Nasıl ve ne zaman uyuyalım?

Soru:Uykunun çeşitleri nelerdir? Uykunun vakitleri nasıl olmalı? Uyku hangi vakitlere de zararlıdır? Üstadın uyku vakitleri nasıldı?

Cevap: Yüce Rabbimiz; “Geceyi bir sükûn (dinlenme), güneş ve ay'ı bir hesap (ile) kıldı.” (En'am Suresi, 96) buyurmaktadır. Uyku insanın fıtri bir ihtiyacıdır. Bu ihtiyacı karşılamak mecburiyeti var. Bunu karşılamanın da elbette bir usulü olmalıdır.

Bediüzzaman Hazretleri, talebesi Refet Beyin sorusu üzerine uykunun üç çeşidinden bahseder. Bunlar; gaylûle, feylule ve kayluledir.

Gaylule; fecirden yani tan vaktinden, tan ağarmaya başladıktan sonra kerahet vakti bitinceye kadar olan bir zaman dilimini ihtiva etmektedir. Bu vakit rızık için çalışmaya başlamaya en uygun ve çok verimli bir vakittir. Güneş yükselmeye başlayıp ortalık ısınmaya başlayınca insana çökecek olan rehavet rızka zarar vereceğinden ve bereketsizliğe de sebep olacağından bu vakitteki uyku sünnete de aykırıdır. “Evinden erken çıkanın işi bereketli olur” (Bezzar) hadis-i şerifi bunlardan bir tanesidir. Atalarımız da bununla ilgili olarak; “erken kalkan yol alır” ifadesini kültürümüze kazandırmışlardır. İnsanın zihnen ve bedenen en dinç olduğu çok değerli bir vakti uyuyarak geçirmesi elbette doğru olmayacaktır. Bu vakitte ders çalışan bir öğrenci çok başarılı olacak, işine başlayan bir kimsenin de rızkı bereketlenecektir. Bunu herkesin tecrübe ederek görmesi mümkündür.

Feylûle; ikindi namazından sonra, güneş batana kadar olan zaman dilimini ihtiva etmektedir. Bu uyku insanı sersemleştirir, o günkü ömrü maddi yönden kısaltır, ayrıca da maddî ve mânevî olarak o günün kazançları çoğunlukla ikindiden sonra görüldüğünden, o vakti uykuyla geçirmek, o neticeyi görmemek hükmüne geçer, güya o gün yaşanmamış gibi olur. Sabahtan işe başlayan bir kimsenin ikindi vakti tam da paydos ve ücret alma vaktidir. Ücret almaktan geri kalmayı, rızkı ve ömrü noksanlaştırmayı elbette kimse arzu etmez.

Kaylûle ise; kuşluk vaktinden başlayarak öğleden biraz sonraya kadar olan zaman dilimini ihtiva etmektedir. Bu uyku, gece teheccüt namazı kılmak için kalkmaya sebebiyet verdiğinden sünnettir. Bu uyku hem ömrü, hem rızkı artırır. Çünkü bu uykunun yarım saati, iki saat gece uykusuna bedeldir. Yani günde insanın ömrüne bir buçuk saat ilâve etmektedir. (Lem'alar, Sayfa 269 - Müşkilü'l-Âsâr, Tahavî, 2/13) Arap Yarımadasında gündüzleri güneş çok tesirli olduğundan sıcak olan öğle vakitlerinde uyumak âdet edinilmiştir. Arapların Endülüs Emevi devletini (756-1492) kurdukları İspanya’da da aynı âdetin kaim olduğu ve adına da “siesta” dendiğini bilinmektedir.

Görüldüğü üzere, seher vakti ile ikindi vakti uykuları zararlı, öğle öncesi ve sonrası uykusu da faydalı uykudur.

Hz. Peygamber (asm) öğle namazını kıldıktan sonra, bir miktar uyur, ‘kaylule’ yapardı. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde; “Öğleyin kaylule yapınız. Muhakkak şeytanlar öğle vaktinde kaylule yapmazlar.” buyurmuşlardır. (Müslim) Hz. Peygamber (asm) yatsı namazını ilk vakti girer girmez kıldıktan sonra duaları okur saadet hanesine döner, eşlerinden kimin sırası gelmişse geceyi orada geçirir, istirahata çekilerek, daima sağ tarafına yatar ve sağ elini yanağının altına koyarak uyur (Buhari), gece yarısı veya üçte biri geçtikten sonra uyanır, misvağı daima başucunda durur, kalkınca önce dişini misvaklar, sonra abdest alır ve ibadetle meşgul olurdu. (Tirmizi) Ashabına da; “Az yiyiniz, az uyuyunuz, az konuşunuz” tavsiyesinde bulunurdu.

Bediüzzaman hazretleri de fıtri uykunun beş saat olduğunu talebelerine söylemiştir. Peygamber Efendimizin “az uyuyunuz” tavsiyesinin bu beş saatlik fıtri uykuya -tabi ki yetişkinler için- mukabil geldiğini söylemek mümkündür.

“Hz. Aişe (ra) Resulü Ekrem Efendimiz (asm) geceleyin on bir rekât namaz kılardı. Sabah olunca kısaca iki rekât namaz kılar, sonra müezzin gelip ezan okuyana kadar sağ yanı üzerine bir parça uzanırdı. (Riyazü’s-Salıhin, c. 2, s. 206-207-208-209) demektedir.

Bediüzzaman’ın uyku düzenini de yakın talebesi Bayram Yüksel’den dinleyelim:
"Üstadımız, bir insana kâfi gelmeyecek kadar az yer ve az uyurdu. Bize de derdi ki: 'Fıtrî uyku beş saattir.' Geceleri sabaha kadar dua, niyaz ve ibadette bulunurdu. Yaz ve kış âdetini hiç değiştirmez, teheccüd namazını devamlı kılar, münacaat ve evradlarını asla terk etmezlerdi. Hem Isparta'da, hem Barla'da, hem Emirdağ'da, komşuları bizlere, 'Ne zaman Üstadın evine geceleri baksak, Üstadın odasında ışık yandığını görür, hazin edasıyla dua ettiğini duyardık' derlerdi. Üstadımız her zaman abdestli olurdu. Üstad duhâ namazını da hiç geçirmezdi. Bu namazı güneş doğduktan 45 dakika sonra kılardı.” (Son Şahitler, 3. Cild, s. 31)
 
Bilim adamları vücudumuzu faaliyete geçiren ve zinde tutan kortisol hormonu kanda en yüksek seviyede sabahları bulunduğunu, bu seviyenin gün boyu giderek düştüğünü, gece saat 23:00’te ise en düşük seviyeye ulaştığını, bu nedenle de en verimli, konsantrasyon ve zihni aktivite için en uygun bir zaman olan seher vaktinde uyumanın zararlı olacağını belirtmektedirler.

Ruhi, cinsi ve uyku hayatımızı düzenleyen, enfeksiyonlara karşı vücudu koruyan bir diğer hormon olan, melatoninin ise en yüksek seviyede olduğu saatlerin; 21:00 ile 03:00 arası olduğundan, bu saatler arasında uyunmayıp ışığa maruz kalınması halinde uyku düzeninin bozulacağı ve dinlendirici bir uykunun alınamayacağı, dolayısı ile glikoz metabolizmasının en yüksek seviyede olduğu 11:00 – 13:00 saatleri arasında kısa bir öğle uykusunun insan vücuduna yararı olacağı ifade edilmektedir.
 
Tansiyon ve kalp atımının yüksek olduğu ve hücrelerin en üst derecede metabolize olduğu 15:00 ve 18:00 saatleri arasında yani ikindi vaktinde uyumanın ise sağlık açısından tehlikeli olacağına vurgu yapılmaktadır. (Dr. Arslan Mayda)

Uyku ihtiyacı her insan için aynı değildir. Bir aylık bebek günün 21 saatini, 6 aylık bebek 18 saatini, 1 yaşındaki çocuk 15 saatini, 4 yaşındaki çocuk 12 saatini, 12 yaşındaki çocuk 10 saatini, 25- 45 yaş arasındakiler 6-7 saatini, 45 ve yukarı yaştakiler 5-6 saatini uykuda geçirmektedirler. (Yenidendoguş.net)

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu melatonini “uyku antrenörü” olarak tanımlamaktadır. Uyku ritmini yöneten, kaliteli bir uykuyu temin eden bu hormon ayrıca biyoritmi düzenleme, yani biyolojik saati ayarlama görevini de üstlenmektedir. Karanlık bu hormonun salgılanmasını artırdığı için ona “karanlıklar hormonu” diyenler de var. Işık, özellikle ani ve parlak ışık ise melatonin seviyesini azaltmaktadır. Uyku saatini kaçıranlar, melatonin seviyesi azalınca, uykuya dalmada zorlanma, uyku kaybı, uyku süresinin kısalması ve kalitesinin düşmesi gibi sorunlar yaşamaktadır. Melatonin aydınlıkta, TV açıkken, ışık yanıkken uyunması halinde uyku, dinlendirici veya tamir edici etkisini ortaya çıkaramamaktadır. Kandaki melatonin seviyesi yüksekse uyku derinleşmekte, derinleştikçe hipofiz bezi daha fazla büyüme hormonu salgılamaktadır. Bu da çocuklar için daha hızlı ve güçlü büyüme, daha çok sağlık, daha uzun boy, yaşlı ve yetişkinler için ise daha uzun ve sağlıklı bir hayat anlamına gelmektedir. (Bakterim.net)

Dr. Arslan Mayda iki türlü uyku fazından bahsetmektedir:

1-Yavaş dalga uykusu fazı:
Uzun süre uyanık kaldıktan sonra uykuya dalındığında, ilk 30-60 dakika içindeki uykudur ve son derece dinlendiricidir. Bu fazda uyku derin olur ve tatmin noktası yakalanırsa kişi, uyku ihtiyacını karşılamış olarak dinç uyanır. Bu uykuda rüyalar görülür, fakat hatırlanmaz. Bu kadar uyku sinir merkezleri arasında dengeyi sağlamak için asgaride yetecek kadardır.

2-REM (hızlı göz hareketleri) uykusu fazı:
Yavaş dalga uykusundan sonra, yani uykuya daldıktan yaklaşık 80-100 dakika sonra başlar. REM fazı 5-30 dakika sürer. Bu zaman zarfında gözkapakları kıpırdar, rüyalar görülür ve hafızaya kaydedilir. REM uykusu periyotları kısadır ve beynin aktif olduğu uykudur. Kişiye bağlı olarak her 5-30 dakikada bir REM periyodunu tekrar ederek kişi uykusuna devam eder. REM uykusuna girmeden uyandırılan kişilerde korkaklık ve sinirlilik görülür. Yavaş dalga uykusundan sonra oluşacak ilk REM fazı asgaride yetecek uyku miktarıdır. Asgaride uyku süresi; REM fazına 80 dakikada girenler için 85-110 dakika, geç girenler için 105- 130 dakikadır. Ortalama 1,5-2,5 saat arasındaki uyku, normal bir insanda sinir sistemi merkezleri arasında yeniden dengenin kurulması için yeterli uykudur. Kişinin kilosu, çok yemesi, uyku alışkanlığı, hastalık hali, gibi durumlar uyku süresini uzatabilir.

Peygamber Efendimiz (asm); “Az yiyiniz, az uyuyunuz, az konuşunuz” diye buyururken az uyumadaki kasıt az yemekle beraber gelen yavaş dalga uykusu+REM uyku fazıdır ki bu da 1,5-2,5 saat arasındaki uykuya tekabül eder. İmsakla güneş arasındaki 1,5 saatlik zaman içerisinde; 30 dakika derin dalga uykusu ve 5 dakika REM uykusu olarak asgaride toplam 35 dakikalık bir uykuyla iktifa etmesi, yemek yerken en azı tercih ettiği gibi uykuda da en azı tercih ettiğini göstermektedir. Efendimiz (asm)’in öğle uykusunun da bu kadar kısa sürdüğünü hadislerden öğreniyoruz. Efendimiz (asm)’in uykuları 1 derin dalga uykusu+1 REM fazı uykusu ile sağa yatış pozisyonunda cereyan etmektedir. Sağa yatış pozisyonu süresi uykuda 8-10 defa dönen insan için 40-60 dakikadır ki, bu da Efendimiz (asm)’in uyku sürelerine denk gelmektedir. Midesi aç yatan insan için de yarım saat, enzimlerin salınımı için yeterli süredir ki sağ pozisyonda yatış da salınıma yardımcı olur. Yavaş dalga uykusu çok derin olduğu için yattığımız pozisyonu değiştirmeden uyuruz. Derideki sinir alıcıları uyarılmadığından, 40-60 dk. pozisyon değiştirmeden yavaş dalga uyku fazında kalırız. Onun için, yatarken uygun pozisyonu seçmeliyiz. Bu pozisyon da insan anatomisine ve fizyolojisine en uygun olan sağ tarafa dönük ve ayaklar çekilmiş olarak yatış pozisyonudur. Az yiyen ve kendisini kısa süreli uykuya alıştıran insanlar vücutları alıştıktan sonra hep kısa süreli uyku uyumaktadırlar. (Hâlâ uyuyor musun? Sızıntı Dergisi-Mart 1998 Yıl: 20 Sayı: 230)
 
Peygamberimizin ve Bediüzzaman’ın uygulama ve tavsiyelerini bugün ilim doğrulamaktadır. Gerçekten sağlıklı ve zinde bir hayat geçirmek istiyorsak, günümüzün bereketini ve hayrını görmek istiyorsak bu tavsiyelere uymamız gerekir. Unutmayalım büyük işler başaran dâhîlerin de günlük 24 saatleri vardı. Ayrıca uykumuzu bile güzel bir niyet ile farzları da yerine getirmek şartıyla ibadete çevirebiliriz. Kendimize dâimî manevî bir kazanç kapısı açabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum