Salahattin ALTUNDAĞ

Salahattin ALTUNDAĞ

Bilineni Derinleştirmek — Hitaptan Usûle, İlhâmdan Delile

İŞARETLERİN İZİNDE - EMİRDAĞ’DAN KELİME KELİME BİR YOLCULUK (01-DEVAM):

(Hazret-i Üstâdımız Bediüzzaman’ın Kur’ân’dan aldığı ders ve ilhâmın, zarâfet ve ferâsetle kurduğu usûlü; güncel ilimle buluşturan bir okuma.)

Seherde açılan bir kapı gibi düşünün: Bildiğimiz hakikatler orada; fakat her seferinde başka bir açıdan ışık aldı.

Bu yazı, “yeni bir şey keşfetmek” iddiasıyla değil, bilineni derinleştirip yaşama yaklaştırmak niyetiyle—ve önceki yazımıza gelen kıymetli okuyucu tesbitlerine cevâben—kaleme alındı. Yazı dizimizin “İşaretlerin Pedagojisi: Kısa Ama Yoğun” başlıklı birinci bölümünde Üstâdımız Bediüzzaman Hazretleri’nin Kur’ân’dan aldığı ders ve ilhâmla, zarâfet ve ferâsetle uyguladığı ilkeleri bugünün kavramsal diline taşıyarak, kalbî sezgiyi ilmî kavrayışla buluşturduk.

Hitâbın kurduğu iklime baktık: “Aziz”in kıymet telkini, “sıddık”ın tutarlılık dersi, “kardeşlerim”in yoldaşlık ünsiyeti… Çağdaş psikoloji ve eğitim literatüründeki karşılıklarıyla gösterdik. Sonunda da küçük, uygulanabilir adımlarla okumanın bir riyâzete, riyâzetin de ferâhlığa dönüşebileceğini denedik: bir niyet cümlesi, iki basit soru, üç satırlık kapanış özeti…

Bu metin, gelen yorumlara hürmeten, aynı hakikate bir adım daha yaklaşma çabamızın kaydıdır.

whatsapp-image-2025-10-20-at-15-40-44.jpeg

“YENİ BİR ŞEY KEŞFETMEK” DEĞİL; BİLİNENİN UFKUNU GENİŞLETMEK

İlk yazımız, bazı okurlarda şu duyguyu uyandırmış olabilir: “Üstâd’ın Lâhika mektuplarındaki ‘Aziz, Sıddık Kardeşlerim’ hitâbının hem bir taltif hem de ‘öyle olunuz’ çağrısı içerdiği zaten biliniyordu. Hattâ Nûr Külliyâtı’nda ‘fenâ bir adama iyisin iyisin desen…’[1] gibi meşhûr ölçü de var.” Doğru. Bizim murâdımız; “bakın hiç söylenmemiş bir şeyi bulduk” demek değil—zaten metinde açıkça ifade ettik: murâdımız haklı görünmek değil; huzurla hakka yakın durmak.

Peki öyleyse birinci bölümdeki yazının değeri nerede? Üç yerde:

1) Husûsî olanı umûmîleştirmek.

Talebe–müellif bağlamında “hepimizin bildiği” bir inceliği, gündelik okuma ve yaşama pratiklerimizin genel metoduna tercüme ediyoruz. Yani, Lâhika’da işleyen o zarîf “hitâp → kimlik → istikâmet” zincirini bir okuma usûlüne dönüştürüyoruz. Bu, metnin mânâsını kapalı bir “iç kavrayış” olmaktan çıkarıp herkes için işletilebilir bir disipline çevirir.

2) Kavrayışı disipline etmek (operasyonelleştirme).

Aziz/Sıddık” gibi kavramların çağrıştırdığı mânâyı; niyet cümlesi, iki kenar notu, üç satırlık kapanış gibi küçük ama sürdürülebilir adımlara bağlıyoruz. Böylece kıymet duygusu vakit disiplinine, sıdk iddiası ise tutarlılığa dönüşüyor. Bu, bilinenin davranışa tercümesidir.

3) Çağdaş bilimle köprü kurmak (üslûp tercümesi).

Bu yazıda, Bediüzzaman Hazretleri’nin Kur’ân’dan aldığı ders ve ilhâmla, zarâfet ve ferâsetle uyguladığı ilkeleri, güncel psikoloji ve eğitim biliminin bulgu ve kavramlarıyla destekleyerek ele alıyoruz: kimlik-temelli motivasyon (identity-based motivation), öz-belirleme teorisi (self-determination theory), normatif çerçeveleme (injunctive norm), ön-düzenleyici (advance organizer) gibi başlıklar bugün yüzlerce deney ve derleme çalışmasıyla tartışılıyor (ör. Oyserman; Ryan & Deci; Tankard & Paluck; Mayer).[2] Amaç, Üstâd’ın sözünü “meşrû kılmak” için değil; muhâtap halkasını genişletmek için farklı dilleri birbirine tercüme ediyoruz.

“ZATEN BİLİYORDUK” İTİRAZINA CEVABIN OMURGASI

Evet, biliniyor; ama…

  • Sistematikleştirilmemişti. Hitâbın gönülde uyandırdığı duygu, pek çoklarımızda sezgi düzeyinde mevcuttu; biz onu adımlar hâline getirdik.
  • Ölçülüp tartılmamıştı.İyisin iyisin” ilkesi, modern literatürde “kimlik aşılaması / kimlik çağrısı” olarak sınanıyor: kişi kendine atfedilen kimliğe uygun davranmaya yatkınlaşıyor (Oyserman).
  • Genel hayata yayılmamıştı. Lâhika bağlamındaki incelik, bugün bildirim yağmuru altında okuma–düşünme–amel üçgenine nasıl çevrilir? Yazı tam burada güncelleme yapıyor.

Kısacası: “Zaten biliyorduk”un yanına, “nasıl sürdürülebilir kılınır, nasıl başkalarına aktarılır, nasıl bugünün koşullarında işler hâle getirilir?” sorularını koyuyoruz.

“BATILI KAYNAKLARA YASLANMAK” MESELESİ

Bir başka itirâz da şöyle gelebilir: “Neden mutlaka modern bilimle desteklenmeli?” Şu yüzden: Muazzez Üstâdımızı ispat için değil, muhatabı genişletmek için. Aynı hakikatin iki dilde—hikmet ve bilim—konuştuğunu göstermek, özellikle genç okurun “bu prensipler bugün de çalışıyor” diye görmesine hizmet eder. Bu bir denk düşürme çabasıdır; ölçümüz yine budur: “Sözümüz, vahyin ve hikmetin çizgisiyle uyumlu mu?” Bilimsel literatür burada şahitlik eder; hüküm koymaz.

BARLA’DAN BUGÜNE: İKİ MERCEKTEN OKUMA

Bediüzzaman Hazretleri’nin 1927’lerde Barla’da, tecrit ve tarassut altında; kütüphane, akademik çevre ve “hızlı bilgi akışı” imkânlarından mahrumken kurduğu cümlelerin bugün laboratuvar, sınıf ve saha çalışmalarının kavramlarıyla örtüşmesi, iki mercekten birlikte anlam kazanan bir vakıadır: inanç merceği ve yöntem/ilke merceği. İnanç merceğinden bakınca görünen şudur: Bediüzzaman, Kur’ân’dan aldığı ders ve ilhâmla, zarâfet ve ferâsetle insan fıtratına uygun ilkeleri sezmiş ve kelime ekonomisiyle inşa edici bir dile çevirmiştir. Yöntem merceğinden bakınca ise aynı ilkelerin, aradan geçen on yıllara rağmen, modern psikoloji ve eğitim bilimlerinin farklı yollardan ulaştığı sonuçlarla yakınsadığı görülür (Oyserman, 2015; Ryan & Deci, 2017; Mayer, 2024; Sweller, van Merriënboer, & Paas, 2019).

Burada iddiamız “bilim, vahyi tasdik etti” gibi indirgemeci bir slogan değil; daha ince bir uyumdan söz ediyoruz: Vahyin rehberliğinde sezilerek zarâfetle uygulanan ilkeler, modern disiplinlerde başka bir lisânda yeniden tasvir edilebiliyor. Buna yöntem dilinde yakınsayan geçerlik denir: farklı güzergâhlardan yürünüp aynı zirveye varılması (Tankard & Paluck, 2016; Bryce, 2023).

Barla’nın mânevî sükûneti bu bakımdan öğreticidir: Gürültü azaldığında, âyetleri âfakta ve enfüste birlikte okuma terbiyesi belirginleşir; cevâmiu’l-kelim üslûbuna yakın, “az sözle çok mânâ” taşıyan bir dil oluşur. Her bir “işaret”, okurun içinde üretken bir tefekkürü uyandırır; okuru pasif alıcıdan aktif mütâlaa sahibine taşır. Bu, modern eğitim dilinde üretken öğrenme ve anlamlı öğrenme diye kavramsallaştırdığımız sürecin tam karşılığıdır (Mayer, 2024; Bryce, 2023).

Neticeyi bir cümlede toplayalım: Hazret-i Üstâd’ın Kur’ân’dan aldığı ders ve ilhâmla sezdiği ve zarâfetle uyguladığı ilkeler; bugün psikoloji ve eğitim bilimlerinin kavramlarıyla konuştuğumuzda da ayakta duruyor. Bu hem metnin fıtrata yaslanan omurgasını, hem de okurun bugünkü dünyasında huzurla hakka yakın durmayı kolaylaştıran pratik gücünü gösterir (Ryan & Deci, 2017; Oyserman, 2015).

Bediüzzamanlık”, sâdece zihin keskinliği değil; vahyin terbiyesiyle yoğrulmuş ferâsetin, kelime ekonomisiyle kurulmuş derinliğin ve zamanlar üstü isâbetin bir arada görünmesidir. Barla’nın tecridinde, kütüphanesiz ve muhâtapsız iken kurduğu ilkelerin, doksan yıl sonra modern psikoloji ve eğitim bilimlerinin kavramlarıyla örtüşmesi; şöhret değil hakikat sadâkati doğurur. Bu da lakâbının (Bediüzzaman) mânâsını doğrular: çağın içinden çağlar-üstüne bakan bir nazar, kalple aklı aynı istikâmette yürüten bir hikmet.

Barla’nın sükûnetinde kurulan bu cümleler, aradan geçen on yılları aşarak bugün de işlerliğini koruyorsa; bu, Bediüzzaman’ın sadece bir müellif değil, “çağın bedî’i” olduğunun en sakin, en sağlam delilidir.

SON SÖZ: BİLİNENİ DERİNLEŞTİRMEK, DERİN OLANI YAYGINLAŞTIRMAK

Barla, sonrasında Kastamonu ve en nihâyetinde Emirdağ’dan bugünün bilimine uzanan bu manevî köprü, yazının başındaki murâdımızı teyit ediyor. Evet, “Aziz, Sıddık Kardeşlerim”in taşıdığı çağrıyı yıllardır biliyoruz. Fakat her hakikat gibi bu da yeniden işitilmeyi, yeniden yaşanmayı ve en önemlisi, fıtrata dayanan köklerinin bugünün diliyle de gösterilmesini ister. Bizim çabamız, bu bilinen inceliği:

  • Genel bir usûle (herkesin tatbik edebileceği bir yola),
  • Pratik bir disipline (küçük ama ısrarlı adımlara)
  • ve Çağdaş şahitlikle (hikmet ile bilimin buluştuğu noktada)

buluşturarak hem derinleştirmek hem de yaygınlaştırmaktır.

Bir cümle ile toplayalım: Bu yazı dizisi, “yeni” bir söz iddiası değil; Barla’da Kur’ân’dan alınan ders ve ilhâmla filizlenen bir hakikatin, bugünün dünyasında ilimle nasıl kök salabileceğini göstermek için kurulmuş bir köprüdür. Murâdımız yine aynı: haklı görünmek değil; huzurla hakka yakın durmak.

Bir sonraki yazı: ÇEKİRDEĞİN İÇİNDEKİ UFUK

Bir külliyâttan seçilmiş tek bir nüve: o küçük hakikat nasıl büyük mânâlara kapı aralar; “merak”, “vakit” ve “vazife” bağlamında pratik ne demektir - birlikte keşfedeceğiz.

Yeniden buluşmak duâsıyla, Allah’a emânet olunuz.

NOTLAR VE KAYNAKÇA:

[1] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Mektubat 265 : Yirmiikinci Mektub/Birinci Mebhas/DÖRDÜNCÜ VECİH:/Üçüncü Düstur). İstanbul: Envar Neşriyât.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Mektubat 474 : Hakikat Çekirdekleri). İstanbul: Envar Neşriyât.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Münazarat 42 : Eski Said'in aşairin suallerine verdiği cevablar). İstanbul: Envar Neşriyât.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 123 : İkinci Zeyl/Hakikat Çekirdekleri). İstanbul: Envar Neşriyât.

[2] Oyserman, D. (2009). Identity-based motivation: Implications for action-readiness, procedural-readiness, and consumer behavior. Journal of Consumer Psychology, 19(3), 250–260.

Oyserman, D. (2015). Identity-based motivation. Institute for Social Research (özet derleme).

Ryan, R. M., & Deci, E. L. (2000). Self-determination theory and the facilitation of intrinsic motivation, social development, and well-being. American Psychologist, 55(1), 68–78.

Ryan, R. M., & Deci, E. L. (2017). Self-Determination Theory: Basic Psychological Needs in Motivation, Development, and Wellness. New York: Guilford Press. (Yayıncı sayfası).

Tankard, M. E., & Paluck, E. L. (2016). Norm perception as a vehicle for social change. Social Issues and Policy Review, 10(1), 181–211.

Mayer, R. E. (2024). The past, present, and future of the Cognitive Theory of Multimedia Learning. Educational Psychology Review, 36(1), 1–27.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum