Onlar farkında olmadan hîlelerini başlarına geçirmekle mukābele ettik
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Neml Suresi 45-53. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
45 . (Ey Habîbim!) And olsun ki, Semûd (kavmin)e de: “Allah’a kulluk edin!” diye (kendilerine nasîhat etmesi için) kardeşleri Sâlih’i gönderdik; bir de baktı ki, onlar birbiriyle çekişen iki fırka olmuşlar.
46 . (Sâlih:) “Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğü acele istiyorsunuz? Allah’dan mağfiret dileseniz olmaz mı? Olur ki size merhamet olunur” dedi.
47 . (Onlar:) “Senin ve berâberinde bulunanların yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. (Sâlih:) “Sizin uğursuzluğunuz(un sebebi) Allah katındadır (O takdîr etmiştir); hayır, siz imtihâna çekilen bir kavimsiniz” dedi.
48 . O şehirde ise dokuz kişi vardı ki, yeryüzünde fesad çıkarıyorlardı, ıslâh etmiyorlardı.(1)
49 . (Bunlar,) aralarında Allah’a yemîn ederek (birbirlerine): “Ona ve âilesine muhakkak bir gece baskın yapalım (onları öldürelim); sonra da onun velîsine, âilesinin öldürülüşünde, ‘Kesinlikle (biz, orada) bulunmadık, hem şübhesiz ki biz doğru (söyleyen) kimseleriz, diyelim’ ” dediler.
50 . (Onlar) böyle bir hîle ile tuzak kurdular; hâlbuki (biz de) tuzak(larını netîcesiz bırakmak) ile onlar farkında olmadan hîle(lerini başlarına geçirmekle mukābele) ettik.
51 . İşte bak tuzaklarının âkıbeti nasıl oldu; şübhesiz ki biz, onları ve kavimlerini hep berâber helâk ettik!
52 . İşte onların, zulümleri yüzünden çökmüş (ve harâbeye dönmüş) evleri! Şübhe yok ki bunda, bilecek (ve ibret alacak) bir kavim için apaçık bir delil vardır.
53 . Îmân edip (Allah’a karşı gelmekten) sakınmakta olanları ise kurtardık.
1- “Evet fıskla (günahlara dalmakla) bozulan bir adam, bataklığa düşüp çıkamayan bir şahıs gibi çokların da o bataklığa düşmelerini istiyor ki, ma‘ruz kaldığı o dehşetli hâlet, bir parça tahfîf edilsin (hafifletilsin). Çünki musîbet umûmî olursa, hafîf olur.
Ve kezâ bir şahsın kalbinde bir ihtilâl, bir fenâlık hissi uyanırsa, o şahsın yüksek hissiyâtı (hisleri) ve kemâlâtı (yüksek sıfatları) sukût etmeye (düşmeye) başlar; kalbinde tahrîbâta (bozgunculuğa), fenâlığa bir meyil, bir zevk peydâ olur. Yavaş yavaş o meyil kalbinde büyür; sonra o şahıs bütün lezzetini, zevkini tahrîbatta, fenâlıkta bulur. İşte o vakit o şahıs, arz üzerinde tam ma‘nâsıyla yırtıcı bir hayvan, ihtilâli çıkarıp büyüten bir belâ, fesâdı durmayıp karıştıran bir âfet kesilir.” (İşârâtü’l-İ‘caz, 225)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.