Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Habib-i Neccar ve Kabir Hayatı

Kasım başlarında Trabzon İl Müftüsü İsmail Çiçek Hocamızı ziyaret edip bazı risaleleri hediye etmiştik. Said Nursi'nin son İslâm âlimi olduğunu ve Risale-i Nur'u okuyanı hem üslubundan hem de tavırlarından hemen tanıdığını ifade etti hocamız. Sonra söz, bu fakirin ismine kadar uzadı.

İsmimizi gören veya duyan, hemen Hatay ili ile ilişkilendiriyor bizi. Tam tersine, Hatay ilimizde, bu isme pek denk gelinmediğini de duymuştum. Hâlbuki bu fakir, Erzurum'un Şenkaya ilçesi Turnalı köyündenim. İsmimizi de Köy Enstitüsü mezunu ve çok hızlı solculardan, büyük halamın oğlu bir abimiz koymuştu. Herhalde bir yerden duymuş ve bizim köyde öğretmenlik yaparken bu ismi babama söylemiş. Bu abimiz sonradan çok muttaki bir hâle geldi ve çok iyi de bir dost olduk.

Lise diplomamızda ismimiz Habib-i Neccar şeklindeydi. Üniversiteye gelince, gerek okulda gerek de resmî işlemlerde ismin yazılışı problem olunca, mahkeme kararıyla daha sade hâle, yani şimdiki yazılışa çevirdik.

Değerli müftü hocamız, Yasin Suresinde anlatılan kıssada geçen kişinin Habib-i Neccar olduğunu anlattı. Ve şehit edilirken ve ölmek üzereyken ona "Buyur cennete." denmişti. O ise "Keşke, kavmim Rabbimin beni bağışladığını ve hususî ikrama mazhar olan kullarından kıldığını bilselerdi, dedi." (Yasin 26-27) Bu sözlerin kabir hayatının varlığına Kur'an'dan en büyük delil olduğunu ifade etti müftü hocamız.

Gerçekten de bu kısmı, defalarca okumamıza rağmen, hiç böyle düşünmemiştim. Hocamızdan bunu öğrendikten sonra, tefsirlere baktım. Hem Elmalı'dan hem de diğer tefsirlerden bu ayetlerden kabir hayatına önemli işaretler olduğunu öğrenmiş olduk.

Kendini öldürenlere hatta öldürürken iç organlarını dışarıya çıkaracak kadar da onu çiğneyenlere acıyor Habib-i Neccar. Onların hidayeti için dua ediyor. Bu da Habibi Neccar'ın nasıl yüksek bir merhamet ve şefkat taşıdığını bize bildiriyor. Şehid edildikten ve kendisinin "şehitlerin kaldığı ve müstesna bir hayat yaşadığı berzah âlemindeki cennete" yerleştikten sonra da "Keşke kavmim Allah'ın beni bağışladığını, imanım sebebiyle beni böyle bir cennete yerleştirdiğini bilselerdi de onlar da bu nimetlerden mahrum kalmasalardı" diye temennisini yine Cenab-ı Allah'ın haber vermesinden anlıyoruz.

Bu yüksek ahlâk numunesi, neyi gösteriyor? Cenab-ı Allah'ın haber verdiği bu gaybi hadiseyi okurken, insanı Cenab-ı Hakk'a ulaştıracak, "daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli yolun" dört esasından şefkati daha iyi anlıyor insan. Hani, Habib-i Neccar kavmine, taşlanıp şehit edilmeden önce "Sizden tebliğlerine karşılık bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir." diye sesleniyor ya. İşte bu, belki de peygamberlerden sonra insanlarda bulunabilecek yüksek bir şefkat ve fedakârlık örneğidir. Hakiki ve en yüksek şefkat, bir insana yapılabilecek en büyük iyilik de onun hidayetine vesile olmak, olmaya çalışmak, bunun için de icap ediyorsa, şehit bile olabilmektir.

Fakat Habib-i Neccar'ı anlamayan, dinlemeyen, üstelik onu şehit eden ve Peygamber Efendimizin bir hadisinde "Yasin kavmi" dediği bu kavim de yaptıkları bu çılgınlığa karşılık, Allah'ın azablarını çabuklaştırmasıyla, Cebrail Aleyhisselam'ın çığlığı ile helak oluveriyor.

Seksenli yılların ortalarında, bir vesileyle uğradığım Hatay'da Habib-i Neccar'ın kabrini ve kabrin bulunduğu camiyi ziyaret etmek de nasip olmuştu. Binler fatihalar ruhuna gidiyor İnşallah.

Âyetlerin kabir hayatına işaretlerini öğrendikten sonra, şefkat ve hizmet insanı Aziz Uzun abinin Rize'de katıldığım cenaze namazında, hemen yanımda namaz kılan ve kabir hayatına itirazı ile maruf ilahiyatçı arkadaşa denk geldim. Bu arkadaş, kabir hayatını kabul etmeyen, bazı hadislere ilişen, kısaca mealist geçinip bugünlerde tefsiriyle ortalıkta görünen bir ilahiyatçı ile kol kola görünüyor. Bu arkadaşa, Habib-i Neccar'ın kıssasını ve bunun kabir hayatına olan işaretini hatırlattım. Bunun kol kola olduğu tefsirci, kabir hayatının olmadığını göstermek için, kitap bile yazmıştı. Bizim bu hatırlatmamıza karşı bir şey diyemedi. Kabir hayatının varlığı, başta âyetler ve hakkında epeyce hadisle sabit zaten. Ama nedense, bazıları hiçbir lüzumu yokken kabir hayatının olmadığını bir hizmet edasıyla ispata çalışıyorlar. Ne kadar anlamsız değil mi? Diyelim ki kabir hayatı, berzah âlemi yok. Bunu anlatmakla, nasıl bir neticeye ulaşmak istiyorsun arkadaş? Kabir hayatının varlığının bilinmesinin nasıl bir zararı olur? Sen bu gayretinle hangi zararı önlemeye çalışıyorsun? Gerçekten anlamak zor.

Kabir hayatının yokluğuna delil getirdikleri âyetlere bakmıştım bir zamanlar. Hepsi maksadından koparılarak verilmiş, ekseri âlimlerin katılmadığı birtakım indi yorumlarla âyetler, kabir hayatının yokluğuna delil yapılmış. İnsanın ünsiyet ettiği dünya hayatından, zahiren kuyu ağzı görünen kabir hayatına yolculuğunu "O kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır." müjdesiyle yolcu etmek yerine, bir meçhule göndermek akıl kârı mıdır?

Kabir hayatı ve berzah âleminin varlığının en büyük delillerinden biri de şühedanın kabir hayatlarıdır. Zaten Habib-i Neccar'ın şehit olduktan sonra muhatap olduğu "Cennete gir." hitabındaki cennet de şehitlerin bulunduğu berzah âleminde onların Cenab-ı Allah'ın "Kemâl-i kereminden mazhar oldukları hayat-ı dünyaya benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz, tam bir mükemmellikle lezzet aldıkları, ölümdeki ayrılık acısını hissetmedikleri" berzah yani kabir hayatlarıdır.

Evet dostlar, İnsan bir yolcudur. "O yolculuk ise, âlem-i ervahtan, rahm-ı maderden, gençlikten, ihtiyarlıktan, kabirden, berzahtan, haşirden, köprüden geçen, ebedî hayat tarafına bir yolculuktur." Senin, benim kabri, berzah hayatını, sıratı inkâr etmemiz, bizim yolculuğumuzu durdurmuyor, o âlemleri ortadan kaldırmıyor. Bizler, kabir hayatını inkâr edenlere değil; kabir gecesinde, berzah karanlığında bize ışık ve nur olacak secdelerimizi artırmaya bakalım.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.