Dava adamı, biraz asabiyet ve Abdurrahim Karakoç

Dava adamı, biraz asabiyet ve Abdurrahim Karakoç

 

Her vefat haberi aynı tesiri yapmıyor insanda. Başka bir deyimle her hadisenin gözyaşlarımı tetiklemediğini itiraf edeyim.

Televizyonda bir son dakika haberi ile öğrendim vefat haberini. Ailece birlikteyken “innalillahi ve inna ileyhi raciun” dedikten sonra bir şeyler söylemek ve bahsetmek için başladığım cümleyi tamamlayamadan çözüldüm sesim kısıldı. Çaktırmamaya çalıştım ama beceremedim. Evdekiler anladılar. Hemen doğru Gazi hastanesine koştum. Baştabip ve aile yakınları açıklama yapmışlar. Gazeteciler, canlı yayın araçları, muhabirler, gelen giden dostlar hastane önündeydi. Kanal 24 muhabiri bir hanımefendiden aldım son açıklama bilgilerini.

 

Ertesi gün Cuma namazı ve cenaze namazı için Kocatepe camiinde dış avluda kağıtların üzerinde zor yer bulabildik. Devlet ve hükümet erkanından her kesimden çok isimler vardı. Tekbirlerle dualarla uğurlandı. Ağlamak demiştim… Her bahsi geçince bir ağlama nöbeti geldi. Kimse görmeden kendimi sıkmadan ağladım valla…

 

Hakkında yazılanları okudum. Çünkü merhum Karakoç’u yazıları, şiirleri ve hakkında yazılanlar dışında yakından tanımıyorum. Ancak davası ve duruşu dolayısıyla mutlaka bir şeyler yazmam gerektiğini düşündüm.

İnanç ve dava düşüncesinin sembolü “Hak yol İslâm Yazacağız” şiiri olurken düşünce ve fikir ayrımı olmadan her kesimin gönlünde yer eden gönüllerin ve duyguların tercümanı “Mihriban” türküsüydü. Bir belgesel programda izlemiştim, koyun güderken Mihriban şiirini yazdığı yeri göstermişti.

 

“HAK YOL  İSLAM YAZACAĞIZ” HEM NURCULARI HEM MİLLİ GÖRÜŞÜ MOTİVE ETTİ

 

Abdurrahim Karakoç’un edebiyat, şiir ve dava adamı olarak en az üç kuşak üzerinde hayatta iken tesiri vardır. İnanıyoruz ki, gelecekte de eserlerinin yansımaları ve etkileri devam edecektir.

1970’li yıllarda lise öğrencisi iken şevk ve heyecan vesilesi, moda deyimle etkili motivasyon aracı idi “Hak Yol islâm Yazacağız” şiiri.

1960 Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatı ve darbe yönetimi ve sonrası Nurcular hakkında memleketin her köşesinde yağmur gibi davalar açılır. Bu davaların avukatı Av. Bekir Berk o günün şartlarında davadan davaya koşuyor. O mahkemelerde yaptığı savunmalar “Nurculuk Davası” adında kalınca bir kitapta toplanmıştı. İşte tam o yıllar risale-i Nurları tanımak nasip olmuştu.

 

Bekir Ağabey, yolculuk sırasında beraberindeki ağabeylerin de şevk heyecanlarını takviye için bu “Hak Yol İslam” şiirini marş olarak okur. Biz de lise yıllarımızda aynı şiirle yolculuklarda falan heyecan ve moral depoluyorduk. Bekir ağabey Üstadın vefatından sonra Risale-i Nur hareketinin hayat pratiğinin de model şahsiyetidir. Siyasi ve sosyal davranış ölçülerini de ortaya koyan bilgedir.

 

1960’lı yılların sonu 1970’li yılların başı Necmettin Erbakan’ın öncülük ettiği din adına siyaset yapma tarzına Zübeyir Gündüzalp ağabey ve nur talebeleri karşı çıkmışlardı. Ancak “Hak Yol islâm yazacağız” şiiri hem nurcuların hem milli görüş siyasi hareketine gönül verenlerin ortak marşı olmaya devam etmiştir. Aradan yıllar geçti kırılmalar, ayrışmalar, buluşmalar ve şu zamana geldik. Zaman en güzel müfessir. Şimdi, “Şu haklı bu haksız” değerlendirmesi yapmayı gereksiz buluyorum.

 

ŞİİRİNİN BAŞLIĞI HİKAYESİ VE HATIRLATTIKLARI

 

Yazar Nuriye Çeleğen bu şiirin konu başlığı ile ilgili hatırasını anlatmış ama arka planı kaç kişi biliyor?

Kısa bilgi notu olarak bilmeyenlere hatırlatalım.

Ali Çeleğen ağabeyimiz de şairdir. Yeni Asya gazetesinde çok şiirleri yayınlandı, okuduk. Aynı zaman da Elbistanlı olup Abdurrahim Karakoç’la hemşeridirler. Yazar Gülay (Çeleğen) Atasoy, Yazar Esra Nur Çeleğen’in (Sezer) babalarıdır.

Av. Bekir Berk’in Nur kahramanları serisinin ilk kitap olarak başlatan (şu an 11 oldu) Araştırmacı –Yazar İhsan Atasoy’un da kayınpederidir. Maşaallah her biri kalem ehlidirler. Hepsini ailece taalukatını tebrik ediyoruz.

 

Nuriye Çeleğen anlatıyor:

Hangi yıllar olduğunu bilmiyorum. Muhtemelen 65 ile 67 yılları olsa gerek. Abdürrahim amca şiirlerini babama okur birlikte değerlendirirlermiş. Bu şiiriyle bize geldiğinde Bekir Berk ağabey bizde misafirmiş. Bekir Berk Ağabeye şiiri okumuş. Bekir ağabey şiiri çok beğenmiş. Bu şiirin son mısrası farklıymış. Bekir ağabey bu şiirin dördüncü dizesini “Hak yol İslam yazacağız!” şeklinde değiştirmiş. Bekir Berk ağabeyin maneviyatı ve coşkusu vurmuş bu şiir yıllarca marş gibi okundu. Her zaman kalemiyle Hakk’ı tutan Abdürrahim amcaya Hakk’a yürüdüğü şu anda Hakk’ın elinden tutmasını niyaz ediyorum"(Moral Haber)

 

NEV-İ ŞAHSINA MÜNHASIR CESUR BİR DURUŞ TİMSALİ

 

Abdurrahman Karakoç, şiirleri ile de, yazıları ile de yaşayışıyla da velhasıl her yönüyle duruşuyla cesaret, metanet, samimiyet timsaliydi.

Hem gönül insanı hem dertli ve asabi dava adamıydı. Açık konuşmak gerekirse tam mizacıma uygun üslubu hissiyatıma tercüman olanlardandı diyebilirim.

Bakış açısı ve kanaatim olarak dava adamı biraz asabi olmalı.

Nasıl ki, sınava hazırlanan öğrenciler için biraz kaygı-stres faydalı diyorlar ya. Dava adamı da biraz asabi olmalı. Çünkü bazılarına layıkınca cevap vermek ve ikaz için yumuşak ve sessiz davranış hali korkuyor zannediliyor. Anlaşılan dil bazen celalli olmayı gerektiriyor.

 

YENİ AKİT GAZETESİNE DE BİR PARAGRAF AÇALIM

 

Yayın politikası ve üslubu tartışılabilir. Siyasi görüşüne de demokrasinin sınırları içinde saygı duyulması gerekir. Katılmadığım yönleri için eleştiri hakkım saklı…

Ancak 28 Şubat süreci ve sonrasında çok fazla derin ve zinde güçlerin hedefi oldular. Kaç kere kapatıldı, tazminat davaları açıldı. Sebat ettiler. Yine o malum sürecin mağdurlarına sahip çıktılar. Aynı dönemin mağdurlarından şu an Bem-Bir Sen koordinatörü Sultan Kara’nın başörtüsünden dolayı öğretmenlikten atıldıktan sonra hemen görev teklif etmelerini Sultan Kara ile yaptığım röportajla öğrenmiştim.

28 Şubat sürecinde deve dişi gibi yazarlar kartel medyasından andıçlama ile işten atıldı. Aynı dönem Yeni Akit mağdurlara kucak açmıştır. Abdurrahman Karakoç gibi asabi sert bir kalem de son 12 yıldır o gazetede yazıyordu.

 

Fena ve fani bir adamın baki ve güzel bir sözü cümlesinden İsmet İnönü’ye atfedilen bir söz; “Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmadıkça bu işler düzelmez” demiş. Yoruma gerek yok.

Merkez medya demokrasi sınavını çoğu zaman kaybetmiştir.

Traj olarak küçük görülen gazetelerin cesareti, sebat ve metaneti sayesinde bugünlere geldik diyebiliriz.

Geçmişten günümüze en büyük bedelleri nur talebeleri ödemiştir. Son birkaç yıl Yeni Akit de bedel ödeyenler arasında yer almasından dolayı birkaç kelime ile dikkat çektik.

 

Abdurrahman Karakoç gençlik yıllarımızın motivatörlerindendi. Üzerimizde hakkı olduğunu düşünüyorum. Cenab-ı Hak’tan mağfiret diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum