Abdulkadir CEYLAN
Müküslü Hamza Ağabey ve Bediüzzaman-5
Değerli dostlar! Bu yazımızda Müküslü Hamza ağabeyin Suriye hayatını ele almaya çalışacağız.
Müküslü Hamza 1928’de Haşir Risalesi’nin ikinci baskısını Barlalı Tüccar Bekir Dikmen ile beraber neşrettikten sonra yurt dışına çıkmıştır. Bunun sebebi daha önce haksız şekilde tutuklandığı için kurulan yeni rejime güvenmemesidir. Tabiki sadece Hamza ağabey yurdu terk etmemiştir. Batı Anadolu’da yaşayan birçok âlim dahi yeni rejimin baskısı nedeniyle ülkeyi terk etmiştir. Bir örnek verirsek Tarihçe-i Hayat kitabında mektubu ve talebeleriyle fotoğrafı bulunan meşhur Hafız Ali1 Reşad da Yunanistan’a geçmek zorunda kalmıştır.2 Necmeddin Şahiner, Müküslü Hamza’nın Suriye’ye geçmesini şöyle anlatıyor: “1927 yılında Hamza'nın ismi bazı hâdiselere karıştı, İstanbul'da kısa bir müddet mevkuf kaldı. 1929'da ise Suriye'nin El-Haseke şehrine gitti.”3 Şahiner, her ne kadar Hamza’nın adı bazı hadiselere karıştı diyorsa da bu konuda hiçbir bilgi vermiyor.
Müküslü Hamza, İstanbul’dan ayrıldıktan sonra bir süre Mısır ve Lübnan’da kalır, ardından da Suriye’ye gider. Bir süre sonra da Suriye vatandaşlığına geçer. Türkiye Cumhuriyeti Halep Konsolosluğu tarafından hazırlanan 09.07.1929 tarihli istihbarat raporunda Hamza’nın İstanbul’dan Halep’e geldiği, İstanbul’da bulunan eşi ve çocuğunu getirmediği belirtilmektedir. Hezni Haco, anılarında Müküslü Hamza’nın bir süre Haco Ağa’nın evinde kaldığını belirtir.4 Müküslü Hamza 1931'de eşi Adalet Hanımı da yanına aldı.5
Suriye’yi işgal etmiş bulunan Fransız yetkililer, Türk hükümetinin isteği üzerine 1930’da sınıra yakın yerlerde ikamet etmekte olan Müküslü Hamza ve diğer Kürt yazar, aydın ve ileri gelenleri Şam’da mecburi ikamete tabi tutarlar. Bunların arasında Ekrem Cemil Paşa, Kadri Cemil Paşa, Celadet Bedirhan, Osman Sabri vb. birçok ileri gelen Kürt meşhuru yer almaktaydı.
Müküslü Hamza, Şam’da kültürel faaliyetlerine devam eder. 1930 yılında Celadet Bedirhan tarafından hazırlanan Latin harfli Kürtçe alfabeyi eksik bulur ve eleştirir. 1931 yılında Ali Ağayé Zilfo’nun evinde bir araya gelen Müküslü Hamza, Celadet Ali Bedirhan, Ekrem Cemil Paşa ve Şam Kürtlerinden Musa’dan oluşan bir komisyon bugün kullanılan Latin harfli Kürd alfabesini kabul ederler.6
Müküslü Hamza’nın, Eyndîwer köyünde bulunan okulda öğretmenlik yaptığı biliniyor, fakat bu eğitim Suriye hükümetinin eğitim müfredatına göre yapılmakta olup, Kürtçe değildi.1932′de Fransız yetkililerden aldığı izinle Eyndîwer’de Kürt çocukları için okul açar, böylece Müküslü Hamza yeniden eğitim ve öğretim işlerine başlar. Bu okul bölgede açılan ilkokullardan biridir, arkadaşı Dr. Ahmed Nafiz de burada bir klinik açarak doktorluk yapmaya başlar. Her iki arkadaş Cizre bölgesinde Celadet Bedirhan’ın çıkarmış olduğu Hawar dergisinin bölgede dağıtımını da yapar. Müküslü Hamza’nın burada açtığı okulda Kürtçe eğitim ve öğretim yapıldığı iddia edilse de, burada daha çok Arapça eğitim ve öğretim yapılmıştır. Konê Reş 1932 yılında Hamza’nın Eyndîwer’de Kürt çocuklarına Kürtçe eğitim ve öğretim verdiğini, Kürt çocuklarına Latin harfleriyle Kürtçe öğrettiğini söylese de, Hamza Kürt çocuklarına daha çok okul dışında bu faaliyetlerde bulunmuştur.7
1932 yılında Hesîcê kasabasında “Civata arîkariyê ji bona belengazên Kurd li Cizîrê-Cizîre’de Yoksul Kürdlere Yardım Derneği” kurulur. Bu derneğin kimi üyeleri şunlardı: Hesenê Haco Ağa, Arif Abbas, Cegerxwîn, Dr. Ehmed Nafiz, Evdilrehmanê Eliyê Yûnis, Mükslü Hemza, Emînê Perîxanê, Osman Sebrî, Resûl Ağa, Mele Eliyê Topiz, Mihemed Eliyê Şiwê. Bu derneğin amacı Kürt yoksulların yaşamını düzeltme, sağlık ve eğitim ve öğretimlerine yardımcı olmaktı.8
1937 yılında Fransızlar, Suriye’deki Kürtleri Suriye hükümeti ve Araplar aleyhine kullanmak isterler ancak başta Müküslü Hamza, Ekrem ve Kadri Cemal Paşalar olmak üzere Kürtlerin ileri gelenleri, “Biz bir mazlum millet efradıyız, siyasi mülteci olarak bu araziye iltica ettik. Bizim gibi mazlum ve hakkını arayan bir millet aleyhine, zalime yardım etmek ayıptır” diyerek Fransızların teklifini reddederler. Bunun üzerine Cemilpaşazadeler aile efratlarıyla beraber Tedmür’e sürgün edilirler.9
1940 yılında Fransızlarla, Suriye Hükümeti aldığı bir kararla Türkiye ve Irak sınırı yakınlarındaki Eyndîwer köyünü, Irak sınırı yakınlarına taşıyarak, köyü boşaltır. Müküslü Hamza’yı da Hesîçê’de bulunan liseye müdür yaparlar. Yaklaşık 20 yıl ölümüne kadar burada müdürlük yapar. Hesîcê’de ırk ayrımı yapmadan Kürt, Ermeni, Asurî ve Arap öğrencileri yetiştirir. 1940 yılında Hamza, Cizre vilayetine bağlı Hesîcê’de resmi yüksekokulun (lisede müdür) ilk editörü olur. 1943 yılında da Cizre vilayetinde bütün okulların sorumlusu olur.
Nureddin Zaza, Hamza’nın Suriye’deki yaşamı ve öğretmenlik yıllarını şöyle anlatır: “Medrese eğitimi almıştı, güzel Kürdçe, Türkçe, Farsça ve Arapça bilirdi. Şam’da kolaylıkla öğretmenlik yapabilirdi. Fakat o da kardeşim gibi, Kürdlerin yanına gitmek istedi. Cezîre’de Türkiye ve Irak sınırına yakın küçük bir kasaba olan Eyindîwer’de yeni bir okul açılmıştı. Hamza Beg oraya gidip öğretmenlik yapmak istedi. Kendisi müdür ve öğretmen idi. Bir yıl sonra da kardeşim Dr. Nafiz kendisi Eyindîwer’de hükümet tabibi olur.”10
Hesiçe’de Kürtler eğitim Arapça olduğu için çocuklarını önce okula göndermezler. Ancak Müküslü Hamza’nın jandarma komutanı ile bazı ailelere para cezası kestirmesi neticesinde Kürtler çocuklarını okula gönderirler. Bu öğrencilerin çoğu daha sonra öğretmen, eczacı, avukat, doktor vb. olurlar.
Hamza burada müdürlük yaparken Üstad Bediüzzaman’la da haberleşir. Kastamonu’da sürgün olup Van’a dönen Çaycı Emin Ağabey, Hamza’dan haberdar olur ve Üstad’a bildirir. Üstad bunu Emirdağ Lahikası’nda şöyle anlatır: “Hem on beş seneden beri şehid olmuş işittiğim ve daima Ubeyd gibi şehid talebelerim içinde ona dua ettiğim, hem İşaratül-İ caz’ı, hem Onuncu Söz’ü tab eden Molla Hamza hayatta, Irak’ta olduğunu ve Nurları aradığını, memlekete giden kardeşimiz Emin’in mektubunda o müjde, tamamıyla yaramı tedavi etti. Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun dedim.”11 Bediüzzaman Said Nursi’nin bu mektupta Suriye yerine Irak demesi, Hamza ağabeyin bulunduğu köyün Irak sınırında olması nedeniyledir. Ayrıca ihtiyaten Suriye dememiş de olabilir. Çünkü Hamza abi, Türk istihbaratının takibindedir.

Necmeddin Şahiner, Hamza Ağabey’in müdürlük yaptığı sırada Halep’te Ahmedi Xani’nin meşhur eseri Mem u Zin’i neşrettiğini belirtir ve neşredilen nüshanın bir fotoğrafını da yayınlar. Kitabın kapağında “Mem u Zin, Sertacı Edibi Kürdan ve medarı iftihara Hemiyan, Eş-Şeyh Ahmedi Hani” yazılı olup 1947 sene ve ikinci baskı olduğu bilgisi yer alıyor. 12 Şahiner bu sıralarda Müküslü Hamza ağabeyin tek çocuğu olan kızı Menije’nin Menenjit hastalığından 20’li yaşlarında vefat ettiğini, hocası ve aynı zamanda Hamza ağabeyin kaynı olan Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan’dan naklen aktarır.13
Ahmedé Kürdi de Hesiçe’de Müküslü Hamza’yı gördüğünü ve onun dindar olup camiye gittiğini, kendisine Hemze Beg diye hitap edildiğini, Kürtçe, Arapça harflerle altı sayfalık Pertew adlı bir gazete neşrettiğini bu dergide Feqiyé Teyran’ın bir şiirinin yer aldığını ve üç sayısının yayınlandığını söylüyor.14
Hamza, 5 Nisan 1958 (15 Ramazan 1377) yılında Hesîcê şehrinde kendi evinde vefat etti. İsteği üzerine Dugir köyünde Kürt aydınlarının ve meşhurlarının olduğu mezara defnedildi. Mezar taşında şunlar yazılıdır. “El-Fatihe, Ev gora rehmetiyé buhişti, Hemze Beg kuré Heci Bekir e, Çuye ber rehmet u dilovaniya Xwedé, Di 15 é Remezana mübarek de. Sala 1377” “El Fatiha, Bu kabir, cennetmekan rahmetli Hacı Bekir oğlu Hamza Beg’indir, mübarek Ramazan ayının 15’inde Allah’ın rahmetine ermiştir.”15 Müküslü Hamza’dan bir müddet sonra da eşi Adalet Hanım vefat etmiştir. Şahiner, Hamza Ağabeyin vefat tarihini 1960 olarak verse de bu yanlıştır. Doğrusu 5 Nisan 1958 tarihidir. Adalet Hanım’ın ise vefat tarihini tam bilmiyoruz. Ancak Şahiner’in ifadelerinden anlaşılan Adalet Hanımın Hamza’dan kısa bir süre sonra vefat ettiğidir.16

Değerli dostlar! Bu yazıyla beraber Müküslü Hamza ağabey ve Bediüzzaman konusunu bitirmiş olduk. Temennimiz bu yazıdan sonra, Müküslü Hamza ağabey hakkında yanlış algı oluşmasına sebep olan ve de doğru olmayan bilgilerin kitap, makale ve internet sitelerinden çıkarılması ve kaldırılmasıdır. Başta Necmeddin Şahiner, İhsan Atasoy, Yeni Asya, Sorularla Risale ve benzerlerine çağrımız bu yanlış bilgileri tashih etmeleridir. Çünkü bu ilim ahlakının gerektirdiği bir husustur. Yazıyı bitirirken başta Üstadımız olmak üzere vefat etmiş bulunan tüm ağabeylerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Selam ve dua ile.
Dipnotlar:
1. Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Sözler Yayınevi, İstanbul 1991, sh. 647-649
2. Necmeddin Şahiner, Son Şahitler 1, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1993, sh. 198
3. Necmeddin Şahiner, Son Şahitler 1, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1993, sh.108
4. Veysel Aydeniz, Eski Said’in Ehemmiyetli Talebesi Hamza, Kent Işıkları Yayınları, sh. 82
5. Şahiner, a.g.e, sh. 108
6. Aydeniz, a.g.e, sh. 84-85
7. V. Birsini, Kürt Kelimesinin En Çok Yakıştığı İnsan: Hemzeyé Müksi; https://www.bernamegeh.com/mukuslu-hamza-kimdir/?utm_source=chatgpt.com
8. Aydeniz, a.g.e, sh. 85-86
9. Malmisanij, Diyarbekirli Cemilpaşazadeler ve Kürt Milliyetçiliği, Avesta Yayınları, İstanbul 2004, sh. 349
10. V. Birsini, a.y.
11. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Sözler Yayınevi, Sinan Matbaası 1959, sh. 256
12. Şahiner, a.g.e, sh. 108
13. Şahiner, a.g.e, sh. 107
14. Aydeniz, a.g.e, sh. 95
15. Aydeniz, a.g.e, sh. 99
16. Şahiner, a.g.e, sh. 108
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.