Karı-kocanın arasının açılmasından korkarsanız erkeğin ve kadının âilesinden birer hakem gönderin!

Karı-kocanın arasının açılmasından korkarsanız erkeğin ve kadının âilesinden birer hakem gönderin!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Suresi 34-35. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

34 . Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdir (onların reisidir)ler. (Bu,) Allah’ın (insanlardan) bazılarını (erkekleri), bazısından (kadınlardan) üstün kılması ve (erkeklerin kendi) mallarından sarf etmeleri sebebiyledir. Sâliha kadınlar ise, itâatkâr olanlardır.(1) Allah’ın (kendilerini) korumasına mukābil, gaybı (kocasının yokluğunda, koruması gerekenleri) muhâfaza eden kadınlardır. İtâatsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince, artık onlara nasîhat edin; sonra (bu fayda etmezse) onları yataklar(ın)da yalnız bırakın; sonra (yine dinlemezlerse fazla incitmeden) dövün!(2) Fakat size itâat ederlerse, artık (onları incitmek için) aleyhlerine bir yol aramayın! Şübhesiz ki Allah, Aliyy (pek yüce olan)dır, Kebîr (çok büyük olan)dır.

35 . Bununla berâber ikisinin (karı-kocanın) arasının açılmasından korkarsanız, o hâlde onun (erkeğin) âilesinden bir hakem, bunun (kadının) âilesinden de bir hakem gönderin! Eğer (bu hakemler gerçekten) barıştırmak isterlerse, Allah (karı ile kocayı) aralarında (anlaşmaya) muvaffak kılar. Muhakkak ki Allah, Alîm (tarafların hâllerini bilen)dir, Habîr (yaptıklarından haberdâr olan)dır.

1- “Kadın ve erkek ortasında gāyet esaslı ve şiddetli münâsebet ve muhabbet (sevgi) ve alâka, yalnız dünyevî hayâtın ihtiyâcından ileri gelmiyor. Evet bir kadın kocasına, yalnız hayât-ı dünyeviyeye mahsus bir refîka-i hayat (hayat arkadaşı) değildir. Belki hayât-ı ebediyede dahi bir refîka-i hayattır. Mâdem hayât-ı ebediyede dahi kocasına refîka-i hayat olacaktır. Elbette ebedî arkadaşı ve dostu olan kocasının nazarından gayrı, başkasının nazarını kendi mehâsinine celb etmemek (güzelliklerine çekmemek) ve kocasını darıltmamak ve kıskandırmamak lâzım gelir.” (Lem‘alar, 24. Lem‘a, 207)

“Kadının âile hayâtında müdîr-i dâhilî (ev içinde idâreci) olması haysiyetiyle, kocasının bütün malına, evlâdına ve herşeyine muhâfaza me’mûru olduğundan, en esaslı hasleti sadâkattir, emniyettir (güvendir). (...) Hattâ erkeklerdeki iki güzel haslet olan cesâret ve sehâvet (cömertlik) kadınlarda bulunsa, bu emniyete ve sadâkate zarar olduğu için, ahlâk-ı seyyiedendir, kötü haslet sayılırlar.” (Lem‘alar, 24. Lem‘a, 208)

2- Bu âyet-i kerîme, Ensârdan Sa‘d İbn-i Rebî (ra) ile eşi Habîbe bint-i Zeyd (ra) hakkında indirilmiştir. Hz. Sa‘d (ra)’ın eşi huzûr-ı Nebevîye gelerek kocasını şikâyet etmişti. Kendisine tokat atan kocasından kısas alınmasını istiyordu. Resûl-i Ekrem (ASM) kısasla hükmedince, kadıncağız babası Zeyd (ra) ile birlikte geri dönmek üzere iken Peygamberimiz (ASM) onlara: “Durun, gitmeyin! Zîrâ Cebrâîl (AS): ‘Erkekler,kadınlar üzerine hâkimdir (onların reisidir)ler’ meâlindeki âyeti indirmiştir. Biz bir işin icrâsını diledik. Allah ise, âyetiyle bize ayrı bir hükmü beyan buyurdu. Muhakkak ki Allah’ın irâde eylediği hüküm daha hayırlıdır. Artık kısas yapmayınız!” buyurdular. (Celâleyn Şerhi, c. 2, 47)