Prof. Dr. Şadi EREN
Allah’ın Yakınlığı
ALLAH BİZE YAKIN MI?
Sahabinin biri Allah Resulüne şöyle sorar: “Ya Rasulallah, Rabbimiz bize yakın mı? Şayet yakınsa gizliden yalvaralım. Yoksa uzak mı? Şayet uzaksa yüksek sesle dua edelim.”[1]
Cenab-ı Hak, cevaben şu âyeti indirir:
“(Ey Peygamber!) Kullarım sana benden sorduklarında, muhakkak ben çok yakınım. Dua edenin duasına cevap veririm. Artık onlar da bana icabet etsinler, bana inansınlar. Ta ki, maksatlarına nail olsunlar.”[2]
Bu âyetle ilgili bazı ince manalara dikkat çekmek istiyoruz:
-Âyet duada kul ile Allah arasında bir aracı olmadığına işaret eder. Şöyle ki: Peygamberimize zaman zaman sualler sorulmuş ve bunlarla ilgili âyetler indiğinde “De ki…” denilip cevapları bildirilmiştir.[3] Burada ise Cenab-ı Hak Resulünü vasıta yapmadan “De ki” demeyip doğrudan doğruya “ben çok yakınım” demiştir.
-Yakın olan Allah’tır, yoksa kullar değil. Bu, güneş ile insanların durumu misaliyle ele alınabilir. Güneş bize çok yakındır, ısısıyla ışığıyla bizde tasarrufta bulunur. Biz ise, ondan çok uzağız.
-Allah’ın yakınlığı zâtı itibarıyla olmayıp, ilim ve kudret gibi sıfatları yönündendir. Mesela şu âyete bakalım:
“Allah’ın rahmeti muhsinlere (iş ve amelini güzel yapanlara) çok yakındır.”[4]
O’nun kudret eli her şeye ulaşır. O’nun rahmet eli her muhtaca yetişir. O, dua edenlerin hallerini görür, seslerini işitir, kalblerinin en derinlerinden geçen şeyleri bilir. Gördüğü, işittiği, bildiği için onların isteklerini nazara alır, dua dilekçelerine cevap verir.
Bediüzzaman Allah’ın yakınlığını eserlerinde serpiştirilmiş bir şekilde muhtelif cihetlerden ele alır. Bunlardan en dikkat çekenlerden biri ise Lemaât eserindeki şu kısımdır:
Mahbûb-u hakiki en akreb hem en eb’addir
Ey esbab-perest arkadaş! Rahmet ü ilm ü kudret,
Denizinde daima müsebbihane yüzen kâinat timsalini,
Görmek eğer istersen benimle beraber gel, hayâli bir seyahat.
İşte bahr-i ummanın -fakat suyu tatlıdır- en derin bir yerini,
Kendine makarr etmiş yüzlerce menzillere,
Havi olan bir cesim tahtaları pek ince,
Tahte’l-bahrin içine sen karınca cismini ben arı libasını,
Giyeriz de gireriz.
İstersen gel de otur kanadımın üstüne beraber de uçarız.
Muhit-i havainin denizinde yüzeriz.
Onun orada var bir balonu.
Bu müthiş bir balondur, binlerle bölmeleri var.
Mürettep muntazamdır, biz de girdik içine.
Ben kondum pencereye, sen istedin altını.
Ey karınca kardeşim, tahte’l-bahirde
İsterdik suyun yüzünü görmek.
Burada istiyoruz ziya ile yıkanmak, ben bilirim yolunu.
İkisinde ikişer yolumuz var, bir basar-nazar yolu,
Basar surete bakar, bölmelerde dolaşır.
Dama ulaşır ya ulaşmaz, işte tarik-i fenni.
İkincisi hidayet-basiret tarikidir.
Hidayet hakka bakar, basiret hakikate.
Hakk u hakikat öyle birer keskin âlettir,
Ki tahte’l-bahri balonu
Neresini istersen onlar ile delersin, mâ u ziyâ alırsın.
Ben pencerede görürüm, zaten pek çoktur pencereler.
Sen zulmette oturdun, görmezsin hiçbirini.
Bizim gibi küçücük hayvanlara kâfidir,
Mesamatta tereşşuh, menâfizde şuâat.
Sen sözümü tutmadın, bölmelerde dolaştın.
Bir şey bulmadın, ayaklar ezdi seni.
İşte âlemde olan sebepler vasıtalar, benzer o bölmelerde,
Müretteb u muntazam perdelere, duvarlar.
Her birinin altında, hem dahi pek yakinî,
Melekûtiyet vechinde ma-i kudret işliyor
Ziya-ı ilim okşuyor, nesim-i rahmet yelpezler,
Yüzünü hem gözünü, cânını cenânını.
ALLAH BİZE YAKINDIR
Şu kâinat Allah’ın rahmet, ilim ve kudret denizinde daima tesbih ile yüzmektedir. Bediüzzaman bu manayı denizde bir denizaltı ve havada bir balon misali ile şöyle zihne yaklaştırır:
Nasıl ki suyu tatlı bir denizde tahtaları pek ince bir denizaltıda olanlar her daim o tatlı suyla kuşatılmışlardır veya havada binlerle bölmeleri olan bir balonun içinde olanlar her halükârda havanın içindedir. Bu denizaltının veya balonun içinde olanlar açısından suya ulaşmada ve ışığa kavuşmada iki farklı yol vardır. Bunlardan biri fen yoludur. Bu yolda göz-nazar ile gidilir. Bunlarla denizaltının ve balonun içinde dolaşılır. Bediüzzaman bu yolda gideni karınca ile sembolize eder.
Diğeri ise hidayet-basiret yoludur. Hidayet hakka bakar, basiret hakikate… Hak ve hakikat keskin birer âlettir, bunlarla o denizaltıdan ve balondan kolaylıkla su ve ışık alınır. Bediüzzaman bu yolda gideni arı ile sembolize eder.
Bu ikisinde pencerede olan kimse gayet kolaylıkla suyu ve ışığı görür. Ama bölmelerde dolaşan biri, o kadar yakın olmakla beraber suya ve ışığa ulaşamaz.
İşte, âlemde olan sebepler, vasıtalar bu denizaltı ve balondaki bölmelerde bulunan tertipli ve düzgün perdelere, duvarlara benzer. Bu bölmelerin her birinin altında hem de pek yakînî bir şekilde, onun melekûtiyet vechinde kudret suyu işler, ilim ziyası okşar. Rahmet nesimi de insanın yüzünü, gözünü, canını, gönlünü eserek ferahlatır.
HİDAYET HAKKA BAKAR, BASİRET HAKİKATE
Başlıkta geçen “hidayet, basiret, hak ve hakikat” kelimeleri uzun tahliller yapılabilecek derinliğe sahiptirler. Burada kısaca şöyle diyebiliriz:
Hidayet Allah’ın yol göstermesidir. Yani Hakk olan Allah hakkı gösterir. İnsanın maddi gözüne “basar”, kalb gözüne ise “basiret” denilir. Basar ile eşyayı, basiret ile ise eşyanın hakikatini görürüz. Dolayısıyla “Hidayet hakka bakar, basiret hakikate.” Hakkı gösteren Allah’tır, insan ise basiretle bakabilirse hakikate ulaşır.
"Hak" ve "hakikat" aynı kökten gelir. Türkçede hak kelimesi “gerçek” ile, hakikat kelimesi ise “gerçeklik” ile karşılanabilir. Hz. Peygamber her iki kelimeyi beraber kullandığı bir sözünde şöyle der: “Her hakkın bir hakikati vardır.”[5]
Mesela ölüm haktır. Hak olan ölümün hakikati ise bedenden ruhun ayrılması olayıdır. Bu misal gibi gerçek olan her şeyin bir hakikati, yani o şeyin ne olduğu sualinin cevabı bulunur. Sözgelimi gördüğümüz eşya haktır. Bunların hakikati ise bunlarda tecelli eden ilahi isimlerdir.
[1] Beydavi, Envaru't-Tenzil, I, 106.
[2] Bakara, 186.
[3] Mesela İsra, 85; Kehf, 83…
[4] A’raf, 56.
[5] Beyhakî, Şuabü’l-îmân, XIII, 160, Hadis No: 10108.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.