Muhterem Ekrem Abinin ardından

İhlas ve tevazu içinde dezavantajlı dönem ve şartlara rağmen kendini yetiştirmiş, maddi ve manevi donanımlarla ilim ve irfan kuşanmış edebi ve nüktedan ağabeyim.

Şair ve yazar...

Bürokrat ve hizmet insanı…

Gayretli ve uyumlu...

Risale-i Nur’un manasına, ruhuna ve beraberliğin hukukuna riayet eden ağabeyim…

Beraber çalıştık.

Mesaide o nezaketi ve sizi saymanın içinde bir üniversite kurmanın meşakkatli dönemlerinde, en sıkıntılı anlarda bile ortamı tebessüm bahçesine çeviren esprileriniz herkesi rahatlatırdı, latifeleriyle nefes aldırırdı.

Anadolu vicdanında, yetmişli yılların 2. ve 3. Kuşak nur talebelerinin hayatın içinde görev aldıkları bir dönemdi.

Hayatla, bürokrasiyle, toplumla hizmet içinde bir dengedeydiler. Bunlardan biri de Risale-i Nur'u ifade ikliminin yetiştirdiği bir beyefendi olan Ekrem abiydi. O günün CHP’si olan SHP, Siirt kültür müdürü olan Ekrem Kılıç abiyi görevinden almıştı. Şanlıurfa ona yeni bir mekan ve belde olmuştu.

Beldet’ül Enbiya onu bağrına basmıştı. Maddi ve manevi yerleşmişti. Kalbiyle, varlığıyla ve gayretleriyle. Baba ocağı Tokat’tan uzaktaydı. Batman onu yeşertmişti Hilmi Doğan abilerle birlikte.

Bugün de, onun mahviyet yolculuğuna şahitlik eden çevresi ve ahiret kardeşleri, onu Hz. İbrahim ruhaniyetine ve Peygamber Efendimiz (asm) şefaatine emanet edecekler.

Dar-ı ukbada sevdikleriyle ve tebessümle karşılanacak inşallah.

Aziz Ekrem abi, Harran ile ilgili talep ettiğim ve sizin yazdığınız 1994’e ait daktilo çıktılı senaryo metniniz ile takriben 5-6 yıl önce yine talebimizle yazdığınız Birinci Söz senaryosu bende hala duruyor.

İkincisini, yeni kuşağa uyarlamak üzere bekliyorduk.

İnşallah manevi evladınız Habib kardeşimle beraber sizi hatırlayacağımız bir gayret haritanızı hazırlarız.

Ailesinin, sevenlerinin ve ahiret dostlarının başı sağ olsun.

Rabbim merhametiyle muamele etsin, cennet’ül Firdevs ile taçlandırsın inşallah.

Tevazusuna şiir ararken, ilk karşıma çıkan aşağıdaki şiiri oldu. Ekrem abinin Risale Haber’de çıkan şiiri her şeyi özetliyor aslında. 

Zannetme Susturulduk

Eyüp Otman’a

Zannetme susturulduk:
Yazdık – çizdik yorulduk…
Heyecanımız söndü;
Coştuk, taştık durulduk!

Şiiri kim okuyor?
Söz, tasannu’ kokuyor.
Şâir bir garip âdem,
Hayâlleri dokuyor.

Bir şimşek gibi çakar;
Bir an gerçeğe bakar.
Bir Dâne-i Hakîkat,
Bir harman hayâl yakar…

Korkarım ihtilâftan!
Fitne çıkarsa lâftan;
Gırtlak dokuz düğümlü,
Yutkun! Ayrılma saftan.

Var çok âkıl adamlar;
Ekâbirler, a’zamlar…
Şâir ona derim ki,
Sözünden hikmet damlar…

Şöhret değil ise yâr;
Kim işitir, kim duyar?
Tâlip değiliz aslâ;
Bize tevâzu’ uyar!

Yine lafı uzattık;
Çorbaya az tuz kattık.
Şiir sanma, ey Otman!
O defteri kapattık…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum