Issız Festival

Haşir Risalesi’nin içindeki hayalî yolculuğumuza eserin Onbirinci Hakikati’ni inceleyerek devam ediyoruz. Öncelikle insanın yüksek kıymetinin, geniş kabiliyetinin ve şu kâinatta ilahî makama karşı şuurlu bir muhatap olarak kazandığı derecenin ve önemli vazifelerinin ifade edildiği ve eğitim programımızın birinci ana bölümünde 3. Keşif isimli başlığında yer alan 23. Söz’ün izah metinlerindeki detaylı tetkiklerimiz, eser metninin bu bölümünün tam bir açılımı olduğundan, insaniyet hakikatinin kapsamlı olarak beyanını oraya havale ederiz. İlgili bölüme aşağıdan ulaşabilirsiniz:

https://www.risalehaber.com/insan-ve-iman-bir-yirmi-ucuncu-soz-izahi-17254yy.htm

Yine de burada şu kâinat içindeki insan denen canlının nasıl bir özelliğe sahip olduğunu tekrar soralım. Etrafınıza bir bakın. Ne görüyorsunuz?

Yeryüzünün süsü yerindeki bitkiler, şenlendiricisi olan hayvanlar, nazik ve nazlı misafirleri konumundaki insanlar ve hepsini birden içinde ağırlayan dünya gezegenimiz.. .

Şimdi dünya içindeki insaniyet hakikatinin ne kadar önemli olduğunu anlayabilmek için; dünyamızı, çok büyük bir alana inşa edilmiş, içinde binlerce mağaza, çok sayıda eğlence mekânları, birçok teşhir stantları ve muhteşem bir sinema bulunan büyük bir alışveriş merkezine veyahut festival zamanında açılmış ihtişamlı bir fuara benzetelim. Acaba böyle bir mekândan insanları çıkartsak ne olur? Artık o ıssız festival, anlamlı bir mana ifade eder mi? Hâlbuki o mekânın bir alışveriş merkezi ve sergi yeri olduğunu bile, ancak insan denen şuurlu canlı idrak eder. İnsan olmazsa öyle bir yerde bulunan ve onun istifadesi için hazırlanmış her şeyin kıymeti birden hiçe iner ve anlamsızlaşır.

Öyle ya, kim merakla en son gelen filmleri seyretmeye koşacak ve onlarla ilgili yorumlar yapacak ki? Kim çeşit çeşit eşyalar üzerindeki ince işçilikleri, güzel tasarımları fark edip, memnuniyetini belli ederek onlara müşteri olacak? Kim stantlarda sergilenen farklı farklı tabloları, tarihî eserleri, kıymetli kitapları, teknolojik ürünleri merakla seyreder, heyecanla beğenir, hayranlıkla takdir eder? Düşünen ve anlayan muhataplar ve müşteriler olmazsa, tüm o sergilerin varlıkları ile yoklukları arasında bir fark kalır mı?

İşte insan, kâinat sergisinde gösterilen tüm ilahî sanatları beğenen, haşmetli icraatları takdir eden ve hayranlıkla seyreden, ilahî güzellikleri ve mükemmellikleri kendi akıl ve kalp aynasında aksettiren, tattığı hayat nimetine ve zevk ettiği lezzetlere hem çok ihtiyaç duyan, hem o hayat nimetinin ve o vesileyle aldığı hazların devamına çok iştiyak gösteren ve adına dünya denilen serginin hem en meraklı ve heyecanlı seyircisi, hem o sergiyi düzenleyeni, değiştireni ve tanzim edeni ve bu suretle dünyanın işleyişine ve içindeki diğer canlıların faaliyetlerine müdahale edeni olduğu hâlde ve ortaya koyduğu medeniyetle yaratıcısının ilahî sıfatlarını temsil etme makamına çıkan bir önemli mevkii işgal ettikten sonra; en yukarıya çıktığı bir seviyeden onu en aşağıya düşürecek ve en acınası bir şekilde perişan edecek olan ölümle idam edilmesine ve önemli hizmetlerinin karşılıksız bırakılmasına nasıl izin verilebilir?

İnsanın sahip olduğu yüksek kıymetin tamamen neticesiz kalması düşünülebilir mi? Onu böyle mümtaz bir konuma çıkaran, ona böyle bir merhametsizlik eder mi, insaniyetin tüm ayrıcalıklı özelliklerini kendi eliyle ortadan kaldırır mı ve onu bir daha dirilmemek üzere ölüme mahkûm edip terk eder mi?

Hâlbuki insana öyle bir kabiliyet verilmiş ki, sahip olduğu potansiyelin çok azını burada kullanabildiğinden ve sınırlı, kısıtlı, boğucu ve fâni dünya hayatı onları hiçbir şekilde tatmin edemediğinden; “sınırları belirlenmemiş, ucu açık ve serbest bırakılmış ve çekirdek hükmündeki” sınırsız kabiliyetlerinin kendilerini gösterme fırsatı bulacakları esas kullanım yerlerinin ve saadete ulaşma mekânlarının bu elverişsiz yer olmadığı ve o maddî ve manevî cihazlarının bir başka yer için dizayn edildiği ve o insanın oraya gideceği için böyle mükemmel cihazlarla donatılmış olduğu ve mevcut kabiliyetlerinin eğitilmesi, geliştirilmesi, sümbüllendirilmesi ve orada istenen meyveleri vermesi için bu hayata geçici olarak gönderildiği açıkça görülmüyor mu?

Risale-i Nur Eğitim Programı’mızın “Öldükten Sonra Dirilişin ve Ebedî Hayatın Varlığının İspatı” isimli bölümünün bir parçası ve Onuncu Söz-Haşir Risalesi’nin 11. Hakikat”inin izah metni olan yazımızda sunulan hakikatlerin tam olarak hissedilerek pekiştirilmesi için, eser metnini de içeren görsel destekli ders videosunu da aşağıdaki adresten izlemenizi tavsiye ediyoruz.

Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programı-74 Ders Videosu:  Issız Festival

https://youtu.be/CA-jXX44fKY

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum