Mesut ENDER-ARAŞTIRMALARIN DİLİ

Mesut ENDER-ARAŞTIRMALARIN DİLİ

Fıtratları Ayarlama Enstitüsü

Hayatı filme de alınan ünlü İtalyan dalgıç Enzo Maiorca, Sicilya’da denize dalmak için hazırlık yapıyor ve kızı Rossana ile konuşuyordu.

Tekneye girmeye hazırlanırken, sırtına hafifçe vuran bir şey hissetti.

Dönüp bakınca bir yunus gördü; ancak yunusun oynamak için değil, bir şeyler anlatmak için dokunduğunu fark etti.

Yunus dibe doğru yüzünce Enzo da onu takip etti.

Yaklaşık 12 metre derinlikte, terk edilmiş bir ağa yakalanmış bir başka yunus olduğunu gördü.

Enzo hemen yukarıya yüzüp, kızından dalış bıçaklarını vermesini istedi. Kısa süre sonra kızıyla birlikte dalıp ağlara takılan yunusu serbest bırakmayı başardılar. Yunus, insan çığlığına benzer sesler çıkardı. Bu mutluluk çığlıydı; Çünkü, bir yunus su altında ancak 10 dakikaya kadar kalabilirdi.

Serbest kalan yunusun yüzeye çıkmasına Enzo, kızı Rosana ve diğer yunus yardım etti.

İşte o zaman bir sürprizle daha karşılaştılar: Kurtardıkları yunus hamileydi!

Erkek yunus onların etrafında daire çizerek neşeli sesler çıkararak yüzdü ve sonra Enzo'nun önünde durdu; sanki minnettarlıkta bulunuyor gibi yaparak yanağına (bir öpücük gibi) dokundu.

Sonra karı-koca yunuslar, yüzüp gittiler.

Enzo Mallorca bu olayı şu şekilde yorumladı:

"İnsan, hayvanlar dünyasına saygı duymayı ve onunla konuşmayı öğrenene kadar, dünyadaki gerçek rolünü asla bilemez.”

Peki insan, rolünün sınırlarını ve sorumluluklarını biliyor mu? 

***

Gerçek Bir Felaket Anonsu

4 aydır Marmara Denizi’ni etkisi altına alan ve temizlenmeye başlanan deniz salyasıyla (müsilaj) mücadele sürerken Marmara Denizi'nde şimdi de yeni bir problemin baş göstermeye başladığı tespit edildi. Marmara'daki deniz salyasına karşı çalışmalar devam ederken şimdi de 1270 metre derinliğindeki Çınarcık Çukurunda ölümcül hidrojen sülfür gazı oluştuğu tespit edildi

Deniz ekosisteminin sağlıklı olup olmadığının en net gözlemlendiği istasyonlardan olan Çınarcık çukurunun derinliklerinde tespit edilen hidrojen sülfürün, uzmanlara göre, Marmara Denizi ekolojisinde yeni bir döneme geçildiğinin kanıtı olarak gösterildi.

Uzmanlar, "Deniz salyası, aşağı doğru çöktüğü derinliklerde ve farklı metrelerden alınan örneklerde gözlemlendi. Hidrojen sülfür, denizde yeterli oksijen kalmayınca oluşur. Bu durum 45C kodlu istasyonda 500 metreden itibaren derinliklere doğru hidrojen sülfür olduğunu açıkça gösteriyor.”

Sağlıklı bir ekosistemde görülmesinin arzu edilmediği bir çözünmüş gaz olan hidrojen sülfürün bir litrede 2-2.5 mg oranında bulunması zaten oldukça kritik seviyelerde olan deniz suyunun kimyasal özelliklerinin bozulduğunu gösterdi.”

***

Felaketler asrını geçtiğimizi zannederken, daha dehşetli bir asrın kapısından girmişiz…

Silahlı savaşlarıyla yüz milyonlarca insanı öldürüp, sonra da zafer çığlıkları atan güçlülerin, şimdi de tabiata, hatta yıldızlara sahip olma arzusuyla yanıp tutuşması sonucunda dünyayı, dünyalıya dar ettiniz.

İçtimai ve hukuki alanda insan haklarını ve sosyal yaşamı yerle bir eden ideologlarınıza ve onlara körü körüne tabi olan içtimaiyyûn, siyasiyyûn, ahlakiyyûn ulemanıza soruyorum:

“Ne halt yediniz de dünyayı böylesine kirlettiniz.”

“Siz ne yaptınız böyle?”

“Ne yaptınız da denizi pislettiniz, havayı kirlettiniz, ozon tabakasını deldiniz, iklimleri değiştirdiniz, hastalıkları yaydınız?”

“Ne yaptınız da insanları fiziken ve aklen sakat bıraktınız?”

…Ve bunların üzerinden hala rant devşiriyorsunuz!

Çekin o pis ve bulaşıklı elinizi tabiatın üstünden!

Çekin o kanlı ellerinizi mevcudatın üstünden!

Çekin o pis nefislerinizi insanların üstünden!

Fıtrat Deformasyonu Yaşatıyorsun!

İşlediğiniz her bir hata, menfaatiniz için attığınız her bir adım, insanlık için bir yıkım.

Farkındayım bunun için Mars’a kaçmaya çalışıyorsun. Lakin nafile; bu meş’um düşünme tarzın seni izleyecek ve gittiğiniz her neresi olursa olsun orayı da sana dar edecektir.

Tabiata karşı işlediğin cinayetler, sana, hastalıklar ve musibetler olarak geri dönüyor. Bir bumerang gibi nefsinin başını koparacak.

İnsanların nefislerini kandırdın.  Bir asır önce iç dışa çevrildiğinde gördüğümüz, ayı, hınzır, köpek, sırtlan suretleri şimdi fiziksel olarak da tecelli etti.

Cinsiyetleri yok ediyorsun. Bu zulmünün karşılıksız kalacağını mı sanıyorsun?

Ah be geri zekâlı; sıkı dur; fıtratları değiştiremeyeceksin!

“Ne mümkün zulm ile bîdad ile imha-yı fazilet / “Kaldır muktedirsen vicdanı âdemiyetten!”

Yol yakınken gel, dön.

İnsanlığın fıtrat ayarlarıyla oynama!

Fıtrat dejenerasyonu yapma!

Aileyi bozma!

İnsanları fukaralaştırma!

Toplumu düşmanlaştırma!

Çevreyi bozma!

Habere bak ve titre: “Bir hemcinsiyle evli olan Lüksemburg Başbakanı Xavier Bettel'in yaptığı Brüksel'deki AB liderler zirvesinde duygusal konuşma sırasında, birçok liderin gözyaşlarını tutamadığı belirtildi.”

Utanıyorum şu hayasız ikinci Avrupa’dan!

Öte yandan Macaristan'da LGBTİ+ bireylere yönelik ayrımcılık içeren düzenleme nedeniyle Avrupa Birliği (AB) Budapeşte yönetimine AB’den ayrılma çağrısı yaptı. Hollanda Başbakanı Mark Rutte, AB değerlerini göz ardı etmekle suçladığı Macaristan Başbakanı Viktor Orban'a, "Burada yeriniz yok. 50. maddeyi işletin ve AB'den ayrılın" dedi.

Çek Cumhurbaşkanı Milos Zeman ise bir TV programında Macaristan Başbakanı Orban’ı destekleyerek eşcinselleri “iğrenç” olarak tanımlayınca Batı Avrupa’da kıyamet koptu. (28/6/2021)

Kıyametin daha kötüsünü sonra görecekler de kurunun yanında yaş da yanacak!

Ey kiliseler, ey aklı başında olan İsevi Avrupa, neredesin; ortaya çık ve müdahale et! Siyasetten bağımsız olamazsın.

İşte bu, meşhur İkinci Avrupa’dır; dinsiz, hiçbir manevi değere inanmayan, pozitivist, sömürgeci, yıkıcı, menfaatleri için dünyayı ateşe verecek kadar Nero’ncuk!

Ey meş’um Avrupa, insanlığın fıtrat ayarlarıyla oynama!

***

19. yüzyılla başlayıp, 20. yüzyılda devam eden fıtrat dejenerasyonu sağlıksız ve kısır nesiller üretti; insan türünün geleceği karanlık görünüyor.

Batıdan çıkıp dünyayı kavuran bu dehşetli ahlak deformasyonu şekilsiz ve metamorfoz bir nesil üretiyor.

Mutant ideolojiler bunlar.

Komünizmin 21. yüzyıldaki varyansları.

İslam toplumlarını da sallıyor.

Bir yangın ortamında yaşamaya başladık.

Kim nasıl söndürecek bu yangını?

Bu çağrım herkese…

Kalkın ve harekete geçin; elinizden ne geliyorsa yapın.

Kimseden bir şey bekleme. “Kalk ve uyar!”

Hakkı tebliğ et!

“Fıtratları Ayarlama Enstitüsü” Kur!

Şaka demiyorum; yarın yüreği yanan 7 arkadaşınla ilinizdeki dernekler masasına başvur ve “Fıtratları Ayarlama Enstitüsü (derneği)” kur.

Hele de emekliysen vaktin boldur.

Tüzüğünüzü; amaçlarınızı, faaliyet alanlarınızı buna göre yaz.

Bu, cep telefonlarının günlük dile hediye ettiği “Fabrika ayarları” gibi bir şey.

Bu enstitüde, fıtratın sesini dinlet insanlara.

Fıtratı bozanları engelle; neslin imanını korumak için tedbirler al.

Tedafü değil, tehacümdesin.

Eğitimler, seminerler gibi programlar yap bu enstitüde.

Elinizde Risale-i Nur gibi bir “Fıtrat Tamirhanesi” var; bolca atölye çalışmaları yap.

“Fıtrat Sağlığı”nı korumak için fikri ilaçlar üret, üretin.

Temiz fıtratları korumak için “fıtrat zırhı” giyin, giydirin.

Çocukları himayenize alın; hamiyet edin.

“Def’i şerri” önceleyin.

Yapın; boş durmayın; elinizle, dilinizle veya kalbinizle yapabileceklerinizin en iyisini yapın.

Bu yangını söndürmeye bir karınca kadar da olsa katkıda bulun!

Ayarı Bozuk İnsandan Ayarı Bozulmuş Çevreye

Fıtrat ayarlarını bozanlara karşı topyekûn mücadele başlatma zamanı geldi ve geçiyor.

Şeytanın vesveseleriyle “fıtratı bozan bilim” dünyayı da kirletiyor.

Oysa fıtrat Esma-i Hüsna’nın ta kendisidir. Fıtrat tabiattır; güzel isimlerin hakikatlerinin tecelligâhıdır.

Fıtratın bozulması, eşyanın kirlenmesiyle tecelli halindeki Esma-i Hüsna’nın tecelli edememesi ve hakikat hükmünün ortadan kalkmasıdır.

O Esmanın gereklerinin yapılmaması; tabiat aynasının kirlenmesi; aynayı ayna yapan sırlarının dökülmesi veya kırılmasıdır.  

Mesela…

Adl” isminin tecellisi “hukuk” olarak tezahür edecekken, uygulamadan “zulüm” çıkarsa, “Âdil” ismi tecelli edemediği için, fıtrat adaletinin bozulması olarak görünür.

Marmara denizindeki müsilaj “Kuddüs” isminin tecellilerinin ortadan kalkmasından ibarettir. Temizlenirse ve bir daha kirletilmezse “Kuddüs” ismi yeninden parlamaya başlar. 

İnsanın dramı tıpkı yoğun bir trafiğin olduğu bir otobanda, gözlerini kapatıp da karşıdan karşıya geçenler gibi. İnsan, peşin ücrete meftun (acul), cezaları erteleyen bir varlık; oysa her gelecek yakındır. Gelecek de bir gün gelecek.

Beşerin bulaşık eli bulaştırıyor ve çevrede tecelli eden Kuddüs ismi başta olmak üzere diğer isimler çekiliyor ve varlık aynası fonksiyonsuz kaldığı için fıtrat deformasyonu yaşanıyor.

Havada ozon tabakasının delinmesi, hava kirliliği ve iklim değişikliği kaygılarının temelinde bu vardır.

Mesela, bireysel anlamda kişi yeme içmede “âdil” (tevazün) olmalıyken, aşırı kilo almakla obez oluyor; bu durumda, sisteme yön veren “Rezzak” ismi su-i istimal edildiğinden fıtrat bozuluyor.

Dejenere ve deforme olmamış bir fıtrat örneğini (fıtrat-ı selime) insan yalnızca bebeklik ve kısmen de çocuklukta yaşıyor. 

İnsanlık tarihinde ise Hz. Muhammed (sav) ile yaşadı. O’nun fıtratı tüm alemlerin fıtratının muhassalıydı.

Fıtratın bozulmasının cezası çoğunlukla bu dünyada verilirken, kamu hukukunun ihlal edilmesi nedeniyle kul hakkına girildiğinden, ebedi hayat da tehlike altındadır.

Bu zalim ve cahil insanı cennete koysanız orayı da bozmaya çalışır; çünkü o cehenneme ehildir. Nitekim insanlar bir zamanlar azken veya “yokken” dünya bir cennetti.

Fıtrat bir kanundur. Kim bu kanuna (Âdetullah) uyarsa ubudiyetle fıtratın görünürlüğü olan tevazu ve şükür içinde gereğini yerine getirebilir. 

Özetle fıtrat; “Benim” değil, “Benimle” demenin diğer bir adıdır.

Fıtrat Ayaları

Fıtrat ayarları, fıtratın olmazsa olmazlarıdır.

İnsanın aklî, kalbî ve gadabî duygularını ifrat ve tefritten sakındırmak; istikametli olan orta yolda işletmektir.

Zaten yukarıdan buraya kadar anlattığımız şey,  fıtratın fıtri olmayanı dışlaması, atması veya yok etmesidir. 

Marmara denizindeki müsilaj ve şimdi ölümcül hidrojen sülfür gazı mesaj veriyor.

Tıpkı Nasreddin Hocanın evi gibi!

Hocanın evinin neresi çatlarsa, hemen çamurdan bir sıva yapıp, çatlayan yerleri kapatıp düzlüyormuş. Bir gün ev yıkılmış ve hoca söylenerek, “Bari haber verseydin yıkılacağını a mübarek!” demiş.

Yıkılan evin enkazından ses gelmiş: “Defalarca söylemeye çalıştım, ama ne zaman açsam ağzımı, ‘çamurla’ kapattın!”

İfrat ve tefrit, her türlü aşırılıklar, haramlar fıtrata aykırıdır

Altıncı sözde Bediüzzaman bize kendi farkındalığımızı hatırlatıp elimize bir “Beden Kullanma Kılavuzu” veriyor.

Bu “Beden Kullanma Kılavuzunu” Fıtratları Ayarlama Enstitüsünün ders kitabı yapalım.

Bu dersin konularını, amaçlarını, etkinliklerini; kısacası müfredatını yazalım ve okutalım.

Özetle, aklın fıtratı âkil olmaktır. Neyi akletmesi gerektiğini bilmektir. Tefekküri okuryazarlıkla, doğru ve ölçülü düşünmektir.

Ruhun fıtratı maneviyattır; maaliyata ulaştırmaktır.

Kalbin fıtratı aşktır, sevgidir.

Organlarımızın fıtratı onları meşru yolda kullanmaktır.

Elin fıtratı tutmak ve vermektir. 

Parmakların fıtratı şehadettir.

Gözün fıtratı teftiştir. Rahmanın tabiat tablolarını tefekkürle seyretmektir.

Kulağın fıtratı meşru sesleri dinlemek veya işitmektir.

Dilin fıtratı hakikati söylemek, ya hayrı söylemek ya da susmaktır.

Ayakların fıtratı meşru hedefe, helal kazanca ve sevgi toplumuna yürümek ve koşmaktır.

Midenin fıtratı sünnete uygun yeme içmedir.

Cinselliğin fıtratı evliliktir; çocuk yapmak, imanlı nesli devam ettirmektir.

Mülkün sahibi, bize günde 5, haftada bir defa emrettiği namaz, yılda bir ay oruç ibadetiyle fıtratımıza karşı “farkındalık egzersizleri” yaptırıyor.

Dokuzuncu sözde ibadet ve namazın nasıl da fıtri olduğuna dair bir yol haritası verilmiş; bu vakit döngüsünde, varoluşumuzu fıtrat kitabına yazılan mesajın “Ebed, Beka ve Lika” olduğunu hatırlatıyor. 

Şimdi bir anlaşma yapma zamanı geldi.

Bediüzzaman gençlik yıllarını “Fıtratları Ayarlama Medresesi” kurmaya çabalamakla harcadı. 

Kader, cismani bir kuruluşa izin vermedi; onun yerine, bu okulun Kur’an’dan lemean eden ders kitabını verdi.

Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir kitap olduğunu bir asır boyunca anlattı.

“Kur'ân, fıtrat-ı selime cihetiyle musaddaktır. Eğer bir arıza ve bir maraz olmazsa, her bir fıtrat-ı selime onu tasdik eder.”

“Çünkü itmi'nân-ı vicdan ve istirahat-i kalb, onun envârıyla olur.”

“Demek fıtrat-ı selime, vicdanın itmi'nânı şehadetiyle onu tasdik ediyor.”

“Evet, fıtrat, lisan-ı haliyle Kur'ân'a der: "Fıtratımızın kemâli sensiz olamaz.” (19. Mektup 18. İşaret)

“Demek Kur’an Fıtri bir kitaptır.”

Fizik, Kimya, Biyoloji, Zooloji, Botanik, Sosyoloji, Psikoloji, Sosyal Psikoloji, Felsefe vb. fıtratı anlamaya çalışan sadece birer yöntemdirler. (Muhakemat, Birinci Makale, Unsuru’l-Hakikat)

Risale-i Nur Fıtratları Ayarlama Ders Kitabıdır.

Marmara Denizindeki çevre kirlenmesinden savaşlara kadar hepsi fıtratın bozulmasının bir sonucudur. O halde tüm dünya bu fıtratları ayarlama enstitüsüne başvurmalıdır.

Zavallı insan; işte sana çıkış yolu; Kur’an-ı Hakim’in fıtratlara seslenen mesajını bu asırda anons eden Kur'an’a ve onu bu asra anlatan Risale-i Nur’a sarıl. 

Bu kadar donanımlı bir varlıksın; kendine yazık etme.

Ferrari ile çakıllarla dolu yolda hız yapma!

Çünkü fıtratın şehadeti sâdıkadır.

Fıtratta yalan yoktur; ne dediyse doğrudur.

Çekirdeğin lisanı, Meyl-i nümüv der: "Ben sümbüllenip meyvedar..."

Doğru çıkar beyanı.

Yumurtanın içinde, derin derin söyler hayatın meyelânı

Ki, "Ben piliç olurum, izn-i İlâhî ola." Sadık olur lisanı.

Bir avuç su, bir demir gülle içinde eğer niyet etse incimad, bürudetin zamanı.

İçindeki inbisat meyli der: "Genişlen, bana lâzım fazla yer." Bir emr-i bîemânî...

Metin demir çalışır, onu yalan çıkarmaz. Belki onda doğruluk, hem de sıdk-ı cenanî,

O demiri parçalar. Şu meyelânlar bütün birer emr-i tekvinî, birer hükm-ü Yezdânî,

Birer fıtrî şeriat, birer cilve-i irade. 

İrade-i İlâhî, idare-i ekvânî, Emirleri şunlardır:

Birer birer meyelân, birer birer imtisal, evâmir-i Rabbânî.

Vicdandaki tecellî aynen böyle cilvedir ki incizap ve cezbe iki musaffâ cânı,

İki mücellâ camdır. Akseder içinde cemâl-i lâyezâlî, hem de nur-u imanî.

***

Haydi, şimdi Fıtratları Ayarlama Enstitüsü (Derneği) (FAE) kurmanın; kurumsal olarak dinsizliğe, sefahate, ahlaksızlığa ve bilumum haramlara ve günahlara meydan okumanın tam zamanıdır.   

Var mısınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum