birlikte üstümüze doğru geliyor. Eğer o odadan kurtulmayı başaramazsak kaçış yok ezileceğiz. Odanın çıkış yerleri var lakin karanlık olması sebebiyle çıkış yolunu göremiyoruz. Hemen yanı başımızda bir el feneri olduğunu düşünelim; eğer o feneri alıp yakarsak, çıkış yolunu görecek ve zamanımız varken belki kurtulacağız. Yok, eğer "benim o el fenerine ihtiyacım yok, çıkış yolunu kendim bulacağım" egosuna kapılırsak, o vakit zamanımız yetmeyebilir, dört duvar arasında karanlıkta ezilir gideriz. Demem o ki, hayat sayfalarımız her gün doluyor ve ecel dört duvar gibi her an üstümüze gelmektedir. Eğer yanı başımızda hayatımızdaki karanlıkları dağıtacak ve bizi selamete ulaştıracak olan imani hakikatleri kendimize ve hayatımıza ışık yapmazsak, sonsuz kaybedenlerden olabiliriz. Üstümüze gelen karanlık odanın dört duvarı arasında ezilmek istemiyorsak, çıkış yolunu bize gösterecek olan ışığa tüm hayatımızla sarılmamız gerekiyor. Hayatın karanlıkmış gibi görünen musibet perdeleri altında iman nuru hayata aksettirilmeli ki hayatın hakikati idrak edilebilsin. Aksi halde hayat ve imtihan sırrı anlaşılmadan ömür gidecek ve kaybedenlerden oluruz. Bediüzzaman: “İman ve tevhid ile bakan, âlemi nurlu görür ve illâ[1] (aksi halde) alemi zulümat[2] (karanlık) içerisinde görecektir” der. [3] Demek ki iman, tefekkür ve tevhid ile hayatımızı nurlandırmamız gerekiyor. Aksi halde gaflet ile hayatımızın karanlığından çıkamayacağız. Sonuçta imtihanı kazanmak için dünyaya gönderilmişiz. Tıpkı sınava giren birinin sınavı kazanmaya çalışması gibi…

Risale-i Nur bu asrın fehmine Kur’an’ın bir tefsiridir.

Evet, şimdi asıl konumuza gelelim. Son günlerde Risale-i Nurlara ve Bediüzzaman’a bazı kesimler tarafından kasıtlı iftiralar atılmaya başlanıldı. Atılan iftiralar ile iman hakikatini delilleriyle anlatan bu eserlere gölge düşüreceklerine inanıyorlar. Bunun kuru boş bir beklenti olacağını belirtmek isterim. Risale-i Nurlar Kur’an’ı anlatıyor. Risale-i Nur bu asrın fehmine Kur’an’ın bir tefsiridir. İman hakikatlerini delilleri ile akla kapı açacak şekilde bizlere sunuyor. Unutulmamalıdır ki Kur’an’ın hakikatlerini akla kapı açacak şekilde anlatan bu eserlere gölge düşmez. Çünkü bahse konu olan Kur’an ve iman hakikatleridir. Belki de Risale-i Nurlar bu iftiralar ile yeni bir merak uyandıracak ve daha çok insanın okumasına ve Kur’an’ın daha iyi anlaşılmasına vesile olacaktır inşallah. Şer gibi görülen hadiselerin arkasında hayırlarında olabileceğini Kur’an bize öğütlüyor. İnşallah Kur’an hakikatleri daha da çok inkişaf etmeye başlayacak ve çokça insanların imanlarını tahkiki seviyeye ulaştıracaktır.

Risale-i Nurlar bugüne kadar kimi dinden çıkarmıştır.

Onun tek amacı Kur’an ve Sünnete göre yaşamayı tavsiye edip iman kurtarma davasını amaç edinmesidir.  Okumadan, araştırmadan, incelemeden, kuru iftiralar atıp, yazıp çizmek ne derece doğru? Müslüman yakışan tavır ne olmalıydı? “Size bir haber geldiğinde doğruluğunu araştırın” demiyor mu Rabbimiz. [4] Aklında şüphesi olanlar öncelikle tüm külliyatı baştan sonuna kadar anlayarak okumalı, sonra ne söylenecekse söylenir. Acaba bu güne kadar kim Risale-i Nurları anlayarak okumuşta imansız olmuştur? Kim namazını terk etmiş ve ibadetlere laf etmiştir? Kimi Kur’an okumaktan men etmiştir? Kimi Sünneti Seniyyeyi yaşamaktan uzaklaştırmış ve kimi dinden çıkarmıştır? Okunmaması gereken bir kitap mıdır ki iftiralar atılmaktadır!

Risale-i Nur eserleri ile tanışanlar ve onu anlayarak okuyanlar şu âleme bakış açıları değişir, gaflet ve ülfet perdesi gözlerden kalkar. Örneğin: Önceden de namaz kılan ve diğer ibadetlerini yapanlar, bu eserleri okuduktan sonra “Niçin namaz kılmamız gerektiğini, namazın ve diğer ibadetlerin asıl hakikatini delilleri ile öğrenmiş olduk” diye itiraf etmişlerdir. Evet, Risale-i Nur, Kur’an’ın bahçesinden süzülen iman hakikatleridir. O bahçeye girmeden geri dönenler ne söyleseler boştur. İftira atmak yerine hakiki okumuş olsalardı belkide imanları tahkiki seviyeye ulaşacak ve onlarda bu eserlerin “Asrın fehmine Kur’an’ın bir tefsiridir” diyeceklerdi. Tüm tefsir kitaplarını okumalıyız, araştırmalıyız, mukayese etmeliyiz. Çünkü Kur’an’ı anlamaya çokça ihtiyacımız var.

Bediüzzaman bizleri maddi âlemden mana âlemine doğru bir yolculuğa çıkararak Kur’an’i hakikatleri asrın fehmine anlatmayı gaye edinmiştir. Çünkü onun tek derdi milletin imanını selamette görmek ve insanların ebedi saadetlerini kurtarmasına vesile olmaktır. Nitekim tüm hayatıda bunu gözler önüne seriyor; Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin îmânını kurtarmak yolunda dünyamı da fedâ ettim, âhiretimi de. Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki nâmına birşey bilmiyorum. Bütün ömrüm harb meydanlarında, esâret zindanlarında, yâhut memleket hapishânelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefâ, görmediğim ezâ kalmadı. Dîvân-ı harblerde bir câni gibi muâmele gördüm, bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan menedildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyâde, ölümü tercih ettim. Eğer dînim intihardan beni menetmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.” [5]

Risale-i Nur, tahkiki imana vesile olur.

Öncelikle tahkiki iman;  Allah’ın isim ve sıfatlarının kâinattaki tecellilerini okuyarak ve her şey üzerinde Allah’ın Rablık ve İlahlık unvanını görerek, Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmek demektir. Kâinatta her şeyin Allah’a açılan bir pencere olduğunu ve bu pencerelerden Allah’ın isim ve sıfatlarını seyrederek sağlam ve kuvvetli bir iman getirmek anlamındadır. Yani tahkiki iman, sarsılmaz ve şüphelere mağlup olmaz derecede ispat ve deliller ile Allah’a onun bildirdiklerine iman etmek demektir.

Kur’an’ın bir tefsiri olan Risale-i Nuru okuyanlar, Kur’an’ı ve iman hakikatlerini daha da anlamaya başlar ve farklı bir atmosfere girer. Asıl olan hakikatleri anlamaya başlar. Sanki başka bir âleme gelmişsiniz gibi etrafınıza hayretle, merakla ve tefekkürle bakarsınız. Yaşadığınız dünyadan çıkmış, başka bir dünyaya gelmiş ve oranın atmosferi ile bakıyorsunuz. Baktığınız, dokunduğuz her şey kendi hal dili ile sanatkârını anlattığını müşahede ediyorsunuz.  Mesela elmaya bakarsınız sizinle konuşur gibi hal dile “Beni senin için yaratan Allah’tır” der. “Yağmur yağıyor” demez “Yağmur yağdırılıyor” der, her daim hakikati dillendirir. Evet, iman hakikati ile şu âleme yeni bakanlar kendilerini farklı bir dünyada hissederler ve her şeyin kendi hal dili ile konuştuklarına şahit olurlar. Ağaca bakar kendisine elma uzattığını görür, ağacın dallarına bakar görür ki odundandır. Toprağa bakar, inceler, araştırır, laboratuara koyar onda herhangi bir bilgi, ustalık, mühendislik göremez. Sonra anlar ki, bir elmayı bu toprak ve ağaç yapmış olamaz, perde arkasında Kudret Sahibi Bir Zatın varlığını hisseder ve gittikçe bakışlarındaki gaflet perdesi kalkmaya başlar. Gaflet perdesi kalkmaya başladıkça artık hakikati görmeye başlar ve “Oku! Seni Yaratan Rabbin Adıyla” [6] ayetinin ışığıyla şu âleme bakmaya başlar. Hâsılı; Risale-i Nur bize Kur’an’a ve Sünneti Seniyyeye tabi olmayı ve iman hakikatini öğreterek kalpte şüphe bırakmıyor. İmanı kurtarma asrında yaşadığımızı unutmayalım. İftira atmak yerine imanımızı kuvvetlendirme hakkı ve sabrı tavsiye etme yollarına başvuralım. Bu hem dünyamız hem de ahretimiz için daha faydalı olacaktır. Allah’a emanet olun.

 

[1] İllâ: Mutlaka, meğer, aksi halde, ancak gibi manalarına gelir.

[2] Zulümat: Karanlık, karanlıklar

[3] Risale- Nur Külliyatından- Mesnevi Nuriye, Şemme Syf 259

[4] Hucurat Suresi 6. Ayet mealinden

[5] Tarihçe-i Hayat Syf 543 - 544

[6] Alak Suresi 1. Ayet

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum