Mehmet Abidin KARTAL

Mehmet Abidin KARTAL

Liselim…

İnsan, hayatı boyunca sürekli bir gelişim ve değişim içindedir. Gençlik, çocuklukla erişkinlik arasında yer alan, gelişme, ruhsal olgunlaşma ve hayata hazırlık dönemidir. Ergenlikle başlayan hızlı büyüme gençlik çağının sonunda fiziki, şehevi, ruhi ve fikri olgunlukla biter. Gençlik çağının lise yıllarına delikanlılık dönemi diyoruz.

Liseye başlamak, ben artık büyüdüm demenin bir diğer yoludur. Kendimizi kabul ettirmeye çalışmamızın, bir kişi olduğumuzu anlamamızın, hedeflediğimiz geleceğin farkına varmaktır liseli olmak.

Lise yıllarında yaşanılanlara bir bakalım isterseniz. Yazılanlara sizlerde eklemeler yapabilirsiniz.

Lise yılları bunalımlar, öfkeler, çatışmalar ve kaygılar dönemidir. Lise yılları olumlu olumsuz bütün duyguların yoğun, bütün tepkilerin aşırı olduğu dönemdir.

Lise yılları yalnız olumsuzlukların toplandığı bir dönem değildir. Aynı zamanda tatlı hayallerin, tutkuların ve idealizmin filizlendiği, sıkı arkadaşlıkların, ilk sevgilerin yaşandığı dönemdir. Lise yılları gencin, kendini her yönüyle, fiziki, fikri ispatlama ve kendi kimliğini arayıp bulma çabalarının yoğunlaştığı dönemdir.

İlkokul yıllarında pek farkına varmadığımız arkadaşlığın hayatımızın bir parçası olduğunu, arkadaşsız hayatın anlamının olmadığını lise yıllarında farkına varırız. Ebedi dostlukların temeli lisede atılır.

Gençlik damarı, akıldan ziyade, duyguları dinler. Kız olsun, erkek olsun ilk aşklar, muhabbetler lise yıllarında yaşanır. Aşıklar devamlı birlikte zaman geçirmenin yollarını ararlar. Lise yıllarında iken ilk aşkını yaşayan bir arkadaşım hafta sonları bile sevdiği kızın evinin önünde volta atarak onu görmeye çalışırdı. Bazen bu voltalara ben de eşlik ederdim. Bizim zamanımızda sevenler birbirine mektup yazardı. Mektup taşıyıcıları vardı. Tabi şimdi cep telefonları var. İletişim anında sağlanıyor. İletişimin mektupla sağlandığı dönemlerde, sınıflara okul müdürü tarafından habersiz baskınlar yapılırdı. Sigara paketleri, kesici aletler cezayı gerektiren suç aletleri olarak bulunurken. Aşk mektupları da cezayı gerektiren suç unsuru olarak görülürdü. Müdürün karşısına çıkıp savunma yapmak zorunda kalınırdı. Sonuçta ceza bile alırdınız. Aşk mektupları sonucu alevlenen aşkların bazıları hayatın ilerleyen dönemlerinde de devam eder, bazıları evlilikle sona erer. Artık liseli sizin için liselim olmuştur. Lisede aşık olup evlenenler bana hak verecektir. Bazı aşklar karşılıksızdır. Sonuç kalp kırıklığı yaşanır. İlk gerçek kalp kırıklığının tadıldığı yerde lise yıllarıdır.

Lisedeki aşklar şarkılara, şiirlere konu olur. Şiirlere, şarkılara konu olan aşklarda ilk feryatlar, elemler, sevgiye karşılık görememe duyguları yaşanır.

“Bütün mecazî âşıkların divanları, yani aşk nameleri olan manzum kitapları, şu tasavvur-u zevalden (yok olup gittiğini düşünme) gelen elemden birer feryattır. Her birinin, bütün divan-ı eş’ârının (şiirlerin) ruhunu eğer sıksan, elemkârâne (acı duyarak, üzüntülü) birer feryat damlar.”

Liselim

“Seninle her günüm ömre bedeldi
Gönül dediğimde bağımdın benim
Unutmak mümkün mü liselim seni?
Hayatım, varlığım, canımdın benim

Birlikte yazmıştık kaderimizi
İlk aşkım, sevgilim, liselim benim
Birlikte yazmıştık kaderimizi
İlk aşkım, sevgilim, liselim benim

Şimdi nerede bir liseli görsem
Ne zaman okulun yanından geçsem
Kalbim hep kahrolur, gözlerim elem
İlk aşkım, sevgilim, liselim benim…”

Eylül'de gel

“Okul yolu sensiz
Ölüm kadar sessiz
Geçtim o yoldan dün
İçim doldu hüzün
Yapraklar solarken
Adını anarken…”

Karnenizde ilk zayıfla lise yıllarında karşılaşırsınız. İlk kez kopyayı lisede çekmişsinizdir. İlk defa lisede okuldan kaçmışsınızdır. Lise yıllarında hayatımız boyunca anlatacağımız anılar biriktiririz. Ben ilk defa sinemaya dostluğumuzun hala devam ettiği lise arkadaşımla gitmiştim… İkamet ettiğimiz ilçeden gittiğimiz şehirde sinemayla tanışmış, ilk defa bir otelde kalmıştık.

Lise yıllarında bütün öğrenciler bunu çok iyi bilir ki arka sıra sohbetlerinin yerini hiçbir şey tutamaz. Genellikle ön sıralara dersi dinlemek isteyenler otururken arka sıralara dersle alakası olmayanlar oturur. Ders boyunca dersle alakası olmayan şeyler konuşulur.

Lise yıllarında genelde erkekler bir futbol takımını tutmaya başlarlar. Tabi kızlardan da tutanlar vardır. Takımların maçları yakından takip edilir. Cumartesi, Pazar günleri maçlar oynanmıştır. Pazartesiden itibaren hafta boyunca maçların yorumları yapılır…

Bizim zamanımızda 70’li, 80’li yıllarda lise ikinci sınıfta eğitime Edebiyat ve Fen bölümlerinde devam edilmeye başlanırdı. Edebiyat bölümü öğrencileri okulda duvar gazetesi çıkarırlardı. Bu duvar gazeteleri okulun düşünce hayatının sanki aynasıydı. Öğrenciler arasında tartışılan konuları orada görürdünüz. Öğrencilerin, isteklerini, edebiyata yetenekli öğrencilerin ilk denemelerini orada okurdunuz. Duvar gazeteleri farklı düşüncelerin meydanı olurdu. Öğrenciler farklı düşüncelere saygı göstermeyi burada öğrenirlerdi. İlk deneme yazılarını bu gazetelerde yazanlardan nice edebiyatçılar, fıkra yazarları, araştırıcılar, hikaye ve roman yazarları çıkmıştır desek yalan söylemiş olmayız.

Edebiyatın malzemesi ve esası sözdür. Edebiyat bir söz sanatıdır. Söz, söylenir ve yazılır. Söz bize bir şeyi bildirirken, bilmediğimiz gerçekleri de yüzümüze vurur. Sözün gücü, manasındadır, hikmetli olmasındadır. Manasının insanı tatmin etmesinde, ikna etmesindedir. Hikmetli sözler, tefekküre, Mârifetullâha kapı açar. ‘Kitab-ı kebir-i kâinat’ ı okumanın yollarını gösterir.

Edebiyatta şekil ve muhteva tartışması yapılagelmiştir. Edebiyatta muhteva insanı düşünmeye, tefekküre götürür.  Edebi metinlerde, söz manaya hizmet etmelidir. Bunun için, edipler edepli olmalı… Edebiyat edepten gelir.

Lise yıllarında birçok acı, tatlı anılar yaşarken, mezun olacağımız günü de iple çekeriz. Mezun olduğumuzda üniversiteyi kazanamamışsak hayatın ilk gerçek sillesini yemiş oluruz. Artık hayat lise yıllarında olduğu gibi toz pembe değildir. Üniversite kaygısıyla birlikte hayatın artık ciddiye bindiğini iliklerimize kadar yaşamaya başlarız.

Liseyi bitirdikten sonra üniversiteye giriş sınavı ile yeni bir yolculuk başlar. Bu yolculuğa lise yıllarında hazırlananlar üniversite kapısını kolay açarlar. Hazırlığa geç başlayanlar da üniversite kapısını geç açanlardır. Üniversite kapısını açamayanlarda başka kapıları açarak hayatlarına yön verirler.

Ben üniversite kapısını geç açanlardanım.  Liseyi bitirdikten sonra iki yıl girdiğim sınavlarda kazanamadım. Üçüncü yıl kazandım…

Lise yıllarında kendini her yönüyle bilhassa düşünce yönüyle ispatlamaya çalışan gençler, derslerde öğretilen konuları zihinlerinde tartarlar ikna olmak isterler. Birçoğumuz lise yıllarında biyoloji dersinde Darwin teorisini okumuşuzdur. Bu teori bizi yaratılış konusunda ikna edememiştir. Darwin'in evrim teorisi ispatlanamadığı için bilimsellik adına dünyayı aldatan bir teori olarak kalmıştır. Düşünen, tefekkür eden genç, hiç bir şeyin sebeplerin bir araya gelmesiyle, kendi kendine veya tabiatın yapmasıyla meydana gelemeyeceğini idrak eder.  Çünkü, "Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur?" O zaman, Şu kainat ve içindekilerin bir ustası bir sahibi bir yaratıcısı vardır. O’da Allah’tır. Allah’a iman, bir insanın dünyada mazhar olabileceği en büyük nimettir. Hayatı, gayesine uygun yaşamanın en birinci ve olmazsa olmaz vesilesidir.

Bedîüzzamân Hazretlerini dinleyelim. Kastamonu’da lise talebelerinden bir kısmı yanıma geldiler. "Bize Hàlıkımızı tanıttır; muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar," dediler.
Ben dedim: Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisân-ı mahsusuyla, mütemâdiyen Allah’tan bahsedip, Hàlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.
Meselâ, nasıl ki mükemmel bir eczahâne ki, her kavanozunda hârika ve hassas mîzanlarla alınmış hayattar mâcunlar ve tiryaklar var. Şüphesiz, gayet maharetli ve kimyâger ve hakîm bir eczâcıyı gösterir. Öyle de, küre-i arz eczahânesinde bulunan dört yüz bin çeşit nebâtât ve hayvanât kavanozlarındaki zîhayat mâcunlar ve tiryaklar cihetiyle, bu çarşıdaki eczahâneden ne derece ziyâde mükemmel ve büyük olması nisbetinde, okuduğunuz fenn-i tıb mikyâsıyla küre-i arz eczahâne-i kübrâsının eczâcısı olan Hakîm-i Zülcelâli, hattâ kör gözlere de gösterir, tanıttırır…

Bediüzzaman 1935 yılında Eskişehir Hapishanesinde bulunuyordu; bir cumhuriyet bayramında, hapishanenin penceresinden dışarı bakarken; hapishanenin karşısındaki lise mektebinin bahçesinde gülerek raks eden kız öğrencileri gördü. Bediüzzaman’ı dinlemeye devam edelim.

“Bir zaman, (1935 yılı) Eskişehir Hapishanesinin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramında oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raks ediyorlardı. Birden, manevi bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki, o elli altmış kızlardan ve talebelerden kırk ellisi, kabirde toprak oluyorlar, azap çekiyorlar. Ve on tanesi, yetmiş seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar kat’î müşahede ettim. Onların o acınacak hallerine ağladım. Hapishanedeki bir kısım arkadaşlar ağladığımı işittiler. Geldiler, sordular. Ben dedim: “Şimdi beni kendi halime bırakınız, gidiniz.” Evet, gördüğüm hakikattir, hayal değil...” (Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, On Birinci Şuâ)

Liseyi okuyanlarımızın liselim diyeceği arkadaşları, dostları vardır. Çoğumuz bu arkadaşlarımızla, zaman zaman yüz yüze veya telefonla, sosyal medya araçları ile görüşürüz. Sosyal medya araçları ile izini kaybettiğimiz lise arkadaşlarımızı bulabiliriz. Bazılarımız kız olsun erkek olsun mutluluğu, huzuru yakalamak için sevdiği lisedeki arkadaşı hayatın akışı içinde ilerleyen yıllarda hayat arkadaşı olmuştur.  

Cenab-ı Allah’ın Vedud isminin tecellisi olarak ‘Liselim’ refika-ı hayatım oldu. Bu vesileyle Liselim’e muhabbetler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum