Prof. Dr. Musa Kazım YILMAZ
Birre/ Fazilete ve Erdemliliğe Ulaşmak
Kur’an-ı Kerim sıkça “Fazilet”, “erdemlilik” ve “iyilik” olarak Türkçeye çevrilebilen Birr’den söz ediyor. “Birre ulaşmak” müminler için ulaşılması gereken en önemli hedef olarak gösteriliyor. Kur’an’da Birrreulaşmanın en kapsamlı bir şekilde ifade edildiği bir ayet vardır. Allah Bakara Suresinde Birrin ne anlama geldiğini o uzunca ayette şöyle ifade buyuruyor:
“Erdemlilik [birr], yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl erdemlilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.”[1]
Bu ayette erdemli, faziletli, takva ve güzel ahlak sahibi olan insanların en önemli özellikleri, yaptıkları ibadetler ve toplum içinde sergiledikleri davranışlar detaylı olarak sıralanmıştır. Ayet adeta Kur’an’ın ve İslam’ın özetini teşkil ediyor. Çünkü bu ayet, erdemlilik ve iyilik olarak ifade edilebilecek ne kadar fazilet varsa hepsini içine almıştır. Ayette, mümin insanların yapmaları gereken işlere ve durmaları gereken tüm noktalara dikkat çekilmiştir.
Ayet, doğu veya batıya yüz çevirmenin erdemlilik olmadığına dikkat çekerek başlıyor. Bunun çok önemli bir sebebi vardır; şöyle ki: Bilindiği gibi Peygamber (sav) Medine’ye geldikten sonra on altı veya on yedi ay kadar Kudüs’e yönelerek namaz kılmıştır. Kudüs kıblesinin değiştirilerek Kab’e’nin kıble olarak ilan edilmesiyle birlikte müşrik Araplar memnun olsalar da münafıklar ve Yahudiler bu tutumdan oldukça rahatsız olmaya başladılar. Bu değişiklik özellikle kıskanç Yahudileri daha fazla rahatsız etmişti.
Diğer taraftan bu değişikliği fırsat bilen İslam düşmanı münafıklar, ibadetin bir şartı olan kıbleye yönelmeyi asıl amacından kopararak fitne ve karışıklığa vesile yapmak istediler. Nitekim Kur’an’ın başka bir ayeti, kötü niyetli bu insanları sefihler, yani ahmaklar ve cahiller kabul ederek şöyle buyurmaktadır: “İnsanlardan bir kısım sefihler, ‘Onları şimdiye kadar yöneldikleri kıbleden vazgeçiren nedir?’ diyeceklerdir. De ki: ‘Doğu da batı da Allah’ındır. O dilediğini dosdoğru yola iletir.”[2]
Allah bununla da yetinmiyor, baş tarafa koyduğumuz Bakara 177. Ayetle onlara özetle şöyle bir cevap daha veriyor: “Namaz kılarken Ka’be’ye veya Kudüs’e dönmek önemli ve namazın temel şartlarından birisi olmakla beraber bu durum dinin özünü oluşturmaz. Ancak sağlam bir iman, güzel ahlak, Allah’a ibadet ve başkalarına sevdiklerinden iyilikte bulunmak gibi erdemler dinin özünü teşkil eder”[3]
Başka bir ifadeyle ayet şunu demek istiyor: “İslâmiyet açısından asıl iyilik, ibadet esnasında sırf şeklî olarak yüzünü doğuya veya batıya, Ka’be’ye veya Kudüs’e çevirmek değildir. Dolayısıyla içinde iman, ibadet, ahlâk ve mala olan sevgisine rağmen onu başkalarına vermek gibi erdemlerin yer almadığı bir biçimselliğin din açısından hiç bir değeri yoktur.” Böylece Allah bu ayetle bir yandan kıble konusundaki tartışmaya son noktayı koyarken bir yandan da dinin özünden uzak bir şekilcilikle birre ve dindarlığa ulaşmanın imkânsız olduğunu vurgulamıştır.[4]
Öte yandan Allah Al-i İmran Suresindeki bir ayette şöyle buyuruyor: (لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ) “Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça birre/iyiliğe ve erdenmliliğe asla eremezsiniz. Allah yolunda ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.”[5] Bakara 177. ayette olduğu gibi bu ayette de, mümin olan bir kimsenin, malı sevdiği halde onu belli yerlere infak etmesi [Allah yolunda bağışlaması] gerektiğine vurgu yapılmıştır. Bazı yerlerde detaylı bir şekilde verdiği bir konuyu başka bir yerde özet olarak vermek Kur’an’ın icaz vasıflarındandır. Bu sebeple Bakara Suresi 177. ayette birre ulaşmak için iman esasları ve ibadetler gibi çok şartlar zikredilmişken Al-i İmran’da birre ulaşmak, “sevdiğinden infak etmek” gibi tek bir şarta indirgenmiştir. Bu ifade, toplum yararına yapılan sosyal harcamaların ne kadar önemli bir erdem olduğunu da göstermektedir.
Kur’an birre ulaşmayı farklı üsluplarla da dile getirilmiştir. Mesela, Kur’an’ın kısa surelerinden olan Asr Suresinde bu mana dikkat çekici biçimde ve özlü olarak şöyle ifade edilmiştir: (وَالْعَصْرِ إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ) “Asra yemin ederim ki, insan gerçekten ziyandadır. Ancak iman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlar, birbirine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler başkadır.”[6] Bu surede, Allah’a iman etmek, dünya ve ahiret için yararlı işler yapmak, sabrı ve hakkı tavsiye etmek gibi birre ulaşmanın dört şartı olarak dile getiriliyor.
Başka bir deyimle, imana ve salih amele sahip olmayanların kesin olarak zararda oldukları ifade edilerek birre ulaşmak başka bir şekilde anlatılmış oluyor. Bu surede anlatılanlarla, aynı zamanda müminlerin durmaları gereken noktalar da ifade edilmiş oluyor. Çünkü sure mefhum-u muhalifle, müminin dünya ve ahiretine yaramayan işlerin boş olduğunu, ahiretin mutlaka geleceğini ve o günde kurtarıcı olanın sadece salih amel olduğunu vurguluyor.
Demek insan, özellikle Müslüman dünyanın geçici güzelliklerine aldanıp gaflete dalmamalı ve dünyada ebedi kalacakmış gibi ahiretini unutmamalıdır.
Bediüzzaman, bu konuda söylenebilecek en güzel ifadelerle şöyle diyor: “Evet, şu dünyadaki tezyinat, yalnız lezzetlenmek veya tenezzüh için değildir. Çünkü bir zaman lezzet verse, seni terk etmesiyle birçok zaman elem verir. Sana tattırır, iştahını açar, fakat doyurmaz. Çünkü ya onun ömrü kısa ya senin ömrün kısadır; doymaya kâfi değil. Demek kıymeti yüksek, müddeti kısa olan şu tezyinat ibret içindir, şükür içindir, cennetteki asıllarına teşvik içindir; başka gayet ulvi maksatlar içindir.”[7]
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.