Musa Kazım YILMAZ

Musa Kazım YILMAZ

Kaderin Cezalandırması

Dr. Ahmet Muhasibî, Kahire Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesinde, Arap edebiyatı bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanıydı. Muhasibî 50 yaşlarında, evli ve dört çocuk babasıydı. 40 yaşlarında olan eşi Naile Hanım çocuklarına iyi bir terbiye vermek için çaba sarf eden, evine bağlı ciddi bir ev hanımıydı. Son derece mutlu ve sakin bir hayatları vardı. Dr. Muhasibî evden üniversiteye gidiyor, üniversiteden de eve geliyor, hafta sonları ailesi ve çocuklarıyla iyi vakit geçiriyordu. Ta ki Arap edebiyatı bölümüne bayan bir asistan alınıncaya kadar…

Yeni asistan 28 yaşında, bekâr ve alımlı bir hanımdı. Göreve başlar başlamaz bölüm başkanı Ahmet Muhasibî ile sık sık görüşmeler yapmak durumundaydı. Çünkü Dr. Muhasibî aynı zamanda onun danışmanıydı. Önceleri resmî görüşmeler dolayısıyla başlayan samimiyet, birkaç ay sonra, yerini samimi ve sıcak dostluklara bıraktı. Zaman zaman göz göze geliyorlar, resmi işler dışında birlikte çay-kahve içip herkes kendi âleminden bahsediyordu.

Bir yıl geçmeden aralarında ciddi manada bir yakınlık oluşmaya başladı. Hem Dr. Muhasibî hem de hanım asistan, git gide beraber daha fazla zaman geçirmeye başladılar. Mesai arkadaşlarının yadırgamalarına aldırmadan beraber fakülte yemekhanesinde aynı masada yemek yiyor, kantinde birlikte çay içiyor, zeminde tenis oynuyor, bazen fakülte bahçesinde küçük turlar atıyor, hatta üniversitenin tertiplediği gezilerde beraber takılıyorlardı.

Hanım asistanın bölüme gelmesi üzerinden iki yıl geçmişti. Herkesin gözü önünde cereyan eden bu yakınlaşma mesai arkadaşlarının gözünden kaçmıyordu kuşkusuz. Dr. Muhasibî’nin öğrencileri bile işin farkındaydı. O kadar ki, bu beraberlik anlamsız dedikodulara sebep olmuştu. Arkalarında yapılan konuşmalar türlü türlüydü. Kimileri onları iki dost, kimileri iki sevgili, hatta kimileri onları kaçak âşık olarak görüyordu. Ne var ki, ilk başta onların bu tutumunu yadırgayanlar zamanla işi normal gibi görmeye başladılar. Diğer taraftan Dr. Muhasibî bu ilişkisini büyük bir ustalıkla karısından gizleyebilmişti. Fakat hem kendisi hem asistanı bu dedikodulardan rahatsız olmaya başlamışlardı.

Bir gün Dr. Muhasibî ve asistanı, bir araya gelip dedikodulara nasıl bir tavır koymaları gerektiği konusunda istişarede bulundular. Dedikoduların iki şekilde biteceğini düşündüler; ya evleneceklerdi, ya da birbirilerinden tamamen kopup bu beraberliğe son vereceklerdi. Ne var ki, beraberliği bitirmek için ikisinden birisinin mutlaka Kahire’den ayrılması gerekiyordu. Birbirilerinin gözüne baktılar ve bu seçeneğin zor olduğunu anlayınca evlilik fikri ağır bastı; evlenmeye karar verdiler.

Üç-beş gün hazırlıktan sonra Dr. Muhasibî, asistanıyla evlenmiş ve bal ayı için Kahire’de lüks bir otel ayarlamıştı. Eşi Naile’yi telefonla arayarak, toplantısı olduğunu ve üç gün için Kahire’nin dışına çıkacağını söyledi. Eşi Naile Hanım her şeyden habersizdi. Fakat kara haber tez duyulur kabilinden, birileri bu kötü haberi telefonla ona bildirdiler. Naile Hanım kocasından hiç böyle bir şey beklemiyordu. Ama haber veren kişi çok güvenir ve yalan söylemeyecek bir dost idi.

Nâile hanım bu haberi duyunca kalbinin paramparça olduğunu, göğsüne sıcak suların indiğini, çenesinin kilitlendiğini ve şakaklarının küt küt attığını hissetti. Dünyası, bir granit ağırlığıyla başına yıkılmıştı. Hemen telefona sarıldı ve kocasını aramaya başladı. Telefonda, böyle bir şeyi yapıp yapmadığını ve söylenenlerin doğru olup olmadığını kocasına sordu. Dr. Muhâsibî önce kem-küm etti, fakat 20 yıllık karısına yalan söyleyemedi. Otel odasından, yeni evlendiği eşinin yanından telefona cevap veriyordu. “Karıcığım, bugüne kadar sana hiç yalan söylemedim ve şimdi de söylemeyeceğim. Çok üzgünüm, ama duydukların doğrudur. Evet, ben evlendim ve yakında yeni eşimle senin yanına gelip elini öpeceğiz. Meraklanma; onu çok seveceksin” dedi.

Bunları duyar duymaz, “Vay hain herif, beni mahvettin” dedi ve telefonu kapattı. Naile Hanım kulaklarına inanmamıştı. Duyduğu haberin dehşetinden ağzı açık kalmış, kolları yana düşmüştü. Hayalinin asla kabul edemeyeceği bir şaşkınlığın içindeydi. 20 yıllık geçmişinin hatıraları gözünün önünden geçti. Kendisine “Canım” dediği kocası nasıl böyle bir şey ona söyleyebiliyordu?

Naile, tek kelimeyle perişan bir haldeydi. Ama bir şeyler yapmalıydı; beynindeki ağırlığı hafifletmek ve kalbindeki harareti söndürmek için bir şeyler yapmalıydı. Fakat hiçbir şey düşünemiyordu; beyni kilitlenmiş gibiydi. Çünkü ağır bir sarsıntı geçirmişti. İlk aklına gelen şey, intihar etmek oldu. “Evet, bu adamdan kurtulmanın tek çaresi bu hayattan kopup gitmektir” dedi ve altıncı katta olan evlerinin balkonuna çıktı. Niyeti, giriş kapısının önündeki beton zemine atlayıp hayatına son vermekti. Yüksekten bakma korkusu da vardı. Balkondan aşağıya baktı; oldukça yüksek bir yerdeydi. Çocukları, kocasıyla yaşadığı rüya gibi 20 yıllık mutlulukları, anne-babası, kardeşleri, yakınları ve dostları aklına geldi. Ama artık hiç kimsenin onun ruhundaki fırtınaları dindirmeyeceğine ve hiçbir şeyin ona teselli veremeyeceğine karar verdi.

Dr. Muhâsibî, karısının, “Beni ve çocuklarımı mahvettin hain herif” diyerek telefonu hışımla kapatmasından endişelenerek kendisine bir zarar vermesinden korktu ve hemen arabasına binerek karısının bulunduğu apartmana doğru, arkasından koşulan bir mücrim gibi hızla ilerledi. Apartmanın önüne park eti ve koşarak eve çıkmak istedi. Fakat geç kalmıştı.

Tam apartman kapısının önündeyken karısı Naile Hanım da balkondan atladı. Kaderin cilvesine bakın ki, Naile hanım atlarken koşarak kapının önüne gelen kocasının boynuna bindi ve kocasını sert bir şekilde yer düşürdü. Dr. Muhasibî kafasını betona çarpmış ve beyin kanaması geçirmişti. Oysa Naile Hanımın burnu bile kanamamıştı. Dr. Muhâsibî, adeta karısı için kurduğu tuzağın içine düşmüştü. Hastanede bir hafta süren tedaviye cevap veremeyerek hayatını kaybetmiş ve ihanetin cezasını canıyla ödemişti.

Ertesi gün, haber (مُحاولةُ انتحارِ إمرأةٍ مصريةٍ من الطابقِ السادسِ في القاهرة) “Kahire’de Mısır’lı bir kadının altıncı kattan atlayarak intihar etme teşebbüsü” başlığıyla Kahire gazetelerinde gündem oldu. Her şeyin melekût tarafını ancak Allah bilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
24 Yorum