Hatice GÖRGÜN

Hatice GÖRGÜN

Firâra yolculuk

Akşamın puslu ve nadide yüzü göründüğü an içimde bir tedirginlik nüksetti. Dönüp durdum odamın içinde. İçime kaçan virüsü bulmaya gayret ediyordum. Nedir beni bu kadar rahatsız eden, bu kadar hüzne boğan. Gayri ihtiyari bilgisayarın başına geçip kitap listelerini karıştırmaya başladım. Gözüme çarpan f i r a r p e r e s t kelimesi bi an için beni şaşkına çevirdi. Hiçbir şey düşünmeden uzun süre bu kelimeyi tahayyül ettim. Kulağa çok güzel geliyordu. Adeta büyülendim. Bir ışık, bir terennüm gibi…

İçimde, fırtınalar koparan harfler cümbüşüne dönüştü adeta. Kendime geldiğim vakit tekrar gözümü bilgisayara diktim; bu bir deneme kitabının adıydı. İçimdeki virüsün, yaklaşmakta olan firar arzusundan kaynaklandığını, beni yıktığını, avuçlarına aldığını, beynimin içerisinde bando mızıka eşliğinde firar marşları çalmaya başladıklarını iliklerime kadar hissettim. Susturmaya çalıştıkça hep bir ağızdan bağırmaya başladılar. Çaresiz attım kendimi sokağa. Şehrin karmaşası, trafiği, hengâmesi, kalabalığı ve kabalığına aldırmadan hafif rüzgârın yüzüme çarpan okşayışıyla kendimi deryanın içerisine bıraktım. Bu akış içerisinde her insanın başlı başına bir robot edasıyla duraklara, mağazalara, alış veriş merkezlerine dalmaları beni biraz ürküttü. Hayat bütün doğallığıyla akarken insanlar nasıl bu kadar donuk olabiliyorlardı. Nasıl bu kadar baştan savma yaşayıp böyle mesut olabiliyorlardı. Hayret vericiydi doğrusu…
 
“İnsan her şeyin ölçüsüdür;
Her şey akış halindedir” diyordu Eflâtun.

İnsan kendi yaşamının, kendi duygularının, düşüncelerinin ölçüsüdür. Tek tip beşer modelleri, insanların özlerinden, ruhlarından çok çok uzaklardadır. Esas manasıyla insan olmanın yolu ölçü olabildiğimiz ve dehr i daime farkındalığımızla katıldığımız zaman gerçekleşecektir. Bu akış içerisinde hakikati keşfetmek ancak benliğimizi keşfetmekle mümkündür.  

Bu duygularla kitapevine ayakbastım. Aradığım kitabı kaptığım gibi bütün hırslarımı, heyecanlarımı, şaşkınlıklarımı, aşkımı, sessizliğimi ve tabii ki içimdeki koroyu da alarak koyuldum yola.

F İ R A R P E R E S T. Önce koklayıverdim bu kelimeyi. Bütün hücrelerime mesajı vermek için içime çektim. Elinden tutup tempolu yürüyüşüme başladım.
Ne demek FİRAR? Kaçmak, zincirlerinden kurtulmak. Peki firar etmek mi önemliydi yoksa firar duygusunun içimizi kemiren rahatsızlık hali mi? Kaçmak kimi zaman iyi gelir insanlara. Kaçmayı istemek hali ise rahatsızlık verir. Rahatsızlık, yerinde duramama, diken üzerinde olma hali… Bu rahatsızlık ne güzel bir şey ki insanı ummadık anda yerinden kaldırıp yollara düşürebilir. Peki hangi yollara???

Firar etmek isterim çoğu zaman.
Firara kadem basmak isterim.
Firarperest ruhum beni her defasında açıkça tehdit eder.
Ya kaçacaksın ya kaçacaksın…
Gidilen yerin önemi yok. Karınca misali…
Bu yolda ölmek isterim.
Dünya üzerinde okyanuslar, kıtalar, şehirlerarası uçmak isterim.
Yanıma en sadık dostum olan benliğimi alarak.

İnsan hayat keşmekeşi içerisinde en çok kendi benliğine, özüne eziyet eder. Esas mesele nefsi eğitmektir oysa. Nefsimiz eğitilmek için bekleyedurur, biz yıllarca mevki, makam, şan, şöhret peşinde koşar dururuz. Nefsimiz eğitilmek ister oysa. Var gücüyle bağırır. “ben buradayım arkadaşım, ben buradayım, burad… “ üzerine kapatılan kalınca örtüden karanlığın içine hapsolmuştur. Oysa onunda ihtiyacı vardır kaçmaya, kaçak yaşamaya. Yanına bavul bile almadan, elinde yol haritası olmadan, belki yalınayak, toprağı ayaklarının altında hissederek seyr ü sefere çıkmaya. Çocukluktan yerleşmiştir oysa bu kaçma duygusu. Yeni yerleri yeni insanları keşfetme arzusu.  En önemlisi kendi benliğini bu keşifle birlikte tanıma, onunla en azından selamlaşma bir merhaba diyebilme arzusu.  Biz en çok bu hayali kaybettik. Bütün burukluğumuz, yenilmişliğimiz bundan. Bırakıp gitmek, geride bırakmak, terk etmek zor gelir. Kaçmak, kaçmanın hayalini kurmak bile çok büyük suç olur.

Artık seyr ü sefere çıkma vaktidir. Bize benzeyen, bizi yansıtan, yaratılmış ve olgunlaşmayı bekleyen insanları tanıma vakti, insanların yüzlerinde kendimizi seyretme vakti, nefsimizi elimize alıp rotamızı en ücra, en büyülü yolculuklara çevirme vakti. ARTIK FİRAR ETME VAKTİ…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum