Ölmek var hep gündemde

50+ basamağına yaslanan insanların gizli bir gündemleri var ki, kendileriyle bile paylaşmazlar. Hasılat hesabı yapılırken, “Elde ne var?”la başlayan, mevcut şartlarını muhakeme ve muhasebe eden bir yerdedir artık.

Gelecek kadar geleceği bekleyen hatta noktalayan bir eşiği düşünür. Etrafını saran çevresinin, dostlarının ve ailesinin kalabalığında bile yalnızdır. Yapamadıklarının hafif sızısı vardır. Tecrübesizliğin kol gezdiği dönemlerin “eyvah”ları vardır saklı dünyasının bir yerinde. Fark edemediklerinin mahcubiyeti, yanlışlarının nedameti kendini bazen hatırlatır ve hissettirir.

Niyeti, iyi bir sığınak olur halis düşlerle düşenlere ve sevdasına böylesi tutulanlara. Ak saçlar bir başka güzelliktir bu yaş grubunda. Geçiş kuşağı olmanın sorumluluğu ile arka ve ön, sağ ve sol lambaları sırayla/birden kontrol ederek kavşağı geçmek var bu demde ve dönemde. Yaşlılığa atılan iyi adımların habercisidir bu yeni çağrışımlar ve içten içe yeni talepler. Etraf bundan habersizdir.

Bir de beklentilerin düşünceleri çokça misafir ettiği ve kendini de alınganlıkla önemsediği karmaşık bir süreçtir aslında. At üstünde koşanların nereye gittiklerini bilmeseler bile o geçici coşkunun hayatı ve içindeki dokunaklı anlam ve önermeleri gizlediği haller ve maceralar, bu devrede zaten mevzumuzun olağan akışı değildir.

Hayatın olağan akışında, kendini demlendiren biraz da demlenen ve yemlenme ile gemlenme yaşını geçmiş, hayatı daha uhrevi anlamlandıran, kişi ve olayları aşmış, ilkeleriyle bakışını tazeleyen ve hırslarını yenmiş bir kuşaktan bahsediyoruz.

Çocukça kıskançlıklardan kurtulmuş, rekabet hissini yenmiş, yaşın kemaline göre deruni manaların suskun bekçisi ve gayret bineğinin ise muştusu bir dönemin ahiret yurduna tebessüm eden kıvamından ilham alan kuşak bu.

Böylesi bir profilin ve kuşağın; sofrasında ölüm, cebinde sevap, kalbinde dua, aklında hikmet, hedefinde hizmet kendini hatırlatır.

Dünya’ya “sana geldim fena gördüm!” der. Bir aşık nazıyla yüzünü çevirir mecazı aşklardan. Hakikati terennüm etmeyen kendince doğrulardan usanmanın verdiği irkilmeyle yeniden kendine gelir. Kaçar böylesi yaşanmışlıklardan ve menfi hatıralardan.  Şefkati barındırmayan merhametsiz kurallardan ve tekamülü tıkayan bencil eksenlerden uzaktır kalbi ve ruhu.

Akıl hala oyun peşindedir bu dönemde, nefis imtiyaz ister, tecrübenin vesile olduğu iyiliklerin bedeli ve iltifatı kabilinden. Bilgisi bu dönemde baskı aracı veya müktesebatı ona olmayan meziyetler vehmettirebilir.

Vicdan teessüri hallerden ve seriütteessür olan ihtiyarlık alametlerine yanaştıkça, her dem ilgi görme bencilliği bir ayrı sarar vasıflarını, kalbin vicdanı bir anda ”Mükafatın merkezi ahirettir” diye uyarınca ve ses de duyulunca o zaman bir piri fani sireti ve sureti kendini okutturur.

Ölüm bu yaşlarda insanı daha çok hazırlar ahirete. Çünkü üst kuşağını yolcular sürekli. Akranlarının gidişi ile yalnızlaşır. Dostları/ahbapları ve en sevdikleri ile aşina olduğu haller ve hamdler buradan çekilir gider başka diyara.

Anlattıkları alt kuşağı az ilgilendirmeye başlar. Bir gariplik tadar her an ve lahzada. Bir ürperti gelir anlaşılmadığında. İç burukluğunu hissettirmeden tebessümle ve sükunetle geçiştirmeye başlar etrafı. Meşgul etmemek adına ya da rahatsızlık vermeyelim hassasiyeti ile.

Ve... Sessiz gemi kalkar bir gün bu limandan. Dünya limanından. Ahiret sahiline. Ebedi yurda…

Madem ölüm bizi bekler, sahi biz neyi bekliyoruz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum