Olmayan fakültenin öğrencileri!

Eskiden, Yüksek İslam Enstitüleri vardı. Bu Enstitülerde kaç yıl öğrenci yetiştirildi bilemiyorum, ama belli bir süre sonra tüm Yüksek İslam Enstitüleri kapatılıp, yerine İlahiyat Fakülteleri açıldı.
Yine, eskiden San’at Okulları var iken, sonrasında Meslek Liseleri adı ile değiştirildi.
Yine, bir zamanlar Teknik Okullar vardı. Eskiden bu okullarda Teknik Öğretmen yetiştirilirdi. Bilim ve teknolojinin terakki etmesi hasebiyle Teknik Okullar yerine Teknik Eğitim Fakülteleri ve bu fakültelere bağlı bölümler kuruldu.
*
Üniversiteyi kazandığımdan bu güne dek Teknik Eğitim Fakülteleri’ne farklı renkte bir kılıf giydirilmeye çalışıldığı söylentileri kulaklarımdan hiç eksik olmadı.
İlkin, Mühendislik Fakülteleri’ne eşdeğer tutmaya çalışmak niyetiyle tüm Teknik Eğitim Fakültelerinin adını Uygulamalı Bilimler Fakültesi ile değiştirileceği söyleniyordu. Bu konu üzerine YÖK ile Teknik Eğitim Fakültelerinin dekanları arasında toplantılar yapılmaya ve ortak bir zeminde buluşmaya çalışılıyordu; şayet Uygulamalı Bilimler Fakültesi kurulabilseydi, buradan mezun olacak öğrencilere, tüm Mühendislerin sahip olduğu gibi bir imza yetkisi olmayacaktı. Nihayetinde, bu Uygulamalı Bilimler Fakültesinden vazgeçildi.

Belli bir süre geçtikten sonra ise, bu sefer tüm Teknik Eğitim Fakültelerinin Teknoloji Mühendisi olacağı söylentileri çıktı piyasaya. Bu mevzu hakkında da çok görüşmeler gerçekleşti, silik sözler piyasada dolaşmaya başlandı ve bu konu hakkında da nice kelâm edildi. Nihayet böyle bir Fakülte kurulmayacağı da netlik kazandı.
Geçtiğimiz Cuma günü, yani 13 Kasım’da ise, çok daha farklı bir durum ortaya çıktı. Bu seferki ise, “söylenti” değil, “imzalı” bir “belge” neticesinde kanunlaşmıştı. Ve bu belge Resmi Gazete’nin 13 Kasım tarihli nüshasında ilân edildi: TÜM TEKNİK EĞİTİM FAKÜLTELERİ KAPATILDI ve belki de şuan birçoğunuz bundan habersiz ve halk olarak tepkisizsiniz (ya da tepki SİZsiniz)!

Evet, bu sefer konu ne bir isim değişikliği ne de bir başka mevzu ile çıkmamıştı gündeme. Türkiye’deki tüm Teknik Eğitim Fakülteleri’nin-maalesef- “kapatılması” tahakkuk etmiş ve gerekli ilân yapılmıştı.
Resmi Gazetede çıkan ilândan ilgili yere göz atacak olursak:
“Bazı yükseköğretim kurumları bünyesinde bulunan teknik eğitim fakülteleri, mesleki eğitim fakülteleri, mesleki ve teknik eğitim fakülteleri, ticaret ve turizm eğitim fakülteleri ile Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesinin kapatılması hakkındaki Kararın yürürlüğe konulması; Millî Eğitim Bakanlığının 28/9/2009 tarihli ve 25377 sayılı yazısı üzerine, 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Kanunun ek 30 uncu maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca 2/11/2009 tarihinde kararlaştırılmıştır.”
*
Bu karar ile –ne yazık ki – 17 Teknik Eğitim Fakültesi kapatılmış ve yüzlerce Öğretim Elemanı (Profesör, Doçent, Yarımcı Doçent, Araştırma Görevlisi vd) ile, binlerce öğrenci ortalıkta kalmıştır. İlânda geçen diğer fakülteleri ve öğrencileri de hesaba katınca söz ile telaffuz edilemeyecek derecede korkunç bir rakam ortaya çıkmaktadır.
Bu fakülteler kapatılınca; binalar ve kullanılan teknolojik ve elektronik eşyalar ziyan olmasını istemediklerinden olacak ki, aynı binalar, derslik salonları kullanılmak üzere Teknoloji Fakültesi adı altında yeni bir fakülte açıldı. Hatta (eski) Teknik Eğitim Fakülteleri’nin dekanlarının görevden alınmış ve kurulacak olan bu (yeni) Teknoloji Fakültesinin Dekan’ı bile atanmış.

Kurulan Teknoloji Fakültelerinin, kapatılan Teknik Eğitim Fakültelerinden bağımsız olarak düşünülmesi gerekiyor; yani, bir isim değişikliği yapılıp, tüm Teknik Eğitim Fakültelerinin adını, Teknoloji Fakülteleri ismi ile değiştiriyor gibi görünebilir, lâkin böyle bir durum söz konusu değildir. Söz konusu olan ise, Teknik Eğitim Fakültelerinin tamamen kapatılıp, bu fakültelerin bulunduğu yerlere(binalara) Teknoloji Fakültesi kurulmasıdır.
*
Üniversiteyi kazandığımda Teknik Eğitim Fakültesini kazanmış bulunuyordum. En son yapılan ÖSS’de dahi yüzlerce öğrenci benim ile aynı kaderi paylaşıp Teknik Eğitim Fakültesini kazanmış bulunuyordu. Lâkin, bu gün böyle bir üniversite ne yazık ki yok artık! Yani şuanda ben ve benim gibi eğitim gören yüzlerce öğrencinin eğitim gördüğü binalar ve derslik salonları, dekanlığı artık Teknik Eğitim Fakültesi’ne değil; Teknoloji Fakültesi’ne ait. Teknoloji Fakültesi’nde eğitim görüyoruz; ama “olmayan fakültenin öğrencileriyiz”.

Anne ve babası olmayan ve farklı bir ailede yetiştirilen bir çocuk gibi, biz de farklı bir fakültede açtık gözümüzü ve şuan ise farklı bir fakültede eğitimimize devam edeceğiz. Önümüzdeki sezonda yapılacak ÖSS’de Teknik Eğitim Fakültelerine değil; “Teknoloji Fakültelerine” öğrenci alımı yapılacak. Anne ve babasını kaybeden ve kendi ayakları üzerinde dik durabilene kadar başka bir aileye üvey evlat olarak verilen bir çocuk misali, bizlerde eğitimizi tamamlayana kadar, bir diğer ifadeyle mezun olana kadar, “farklı” bir fakültede; Teknoloji Fakültesinde eğitimimize devam edebilecekmişiz. Fakültemiz kapatıldığından “olmayan fakültenin öğrencileri”yiz, biz.
Teknik Eğitim Fakülteleri başta olmak üzere, Resmi Gazetede adı geçip kapatılan fakülteler de; tıpkı Sanat Okulları, Yüksek İslam Enstitüleri, Teknik Okullar gibi zamanla tarihe karışıp gidecek.

Bu güne kadar birçok kişi yetiştirip endüstri piyasasında ve sanayide ve özel sektörde binlerce kaliteli eleman yetiştiren bu ilim ve irfan yuvalarının kapatılıp tarihin tozlu sayfalarına karışması hazmedilecek kolay bir durum değildir aslında. Çünkü, bu gün Türkiye ekonomisini ayakta tutan Sanayilerin, Fabrikaların, Holdinglerin, Özel Sektördeki ticari kuruluşların sahibi ve birçok İş Adamı kapatılan bu fakültelerden mezun. Bu fakültelerde öğrendikleri ile Türkiye ekonomisine katkıda bulunuyorlardı. Bu fakültelerin kapatılması, Ülke ekonomisinin ilerleyen zamanlarda zayıflayacağının âlameti olarak yorumlamayı her ne kadar gönlümüz istemese de, hızla çöküşe doğru gidiş söz konusudur.
*
En ufak siyasi bir mesele karşısında tepkimizi belirten, bilgimiz olamayan konularda dahi ahkam kesen, konuşmayı-haykırmayı seven bir halk olma özelliğine sahip olmamıza karşın; tüm ülke genelini ilgilendiren ve hazmedilmesi mümkün olmayan bu durum karşısında neden sus pus olmuşuz anlamıyorum? Ya bu vakıanın neticesini düşünemiyoruz, ya da bu vakıadan bihaberiz.
Hep birlikte Fakültelerimizin kapatılmasına karşı direnmeli ve YÖK’ten geri adım atmasını talep etmeliyiz.

Ülke ve insanlık olarak şunları yapabiliriz mesela;
-Kapatılan Teknik Eğitim Fakülteleri, Mesleki Eğitim Fakülteleri, Ticaret ve Turizm Fakültelerinin tüm öğrencileri ve öğretim elemanları bir araya gelip, 50 bin kişilik bir kalabalıkla Kızılay’dan Bilkent’e kadar yürüyüp YÖK’ü protesto etmeliyiz.
-Mitingler, seminerler düzenlemeli, konferanslar vermeli geri adım atılması yönünde tepkimizi bildirmeliyiz.
-Susmayı seven bir millet olma özelliğimizden vazgeçip, konuşmalı, dil dökmeliyiz. Susmamalıyız; gerekirse gazetelere, TV ekranlarına çıkmalı, çeşitli programlara katılmalı, basın bildirileri vermeli ve Fakültemizi geri istemeliyiz.
-YÖK’ü mail ve fax yağmuruna tutup, meramımızı güzel bir üslup ile anlatmalıyız,
-Sivil Toplum Kuruluşlarından destek alınabilir,
-Gazetelere demeçler verebiliriz,
-Milletvekilleri ile görüşülüp (siyasi) destek alınabilir,
-İmza kampanyası başlatılabilir,
-Herkes elinden geldiği ve gücü yettiği kadar çırpınmalı…

Eminim biz bunları yaptığımız zaman, kapatılan fakültelerimiz bize geri verilecektir; hatta daha ferah ortamlarda, daha çok imkânlar ile…
Yeter ki, karınca kararınca herkes üzerine düşen vazifeyi menfaat gözetmeksizin samimice yapsın.
Tüm vicdan sahiplerini göreve davet ediyorum.

İletişim: [email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum