Kimimiz Zindan İçinde, Kimimizin Zindan İçinde Hafız Ali

“Üç büyükler” denince ne geliyor aklımıza? Bu ifade, yolu hapse düşen Bediüzzaman ve talebeleri için Eskişehir, Denizli ve Afyon hapishanelerini getirir akla.

Hapis gâh Hakk yolcuları, gâh yolu Hakk’a çıkacaklar için uğrak ve menzildir. Mahpusların piri Hz. Yusuf’tan bu yana tarihe yön veren birçok insanın, en çok da Allah dostlarının yolları hapse düşmüştür.

Hapishaneler insanın kendisiyle baş başa kaldığı, hayatın anlamını sorguladığı inzivagâhlardır. Rabbiyle görüşme, konuşma ve halleşme yerleridir. Şer gibi görülen olayların arkasındaki rahmeti görenler için zindan ebedi saraylar kazandıran çilehanedir.

Tohum toprağın bağrında zindana atılır. Karanlık ve soğuk bir âlemde kabukları soyulur. Bir süre aç, susuz, havasız kalır. Gün gelir, çile imtihanını kazanır. Üzerindeki ölü toprağını atar, gün yüzüne çıkar, dal, budak salar. Yaprak ve meyve verir. Bir iken bin olur. Gövdesi insana dayanak, gölgesi varlığa sığınak, dalları kuşlara yuva, yaprakları hayvanlara, meyvesi insanlara gıda olur.

Tohum toprağa, Yusuf kuyuya, bebek rahme düşer gibi düşer zindana insan. Zindan bereketli ve feyizli bir okul olur. Rahimdeki süre dolar. Kaderde planlanan gün gelir. Gün yüzüne, dünya sarayına çıkar. Yusuf da zindandan mezun olarak saraya sultan olmamış mıdır?

Hapiste ömür bereketlenir. Saraylara layık servet elde edilir. Bazen bir evliyanın 90 yılda kazandığı makamı zindanda mahkûm 9 ayda kazanır. Bediüzzaman’ın talebeleri de 9 aylık Denizli Hapsinde aynı makama ermemiş midir?

İnsan şu garip dünyada gâh nimetle gâh musibetle imtihan edilir. Nimeti de, musibeti de verenin Allah olduğunu bilen için dünya imtihan yeri olmaktan çıkar. Nimeti kendinden, musibeti Allah’tan bilen içinse dünya zindana döner. Değil mi ki musibetle imtihan nimetle imtihandan daha kolaydır. Varken şükredersin, yokken sabredersin; olur biter. “Yarın kara toprağın bağrında hepimiz ebedi zindana gireceğiz. Zindan ne ki…” deyip teselli olursun.

Nimetle imtihan zordur. Saraylarda yaşamak istersin. Hep bir adım ötesini hayal edersin. Varlığa alıştıktan sonra darlığa gelemezsin. Sahip olduğun şeyleri kaybetmekten korkarsın. Şartlarını korumak için yakarsın, yıkarsın. Hiç gereği yokken yalan söylersin, iftira atarsın. Yetmez, kendine de, başkalarına da dünyayı zindan edersin. Kazanayım, derken dünyayı da ahireti de kaybedersin. Hâlbuki musibette ve zindanda mazlumsundur.

Hapis, kabir hayatına alışmak için fırsattır. Mahpus, “Bu musibet bana nimet” deyip sabrederse kabrini ve ebedi âlemini saraya çevirir.

Hapis oruçtur. Oruçlu gönüllü olarak, mahpus zorunlu olarak haramlardan kaçar. Rabbimiz Kehf Ashabını mağarada günahlardan koruduğu gibi sevdiği kullarını zindanlara koyarak korumaktadır. Evet, zindan korunma, arınma demektir.

Hapis bazen yar ve yardımcılarla buluşmaktır. Her buluşmanın meyvesi vardır. Yıllardır birbirini göremeyen Bediüzzaman ve talebeleri de Denizli Hapsinde buluşmuşlardı. Üstad mahpusların yüce ruhlarında Meyve Risalesi isimli eserini telif etmişti. Gerek hapiste, gerekse de dünya hapsinde bulunanlar için elbette bir Meyve Risalesi yazacak fırsatı Rabbimiz nasip edecektir. Bir gün hapishaneden ve dünya hapishanesinden çıktığımızda, meyvelerini düşünüp, “İyi ki de içeride kalmışım.” diyebilmeliyiz.

Kimimiz zindan içindedir; kimimizin zindan içindedir.

Hafız Ali Eskişehir ve Denizli Hapislerine girer. Said Nursi ile zindanı nurlandırır, mahkûmları hayata döndürür. Zindanı saraya çevirir. Hapisten murat edilen meyvelere ulaştırır.

Eskişehir Hapishanesinde Bir Hafız

Bediüzzaman’ın etkinliğinin arttığını fark eden derin güçler hareketi büyümeden yok etmenin yollarını ararlar. Sürgün fayda vermemiştir. Bunun üzerine hapis seçeneğini uygularlar. 1935 yılında Bediüzzaman ve Hafız’ın da içinde bulunduğu 110 talebesi tutuklanır. “Bediüzzaman gizli cemiyet kuruyor; rejim aleyhindedir; rejimin temel nizamlarını yıkıyor” gibi uydurma ve hükümeti aldatıcı tertip ve ithamlarla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde idam kastıyla ve muhakkak sûrette mahkûm edilmesi direktifiyle dava açılır.

Hafız 11 ay Üstad’la birlikte yatar. Bediüzzaman’la kol kola girdikleri zindandan kalp kalbe çıkarlar. Hafız o günlerdeki kalbini kaleme döker fakat zaman içinde defter kaybolur.

Hafız hapse düşse de Tahirî Mutlu dışarıda kalmıştır. O da hapisteki Hafız ve Mesut Efendilerin ailelerine sahip çıkar. Böylece hapisten hissesini alır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.