Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş: Said Nursi, tahkiki iman için çaba sarf etti

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş: Said Nursi, tahkiki iman için çaba sarf etti

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Bediüzzaman Said Nursi’nin tabiatı ve eşyayı anlamaya sevk eden ayetleri tefsir etmek suretiyle tahkiki imanın gönüllerde yerleşmesi için çaba sarf ettiğini söyledi.

RİSALEHABER

“Fert ve Toplum Hayatında İman” konulu ve çevrimiçi gerçekleştirilen 12. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu’nda konuşan Erbaş, imanın her türlü batıl düşünce ve anlayıştan kalbi arındırarak samimiyetle Âlemlerin Rabbine bağlanmak olduğunu söyledi.

İman, ilâhî bir rehberdir

Yüce Allah’ın, Kuran-ı Kerim’de 800’den fazla ayette iman hakikatine vurgu yaptığına dikkat çeken Erbaş, “İman, insana kimlik kazandıran, yaratılış gayesini ve sorumluluklarını hatırlatan, onu özgürleştiren büyük bir nimettir. İman, insanı Allah’ın rahmet deryasına daldıran, lütfuna mazhar kılan ve en doğru olana yönelten ilâhî bir rehberdir” dedi.

Kur’an-ı Kerim’de imanla beraber daima salih amel vurgusunun yapıldığını belirten Erbaş, “İman ile salih amelin birlikte zikredilmesi, imanın sadece bireysel hayatla sınırlı bir değer olmadığını bize gösterir. Dolayısıyla gerek bireysel gerekse toplumsal boyutta dinimizin hedeflediği huzuru ve güzellikleri yaşayabilmek için iman ve salih amel birlikteliği elzemdir. Diğer yandan iman, müminlerin en güçlü vahdet zeminidir. Yüreklerinde tevhide iman edenler hayatlarında vahdeti yaşamalıdır” şeklinde konuştu.

Said Nursi’nin aksiyoner/mücadeleci kişiliği, dikkat çekicidir

İman’ın Allah ile yapılmış bir ahit olduğunu açıklayan Erbaş, bireyleri ve toplumları esir alan, onları atalete sevk eden ve bulaşıcı bir hastalık olan yeisten de sakınmak gerektiğini vurguladı. 

Said Nursi’nin ümitsizlik hastalığına dair sözlerini hatırlatan Erbaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Yakın tarihimizin önemli şahsiyetlerinden biri olan Saidi Nursi’nin aksiyoner/mücadeleci kişiliği, dikkat çekicidir. Nitekim o, içinde yaşadığı çağın tüm sorunlarının çözümünü imanda görmüş ve ye’sin öldürücü bir hastalık olduğunu söylemiştir. Demiştir ki, “Ümitsizlik, İslam âleminin kalbine girmiş en dehşetli hastalıktır. İşte o ümitsizliktir ki bizi öldürmüş gibi, batıda bir-iki milyonluk küçük bir devlet, doğuda yirmi milyon Müslümanı kendine hizmetkâr ve vatanlarını sömürge hükmüne getirmiştir. Hem o ümitsizliktir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, halkın menfaatini bırakıp kişisel menfaate dikkatimizi hasrettirmiştir…” Said-i Nursi, bu ifadeleriyle ye’sin acı sonuçlarına dikkat çekerek Müslümanların umut ve özgüven sahibi olmaları gerektiğini dile getirmiştir.

“Şu bir gerçek ki, imanın önemsenmediği, ilmin ötelendiği ve taklitçiliğin egemen olduğu toplumlarda terakki mümkün değildir. Bu gerçeği çok iyi gören Saidi Nursi, bütüncül bir eğitim anlayışı ile dini ilimlerle pozitif ilimlerin birlikteliğine vurgu yapmıştır. O, tabiatı ve eşyayı anlamaya sevk eden ayetleri tefsir etmek suretiyle tahkiki imanın gönüllerde yerleşmesi için çaba sarf etmiştir. Bununla beraber geri kalmışlığın asıl sebebinin hakikatten uzaklaşmak olduğu üzerinde durmuştur. Ve hakikati ortaya çıkarmanın formülünü de şu cümleleriyle ifade etmiştir: “Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünûn-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder.”

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.