Mesut ENDER-ARAŞTIRMALARIN DİLİ

Mesut ENDER-ARAŞTIRMALARIN DİLİ

Everest’e ‘tırmanmak’ ister misiniz?

Gözü yükseklerde olanların en gözde zirvesi Nepal denilen bir Asya ülkesinin sınırları içinde yer alan ve Himalaya dağları silsilesinde bulunan ve rakımı 8848 m. yüksekliğinde olan Everest’tir.

1953 tarihinden bu yana yüzlerce dağcı tarafından tırmanılan Everest, dünyadaki tüm dağcıların, belki tüm insanların ulaşmak istedikleri nihai zirvedir.

Bilmiyorum, sizin de böyle yüksek tepelere tırmanma arzunuz var mı? Bunu düşünün; Everest zirvesine çıkmak istemiyor musunuz? Cevabınızı tahmin ediyorum ama söylemeyeceğim; sadece yaptığınız bir iç konuşmanızda “Biz düz yolda düşüyoruz, şuradaki yokuşu çıkamıyoruz, adam bir de Everest’e tırmanmaktan söz ediyor” şeklinde konuşuyorsunuz.

Peki, “yapabilirim” diye hiç düşündünüz mü?

O kadar dağcının tırmandığı hatta yolunda öldüğü haberlerini okuduğunuz halde hiç mi merak etmediniz?

Mesela şöyle meraklı düşünceleriniz oldu mu: “Bu zirvede ne var da adamlar onun yolunda, bazen zirveye ulaşmadan, bazen zirvede, bazen zirveden dönerken ölüyorlar.”

Ben sizin için merak ettim ve araştırdım; yalnız okuyun.

Bu araştırmayı yaparken, geçenlerde, tam da 13 Mayıs tarihli haberlere göre, biri İsviçreli ve diğeri Amerikalı iki dağcının, bu yılın ilk tırmanışında, Everest Dağı'nda öldüğünü öğrendim.

Keşif organizatörleri, İsviçre'den 41 yaşındaki Abdul Waraich'in “yorgunluktan acı çekmeden önce dünyanın en yüksek dağının zirvesine ulaştığını” söylemiş ve sonra ölmüştü.

Tıpkı ışığın etrafında mest olup, ampule yapışarak can veren sinekler gibi.

Nepal'deki Seven Summit Treks'ten Chhang Dawa, Instagram hesabında, “Abdul başarılı bir şekilde zirveye ulaştı, ancak inişi sırasında sorunlar yaşamaya başladı” dedi, “Oksijen ve yiyecekle birlikte iki Şerpa (Şerpa o bölgenin yerli insanlarıdır. İşi dağcılara rehberlik yapmaktır. Urfa’daki Balıklı gölde rehberlik yapan çocuklar gibi düşünün) daha gönderdik, ancak ne yazık ki Şerpalar onu kurtaramadı.”

55 yaşındaki ABD vatandaşı Puwei Liu da South Col'daki dağın en yüksek kampında öldü. South Col ile zirve arasında yer alan Hillary Step adlı tırmanış noktasına ulaşmıştı, ancak “kar körlüğü ve bitkinlik” nedeniyle geri dönmek zorunda kaldı. Organizatörler, destek ekipleri ve ilave oksijen yardımıyla kampa geri getirildi, ancak Çarşamba akşamı aniden öldü.

Bu iki taze Everest muhibbi insan Everest aşkıyla ölürken, 2019'da ise yine Everest'e tırmanırken 11 dağcı ölmüştü. Hatta bazı yıllarda Everest’e çıkma talebi o kadar yüksek ki, güzergahlar yoğun olunca, aşırı kalabalıktan da ölenler oluyor.

Şimdi bize bakalım; fırsat varken, Nepal hükümetinin popüler bahar tırmanışı için açtığı sezonu kaçırmayın; siz de 8.849 metre yüksekliğindeki zirveyi tırmanmaya çalışmak için dağcılar arasında yerinizi alın!

Espri bir yana, söz konusu haberi okuyunca içime doğdu:

Ölümü göze alacak kadar büyük bir şevk ve istekle Everest’e “çıkmak” isteyen bu dağcıları harekete geçiren, onları motive eden nedir?

29 Mayıs 1953’te Yeni Zelanda’dan kalkıp gelen Edmund Hillary ve Tenzig Norgay isimli iki dağcı ile başlayan zirve yolculuğunu, her türlü riski göze alarak tamamlayan bu insanların aklından zoru mu vardı?

İnsanlar Everest’e veya McKinley’e, çoğu Asya’da bulunan Annapurna, Nanga Parbat, K2, Kanchenjunga, Baintha Brakk, Eiger ve diğer benzerlerine, neden tırmanmak isterler?

Daha doğru soru belki de şöyle olmalı?

İnsanlar Neden Zirveye Çıkmak İster?

Bu soru şunu da hatırlatıyor:

Kur’an neden Tur-i Sina’ya yemin etmiştir? (Tur suresi ve Tin suresi) ve Musa neden bu dağa çıkmıştır? Yunanlılar Olimpos dağına neden kudsiyet vermişlerdi. Babil kulesi hangi dağa özenilerek inşa edilmiş ve kendi tanrısına yakınlaşmak için neden böyle bir yolu seçmişlerdi? Japonlar Fuji-Yama dağını neden kutsuyorlardı?

Kitâb-ı Mukaddes neden Ararat dağları (Tekvîn, 8/4), Seir dağı (Tekvîn, 14/6), Sînâ dağı (Çıkış, 19/11), Horeb dağı (Çıkış, 3/1), Fârân dağı (Tesniye, 33/2), Nebo dağı (Tesniye, 32/49), Sion dağı (Tesniye, 4/48), Gerizim dağı (Tesniye, 11/29), Zeytinlik dağı (Zekarya, 14/4; Matta, 24/3) dağlarını sayıp onları kutsuyordu.

Hz. Muhammed (sav) Hira dağına neden sıkça gidiyordu. Uhud dağı neden titremişti; Arafat dağı haccın neden önemli bir rüknü, Müzdelife ve Safa ve Merve tepeleri neden kutsanmıştı?

Peygamberler gibi diğer Allah dostları da dağlarla dosttular.

Bediüzzaman, yaz aylarında bile karlı olan Van-Başet dağının zirvesinde, İstanbul’da Yuşa tepesinde, Isparta/Barla Çam dağında neden sıkça çıkıyor ve tepenin de zirvesi olan çam ağacının üstünde ikamet ediyordu?

Peygamberler ve diğer vazifeli şahıslar maceracı mıydı? Yoksa bir mesaj mı veriyorlardı?

***

Şimdi tekrar en evvel sorduğum soruya geleceğim: Mademki Everest’e tırmanmaya gözünüz kesmiyor, gözü kesen bu dağcılar neden buraya tırmanmayı ölümü göze alacak kadar önemli görüyorlar.

Ölmeyi bile göze aldıran bu sır nedir?

İsviçreli ve Amerikalı dağcılar, Everest Dağı'nda yılın ilk ölümlerinde hayatını kaybetti; eminim ki ölmekten bile zevk almışlardır. Fiili dua ile yaptıkları işten bilfiil lezzet alıyorlardı.

Ya da insanlık tarihinde meşhur olup alkışlanmak mı istiyorlardı?

Peki hayatı pahasına bunu göze alan insan, öldükten sonra alkışı ne yapacak ki?

Belki de bu soruların cevabını kendimizde aramalıyız; içimizde ulaşmak istediğimiz dağları ve tepeleri sorgulamalıyız. Var mı; varsa o zirveye ulaşmak için hangi cehd-ü gayret içindesiniz?

Fıtratın Tırmanma Temayülü

Bebeklik yıllarınızı hatırlayacağınızdan emin değilim; ama kendi çocuklarınızın bebekliğinden kendi bebekliğinizi anlayabilirsiniz.

Bebeklikteki ilk adımlarınızı atmadan önce emekliyordunuz değil mi?

Emeklerken ve hem akabinde yürümeye başladığınızda yaptığımız işlerden ilki bir yüksek yere (sedir, sandalye, koltuk, yüksekliği olan her şeye) tırmanma eğilimindeydiniz.

Ne zorlu çabaydı o tırmanış; ama hatırlamıyorsunuz!

Oysa o tırmandığınız hedef sizin Everest’inizden başkası değildi.

İnsan doğumdan itibaren hem fiziksel hem ruhsal olarak “çıkmak” “tırmanmak”, “yükselmek” eğilimindedir.

Manevi mücadelesi onu  “Ala-yı illiyyine” çıkarır. Çıkmak bir “+ derece” almaktır. Terfi etmektir. (Detaylı bilgi için Bakınız: İslam Ansiklopedisi İllliyyin maddesi; İlyas Üzüm) “Güzel sözler semaya yükselir!”

Oysa düşmek “Esfel-i safilin”e inmek demektir; “- dereke”dir.

Namaza durduğumuzda zaten bir “miraç” yaşarız; miraç “yükselmek, çıkmaktır.”

Makama çıkmaktır. Makamlar daima üstte, tepededir.

Sultanların / kralların tahtları yüksektedir. Huzura çıkılır. Manevi alemde de o huzura namazla çıkılır. Namaza niyet ile Allah’ın huzurunda hazır ve nazır olduğunu hissetmektir.

Çıkmak için yükün olmamalı; makama çıkarken fakirliğin ve zaifliğin seni daha sevimli yapar; sakın ağırlık taşıma!

Kim ki belinde dünyadan ağırlık taşırsa menzile ulaşamaz. Ağırlık taşıyanlar, yükü bulunanlar, kul hakkı taşıyanlar, borcu olanlar, ayağına taş bağlanıp denize atılmış kimseler gibi dibe doğur çekilirler; asla yükselemezler; ta ki, Rabb-i Rahim ona merhamet ede.

Kizb içinde olanlar, verdiği sözden dönenler, ümidini kaybedenler, dönekler, yalakalar ve salaklar yükselemezler; sadece yükselenlere merdiven olurlar.

Bediüzzaman bu manaya şu şekilde işaret eder:

“Bak o zat öyle bir maksad, öyle bir gâye için saadet isteyip duâ ediyor ki: İnsanı ve bütün mahlukatı, esfel-i safilin olan fenâ-i mutlaka sukuttan, kıymetsizlikten, fâidesizlikten, abesiyetten a'lâ-yı illiyyîn olan kıymete, bekaya, ulvi vazifeye, mektubât-ı samedaniye olması derecesine çıkarıyor.” (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar.)

Peki İnsanın Ala’yı İlliyyin Zirvesine Tırmanışında Lazım Olan Beceri Hangisidir: Sıdk-Doğruluk

“Sıdk, İslâmiyet’in üssü’l-esasıdır ve ulvî seciyelerinin rabıtasıdır ve hissiyat-ı ulviyesinin mizacıdır.”

“Bu sıdk ve kizb, küfür ve iman kadar birbirinden uzak. Asr-ı Saadette sıdk vasıtasıyla Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın âlâ-yı illiyyîne çıkması ve o sıdk anahtarıyla hakaik-i imaniye ve hakaik-i kâinat hazinesi açılması sırrıyla, içtimaiyat-ı beşeriye çarşısında sıdk en revaçlı bir mal ve satın alınacak en kıymetli bir metâ hükmüne geçmiş. Ve kizb vasıtasıyla Müseylime-i Kezzabın emsâli, esfel-i sâfiline sukut etmiş.” (Hutbe- Şamiye)

***

“İnsan neden zirveye tırmanmak ve orada olmak ister?”

Herkes gözünü dağa diker; bir coğrafyaya baktığınızda önce dağları görürsünüz. Tıpkı “Dağ gibi adamlar” görüldüğü gibi. Dağa tırmanan dağlaşır; çıkamayan ağlaşır.

Tırmanmak kutsaldır. Herkes dağa tırmanır ama ancak “Musa olanlar zirveye ulaşır.”

***

Gelin tırmanmak istediğiniz kendi Everest’inizi belirleyin.

Sonra oraya tırmanmak için lazım olacak tırmanma malzemelerinizi takımlarınızı alın.

Tırmanmak kutsaldır.

Tırmanmak azim, gayret, fedakarlık, özveri, ruhunu vermek, ihlas, samimiyet ve çaba ister.

Bu kudsi çabaya girişmeye ne dersiniz?

Cevabınız “Evet” ise; haydi, şimdi kendi Everest’inize tırmanmak için neler yapmanız gerektiğine bakalım:

Ders # 1: Öncelikle Tırmanılacak Bir Dağınız Var mı? (Hedefleriniz)

Açıkçası, tırmanmaya başlamak için keşfedilmeyi hak eden tırmanılmayı bekleyen bir dağ bulmanız gerekiyor. Kendi Everest’inize çıkmayı bütün ruh-u canınızla istemelisiniz. Gerçek hayatınızda ulaşmak istediğiniz her türlü hedef, sizin irili ufaklı Everest’inizdir. Dâvânız Everest’inizdir. Geliştirmek istediğiniz yeni bir yöntem, yeni bir açıklama veya izah, yorum, müceddide tecdid vazifesinde yardım etmek; tüm bunlar tırmanmaktır; hakikate erişmek için tırmanmak…

Hangi alanda hizmet ediyorsanız, başka dağcılarla rekabete girmeyerek kendi Everest’inizi seçin. Bu, bazen size tırmanmanız için tavsiye edilen Everest’ler de olabilir.

Birçok insan sizin de tırmanmak istediğiniz dağınıza önceden tırmanma girişiminde bulunmuş olabilir; zirveye ulaşamadan fikir değiştirip vaz geçmiş de olabilir. Bu “tecrübeli” insanlar, sizin bu yeni çabanızı gördüğünde bıyık altından gülse de aldırış etmeyin. Her zirve yolculuğu farklıdır. Herkesin yardımcı malzemeleri de farklıdır. Sonra unutmayın ki, o dağlar çoğu zaman fırtınalı veya karlıdır; herkes her zaman oraya ulaşsa da kalıcı olamaz. Üşürler, üşütürler ve vazgeçerler. Hatta ölüp giderler de cesetleri bile bulunmaz. Sen de buna göre azmini kontrol et!

Bir dağ fazla tırmanma reytingi alıyorsa, siz farklı bir dağa tırmanmayı deneyin. İnsanlar, genellikle tanınmış dağlara tırmanmak isterler. Ancak siz vadisi derin dağları tercih edin. Zaten, yalnızca dağlara tırmanabilirsiniz; çünkü dağı dağ yapan mutlaka bir vadi vardır.

Steph Davis meslektaşımız bir defasında şunu söylemişti: “Nihayetinde tırmanmanın, dünyanın ve benliğin keşfi için bir araç olduğunu düşünüyorum.”

Ders #2: Yükünüz Hafif Olmalı (Tırmanma Malzemeleriniz)

Çok ağır bir sırt çantanız varken tırmanmak zordur. Tırmanacaksanız, hafif eşyalar taşımayı öğrenmelisiniz. Başlangıçta bu durum sizi kaygılandırsa da, tırmanma sırasında bunun hakikatini anlarsınız. Kendi Everest’imize tırmanmada en iyi örneğimiz Ehl-i beytin hizmet tarzıdır ki, dünya ehl-i beyte yaramadı. Bize de yaramayacaktır. Saltanat yükünü sırtında taşıma ve taşımak isteyenlerle de boşuna uğraşma. Ehl-i Beyt gibi, alay-ı illiyyin yolunda hep zirvede ol!

Allah yolunda hizmet edenler dünyevi kamburlarından kurtulmalı, yükü hafif olmalıdır. Kişisel bir bakış açısıyla, yükü hafif olanın zihni yükü ağır olur. Yani zihninize odaklanın. Zihnine odaklanırsan sadece yolu düşünürsün.

Ders #3: Adımlarınızı Dikkatli Basın

Zirveye ulaşmak için uzun bir yol olduğu doğru olsa da, atılması gereken sonlu sayıda adım var. Uçuruma sürükleyecek adımlar olabilir; burada siz tövbe çitleriyle oluşturulmuş korkuluklardan tutunun.  Hatalı adımlar sizi uçurabilir; “bir öpmekte batma!”

Ancak benzer hatalara düşmemek için ölümcül olmayan ilk bir-iki hata size tecrübe kazandırabilir; bu riskleri fırsatlara çevrin. Bu, bazı durumlarda hata yapmanın o kadar önemli olmadığı anlamına gelir. Çünkü hatalarımızla öğreniriz; hatta hatalarımızdan daha çok ve kalıcı bir şekilde öğreniriz.

Hizmet için attığınız kritik adımları tanımlayabilmeli ve bunlara çok dikkat etmelisiniz. Ek olarak, hizmette farklı yollar ve versiyonlarla karşılaşabilirsiniz; burada başvurmanız gereken rehber; yol seçim noktalarında, yani kavşaklarda istişare etmek ve doğru olan yolun hangisi olduğunu bulmaktır.

Dağcılar şu sözü sıkça söylerler: “Aceleyle hiçbir şey yapma; her adıma iyi bak ve en başından sonuna ne olabileceğini tahmin et.”

Ders #4: Başladıktan Sonra Tırmanmaya Devam Edin; Geri Dönmeyin!

Vazgeçmek kaybetmektir. Yanılgıların temel sebebi geleceği ve ona ulaşılacak yöntem hakkındaki zaafiyetimizdir. Çözüm, sürdürülebilir bir hizmet yöntemi için iyi bir planlamadır; bu da çok düşünmeyi ve tırmanma tecrübesi olan dağcılarla istişare etmeyi gerektirir. Bununla birlikte, makul ve kapsamlı bir plan tanımlandıktan sonra, plana sadık kalmaya çalışın. Fazla düşünmeyin. Her adımdan sonra ikide bir planı değiştirmeyin. Bazen sadece bir adım atmanız gerekir, bir adım daha atmanız gerekir ve başka bir adım daha. Dağcıların dediği gibi, “Tırmanmaya devam edersen her dağ zirvesine ulaşabilirsin.”

Hiçbir hizmeti ve hizmet arkadaşını yarı yolda terk etme; sonuna kadar takımı koru. Problemler elbette olacaktır; ancak bunu kolay çözmek için tevazuyla uğraşmak gerekir.

Ders # 5: İradenin Gücünü Keşfedin

Uzun vadeli bir hizmete talip olmuşsanız ve bunun için tırmanıyorsanız, yeri ve zamanı geldiğinde, dayanıklılığınız ve iradeniz test edilecektir. Benim görüşüme göre, bu noktadaki tepkiniz sonuçlarda büyük bir fark oluşturacaktır.

Bu tırmanışta bazen düşecek, yaralanacak canınız yanacaktır. Ne kadar çok düşerseniz, kalbinizin dayanıklılığı o kadar artacaktır. Kalbiniz ne kadar dayanıklı olursa, Everest’inize o kadar güçlü tırmanırsınız; ne kadar güçlü tırmanırsanız, zirveye o kadar kolay ulaşırsınız.

Bu yürüyüşün sonunda zirveye yaklaşan her adımda geriye dönüp baktığınızda tüm manzarayı panoramik olarak görürsünüz; kimin, ne, nasıl bir metotla hizmette olduğunu görürsünüz. Tırmanmaya devam edin. Çünkü başkalarının da neler yapamayacağını görmek için daha yükseğe tırmanın.

Ders # 6: Aşağı İnmek İçin Biraz Enerji Tasarrufu Yapın

Hizmet dağına tırmanmak zorlu bir iştir. Yolculuğun başında hayal edebileceğinizden kesinlikle daha fazla enerjiye ihtiyacınız olacaktır. Ancak, aşağı inmek için biraz enerji tasarrufu yapmanız gerektiğini unutmamalısınız. Tırmanmak ne kadar zorsa, inmek daha zordur. Ama ne çare ki, her çıkanın mutlaka inmesi gereken bir iştir tırmanmak. Dağcıların meşhur deyişiyle, “Zirveye çıkmak isteğe bağlıdır; ama aşağı inmek zorunludur.”

Ders # 7: Tırmanmanın Hazzını Yaşayın

Yine de, önceki tüm dersler arasında bunun en değerli olduğuna inanıyorum. Lütfen en azından çoğu zaman bu tecrübenin, hizmet etme şerefine masadak olmuş olmanın tadını çıkarmaya çalışın. Çünkü zirve ölümdür; ömrün sonunda dağın tepesinde bulacağınız tek şey, sizden önce gelenlerin yaktığı ateşten kalan küllerdir.

Sonuç:  Tırmanmak İnsana Lütfedilmiş Bir Hediyedir.

Bize verilen eller, parmaklar, tırnaklar, ayaklar, kollar, bacaklar tırmanmak içindir. Bebekken deneyimlediğimiz tırmanmayı gerçek hayatta maddi olarak yaşadığımız gibi…

Her canlı tırmanma eğilimindedir; insan da…

Sanki Bir’iyle buluşulacak gibi tırmanırız; kan ter içinde kalsanız da asla vaz geçmeyin. Vazgeçenler umutsuzlar, salaklar veya akılsızlardır.

Tırmanma şekliniz hayatınızı yaşama şeklinizdir.

Durmayın; gerilersiniz. İnanıyorsanız “üstünsünüz!”, üsttesiniz, zirvedesiniz.

Kendi Everest’inize bu dünyada asla ulaşamayacaksınız ama bu tırmanıştaki her adım sizi yüceltecektir. Yapmanız gereken normal; sağa-sola, yukarıya veya aşağıya değil; sadece tırmanmaya odaklanmaktır.

Unutmayın herkes dağa tırmanır ama sadece Musa olanlar o zirveye ulaşır ve O’nunla buluşur.

Tırmanmaya devam...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum