Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Acelecilik Bize, Şerri Bile İstetir

Düzenli olmasa da Kur'an meali okumaya, başta bir muvahhit olarak: "Rabbimiz bize ne diyor, ne mesaj göndermiş; benden talebi nedir, bize Peygamberimiz Aleyhisselam aracılığı ile ne anlatmak istemiş?" öğrenmeye, bunlarda derinleşmeye ve bunları hâl ve kal lisanımızla anlatmaya çalışırız. Kur'an'ın bu asırdaki bir mazhar ve ma'kesi olan Risale-i Nurlar ise, öğrendiklerimizin ve imanımızın gerekçelerinde ve hakikatlerinde derinleşmeye vesile olması cihetiyle, ayrı bir yere ve öneme sahip elbette.

Bu okumalarımız bizi, Kur'an'ı mealden ibaret gören bir anlayışa götürmez, götürmemeli de. Bunun zararını, tâ lise yıllarından beri biliriz ve çokça da müşahede etmişizdir.

Bunlardan, mealist diyebileceğimiz kesimden hem de ileri düzeydekilerin konuşmalarında yer verdikleri bazı ayetlerin meallerine ve tefsirlerine, başka kaynaklardan baktığımızda; farklı izahlarla karşılaşıyoruz çoğu zaman. Mealistlerin çoğu, ya kasten ya da noksanlıklarından, veya başka kaynaklara bakmadıklarından, maalesef çoğu meselelerde eksik kalıyorlar ve izleyicilerini yanıltıyorlar. Herkesin her dinlediğini, mukayeseli okuması da zor. Hâliyle bu kesim insanlara, ihtiyat ile yaklaşılmasını şiddetle tavsiye ediyorum.

Kur'an'ı mealden ibaret gören birkısımları da var ki bazı âyetlerin mealini bahane ederek dini bile terk etmişler. Bunlardan birkaçına, dini terke bahane ettiği âyetin izahını, geniş tefsirini, hakikatlerini anlattığımızda: "Allah, bunları niye böyle uzun anlatmamış?" itirazı ile karşılaştık bazen. Allah, âyetinde kısa söyler, tâ uzun olsun, cevabını verdik. Sözün güzelliği kısalığındadır, diye belâgat ilminin bir düsturudur. Her asrın aynı âyetten dersini alması, hakikati talim etmesi, Kur'an'ın az sözle çok şey anlatmasından kaynaklanıyor zaten. Kur'an, yine insana, insanı ve kâinatı anlatan; insana geçmiş ve geleceğini talim eden, insanın, insana mahsus ve insana değer katan müşkil ve azim suallerini cevaplayan bir kitab-ı İlâhî. Yani insanın anayasası konumunda. Anayasa, bir teferruat kitabı değil, usul ve esas kitabıdır. Diğer teferruat hususları, onun tefsiri mahiyetindeki başta onun mübelliği olan Peygamberimizden ve asırlara göre yazılan diğer tefsirlerden öğreneceğiz.

Böyle bir girişten sonra, notlarımın arasında en fazla yer verdiğimiz ve bazen de derslerde bahis konusu yaptığımız İsra Suresinin "İnsan, hayra olan duası gibi şerre de dua eder. Çünkü insan çok acelecidir." mealindeki 11. âyetine gelmek istiyorum. Âyet-i Kur'an, bu aceleci yönümüzü ne kadar kesin ve keskin bir şekilde ortaya koyuyor değil mi? İnsan şerri ister mi? Hem de hayrı istediği kadar. İstemez, istememesi lazım. Ama istiyor ki âyet bunu hem de istisna tutmadan ifade ediyor.

Aceleciliğimizin çok zararları ve hayra mani cihetleri var. Daha yakında da yaşadığım ve çoklukla müşahede ettiklerimiz bile var. Aceleliklerimiz ve lüzumsuz münakaşalarımızla, bazen açık kapıları da kapattığımız oluyor, farkında mıyız? Şahsen pek değiliz. Münakaşa ile kazanacağınız hiçbir şey olmadığı gibi, bazen de haklı davanın haksız savunucusu konumuna düşebiliyoruz.Bizi münakaşa ile sonuç almaya iten de yine biraz aceleciliğimiz oluyor.

Acelecilik fıtratımızda niçin yerleştirildi peki o zaman? Bunu iyice belirlersek, diğer duygularımızda olduğu gibi, bu hasletimizi de yönlendirebiliriz. Cenab-ı Allah, "sevme, yeme, içme, inat etme, aceleci olma" demiyor ki. Bunları helal dairede ve doğru şekilde yapın, diyor. Yani bunları Kur'an dairesinde yönlendirinin, emrediyor.

Yılbaşında "Ben içeceğim." diyen bir öğrencimize:"Ben de içeceğim." cevabını vermiştim de arkadaş, çok şaşırmıştı. İçmeden, yemeden yaşamak mümkün mü? Ama neyi içiyor ve neyi tüketiyoruz, ona bakmak lazım. "Tut dilini kurtar ahiretini." hadîsinden ilhamen "Tut gözünü kurtar ahiretini." diye anlattığımız zeminlerde hep takdirle karşılandık. Yani Kur'an bize konuşma, bakma demiyor. Ya "Ne diyor?" Helal dairesi geniştir, helale bak, helali konuş, diyor.

Bazı rivayetlerde aceleci olmamız gereken hususlar da açıklanmış. Mesela namazı vaktinde kılmada acele et. Yani aceleyle namazı ortadan çıkar, anlamında değil. Vakti geçirmeden eda anlamında. Şeytan, uzun tecrübesiyle yeni taktikler geliştirmiş. Artık "Namazı kılma."demiyor; "Kılarsın." diyor. Kılarsın gibi sevimli yaklaşımlar, yaşın daha genç büyüyünce de kılarsına evrilebiliyor. Aman dikkat.

Başka nerede acele edelim? Günah ve hatalara karşı da tövbe ve tövbe sayılan manevî pişmanlıkta acele edelim. Çünkü oradaki ihmal, bazen önü alınamaz ve vazgeçilmez bir alışkanlığın âlemimize yerleşmesine sebep olabiliyor. Acizâne birebir konuştuğumuz tüm dalâlet ehlinin konuşmalarının arasında hep, günaha bulaşmış ve bundan bir çıkış yolu bulamamış olanları gördüm. Çareyi tenaside yani başta kendisini, sonra Allah'ı unutmada bulunmuşlar ve buluyorlar zavallılar. Sonuçsuz ve esassız tesellerinden bunu anlıyoruz.

Acelecilik belası ile gayet sathî bir surette yaklaştığımız her okuma, her faaliyet güzel bir sonuç için gerekli merdivenleri atlamamızı da netice verebiliyor. Sabırla, teenni ile hareket eden, zamanı uzatmış görünüyor ama aslında menzile daha erken varıyor.

Yine, mealini okuduğumuz aynı mahiyetteki âyetlerden mesela Neml Suresinin "Acele istiyor olduğunuz şeyin (azabın) birkısmı belki size gelmek üzeredir." mealindeki 77.âyeti, sanki sadece o döneme değil de bu dönemdeki kendisine hatırlatmada bulunduğumuz kişilerin "Hani azab, nerede cehennem?" gibi sözlerle mukabele edenlere karşı söylenmiş gibi.Bu güruhu, Cenab-ı Allah yine, Zariyat Süresinin "Zebaniler onlara tadın azabanızı, kendisini acele istemekte olduğunuz şey, işte budur." mealindeki 14. âyetinde tarif ediyor. Ama iş işten geçtikten sonraki hâllerini.

Evet dostlar, Cenab-ı Allah acele etmeyin, demiyor. Hâdisâtın arka planını göremeyen, kaderin ince sırlarına akıl erdiremeyen, erdiremediği için kendisi için bile şerri isteyebilen nazarların aceleciliğine dikkat çekiyor. Aceleci nazarın, insana eceli bile yakınlaştırabileceğini bize bildiriyor. Hizmet odaklı olmakla, neticeyi hizmetin sahibine bırakmakla, çoğu aceleciliklerimizi yenebiliriz herhalde.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum