Obama ve dünya barışı

Amerika, 1990’ların başında “Yeni dünya Düzeni” sloganı ile çıktığı yolda, dünyayı ve barışı ne kadar korkunç bir şekilde tehdit ettiğini nihayet anlamaya başladı.

Bu kanaatimizi, genellemeci bir mantığa oturtmaya da gerek yok. Çünkü, gerek BOP, gerekse Saddam’ın şahsında Körfez savaşı ile başlayan süreç, batının vahşi dişini ve emperyal gücünü gösterdi.

Baba ve oğul Bush’ların intikam, petrol ve para hırsı birleşince, neocon mizacın en zalim vahşetini kustular. Afganistan ve Irak’ın işgali, hala akan Müslüman kanı ve bitmeyen kaos, bütün insanlığı canından bezdirdi.

Bu tablo karşısında Amerika, İslam dünyasında en çok nefret edilen bir ülke oldu. Türkiye’de sevilme oranı yüzde 9’larda süründü. İsrail’in Amerika destekli katliamları da işin cabası.
Dünya genelinde, uluslararası politikada da Amerika aleyhtarlığı artmaya başladı. Kötü bir imaj kazandı. Eskide makyajladığı dış politikasında, oğul Bush’un son iki dönemi, tamamen sevimsiz, Yahudi eksenli ve İslam’la kavgalı kadroların ağırlığı altında icraat yaptı.

Amerikan Cumhuriyetçilerinin böylesi bağnaz, işgalci ve nefret edilen yüzü eskiyince, hem Amerika kamuoyu hem derin aklı, kendini yapılandırma ihtiyacı duydu. Elbette yanlışlarını, işgalini ve emperyal gücünü tamamen değiştirecek radikal bir irade değil bu. Sonunda siyasi ve kendi menfaatleri ekseninde düşünen bir süper güç.

Önemli olan yeni menfaatlerinin, politikalarının, söylemlerinin, diyaloglarının ve  kısmen icraata yansıyan yaklaşımlarının eskisi gibi İslam’la ve insanlıkla çatışmasını azaltması, hatta pozitifleşmesi ile birlikte, İslam dünyası içinde ortak menfaatlere dönüşebilmesi.

Böyle bakıldığında Barack Hüseyin Obama, tarihi bir şahsiyet olma yolunda, tarihin akışını etkileyecek mecrada İslam lehine bir profil çiziyor. Siyasetçilerin doğru konuşmasının bile imkansızlaştığı dünya politikasında sindirerek yaptığı konuşmalar, bugüne kadarki süper gücün alışılmış üslubu değil.

En son Mısır’da Kahire Üniversitesi zemininde yaptığı konuşma, yeni bir açılım. Direk İslam dünyasına seslendiği açık mesajlarla dolu, sorgulamaya, düşünmeye ve diyalog kapılarını aralamaya dönük konuşması kayda değer bir başlangıçtır. Batının İslam’a bakışının yeni tariflerini vermektedir.

Klasik analizle, siyasetçinin konuşması icraatları kadar anlam kazansa da, doğru ifadenin bile kıtlık yaşadığı bir dönemde, Obama’nın kendine has ve yıkıcı olmayan, barış elini uzatan, İslam’a saygı ifade  eden konuşması, batı entelektüelinin ve bozguncu evrensel güçlerin, Yahudi lobilerinin hiçte hoşlanmadığı bir tarz olduğu muhakkak.

Peki, birilerinin komplocu ve yorumcu siyaset pratiği ile tersten baksak; Obama gerçekten bir aktör ve sahne insanı mı sadece?
Bize göre hayır. Çünkü, 6 Nisan’da Ankara’da, 20 Ocak’ta Amerika’da başkanlığa geçtiği gün yaptığı konuşmasında ve yıllar önceki demeç, makale ve seçim dönemindeki beyanlarında bugünkü çizgisiyle paralel görüşleri ve taahhütleri var.

İkinci bir soru ise, Amerika bir başkan değişimi ile değişir mi?
Cevabımız gayet basit. Hiçbir devlet, özellikle Amerika gibi kurumsal ve derin hafızası sürekli strateji üreten bir ülke için değişim hemen ve talimatla olmadığı gibi statükocu ülkeler gibi imkansız ve geciktirici bir karakteri de uzun süre taşımaz.

Bugüne kadar basına yansıyan, okuduklarımız, Obama’nın geçmişine ait kitaplar ile oluşan yeni değerlendirmeler gösteriyor ki, dünya konjonktürünün ilgiyle izlediği bu yeni lider profili, müjdeli başlangıçların habercisi görünüyor.

Negatif bakışlı yorumlar ise, alışılmış şekliyle ayrı bir dünya ve menfiliğin temsilcisi olmaya her yerde ve süreçte devam edecekler.
Bir de İlahi takdirin müjdelediği taraftan bakalım. İki semavi dinin diyalogla yakınlaştığı bir zamanda, ailesi üzerinden düşüncelerini etkileyen İslami motiflere Obama’nın yaptığı vurgu ve barış dolu demeçleri, neden birinci elden pozitifliğe katkı yapmasın?

Zamanın teyit edeceği günü, birlikte göreceğiz. Ya da aksi varit olsa, onu da kabulleneceğiz.
Risale-i Nur’daki müjdelere bakıldığında, hak dinin ahir zamanda Hıristiyan ruhanilerin desteği ile yakalayacağı ivme, genel barış/sulh-u umumi ihtiyacı ve insanlığın özgürlüğe duyduğu talep bir araya geldiğinde, kaderin hükmüne uygun sebeplerin halk edilmesinin kaçınılmaz bir hakikat olacağını biliyoruz.

Obama’nın bu denli sıcak siyasi üslubuna, yakınlaştırıcı beyanlarına, İslam dünyasının mevcut liderlerinde maalesef rastlayamıyoruz. Böylesi bir açılımı ve sevgi dilini -velev ki siyasi de olsa- kullanması küçümsenmemelidir.

Yeni dünya düzeni fiyaskosu, ardında BOP ile tersyüz olmuş, müflis tüccara dönmüş ve nefret dalgasına boğulmuş bir Amerika’nın yeni aklı, ülkesindeki özgürlükleri koruma pahasına bu açılıma mecburdur. Obama ise bunu sempatiyle ve inanarak yapmaya aday bir figürdür.

İnsanlığın yeni dönemi, inşallah siyaseti değil ilmi, ahlakı ve huzuru etkili kılacaktır. Siyaset ise, yeni bir söylemle yönetim ve liderlik paradigmasını bu yöne kaydırabilir. Obama, bu anlamda kendi modelini dünya kamuoyuna yansıtmaya başlamıştır.

Bizdeki bilumum statükocuların bile ders alacağı çok güzel açılımlar olacak. Sosyal vakaların domino etkisi ve iletişimin etkili gücü, barış eksenli ve yaşanabilir bir gelecek kurgusu ile ortak dili kullanan liderleri daha çok öne çıkaracaktır.

Obama bu keşfin öncülerinden. Genç, dinamik, felsefi arka plana sahip bir siyasetçi. Üstelik Afrikalı bir Amerikan. Müslümanlıkla ilgili ve saygılı, Belki de daha fazlası derinliğinde var olan bir İsevi.

Liderlik potansiyeli, sabır ve sevgi diliyle geleceği inşa edecek yeni sentezleri yakalamış durumda. Bunu başarması, insanlık ailesini mutlu edecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum