Dağ Çileğim

Dağ Çileğim

Caner KUTLU'nun hikayesi

                                                    DAĞ ÇİLEĞİM
                                                    Caner KUTLU

Solgun bir bahar günü doğmuşum. Beyaz bir anne ve esmer babanın ikinci kız çocuğuydum. Sonra bir erkek kardeşim daha olmuştu. Kardeşlerim beyazdı ben esmerdim. Yeşeren baharla birlikte dağa çıkar, aylarca kalırdık. Hayvanlarımız vardı. Ağaç keserdik. Ben odun taşırdım, ablam süt sağardı. İnce, uzundum..kaslarım bir erkeğinki gibiydi. Saçlarımı uzatmayı severdim, göğüslerim yok gibiydi. Akşamları kısa etekler giyerdim, bazen şortlar.. ince tişörtler, hatta topuklu ayakkabılar almıştım. Makyaj yapardım, saçlarımı dağıtırdım.

Sabah olunca orman yolunda yine kaybolurdum.

Ablama özenirdim. Aslında kendimi daha güzel görürdüm, öyleydim de.. ancak O'nu daha kadınsı yapan nedir anlamıyordum. Ailenin kızı O'ydu, bense ilk erkek çocuğu gibiydim. ben daha çok ağlardım, daha çok süslenirdim, daha ateşli bakardım, daha şehvetli yürürdüm halbuki.. bir dağ kızı olarak herkesten açık giyinirdim, ama aynı arzulu bakışları alamazdım. Annem ve babam O'na şefkatle yaklaşırken, benimle hep rekabetçi olmuşlardı; bir erkek çocuğuna davranır gibi... Ablam birgün okumak istediğini söylediğinde ben de aileme isyan ettim, onunla gitmek istediğimi söyledim. Dağın yorgun yollarından geçip şehre gittiğimizde korku dolu gözlerimi takınmıştım. Ömrümün sonraki yılları ürkek bakışlar ve tedirgin yürüyüşlerle taşınacaktı.

Yatılı kaldığım kızlar okulunda erkek gibi kız olarak tanındım. Ablam ve tanıştığım birkaç kızı korumak bana kalmıştı. Ancak ben kavga bilmezdim. Yalnız olduğumuz birgün bir kız bana hakaret etmişti susmuştum; üzerime yürüdüğünde ağlamaya başlamıştım. O'na karşı koyabilirdim belki, ama yapamamıştım. Üzüntüyle kendimi vurmuştum günlerce.

Yıllar sonra, okulu bitirdiğimde evime dönmek istemiyordum. Burada kalıp şehirli bir kız olarak yaşamak istiyordum.Ablamla birlikte ve bir de okuldan arkadaşım Nejla ile kendimize bir ev tuttuk, beraber bir iş bulduk.Orada bir çok erkeğe aşık olduk. Çalışanlar, müşteriler, serseriler.. Benimle tanışmak isteyenler oldu, tanıştım, ancak sonraları olmadı.. Kazandığımı giyecek ve süs için harcıyordum. Marka elbiseler, makyaj takımları, ayakkabılar, iki günde bir kuaföre gitmeler..Kafeler, barlar, pahalı restoranlarda akşam yemekleri.. O zamanlar hepimizin isteği aynıydı, iyi bir koca bulmak..

Nejla bir ay sonra birini buldu, üç ay sonra evlendi. Evde ikimiz kalmıştık ablamla. O günlerde ben de biriyle tanıştım, benden küçüktü. Başta dikkatimi çekmemişti, ancak bana aşırı ilgi gösteriyordu, bundan önce platonik ya da bir anlık aşklar görmüştüm, bu farklı gibiydi...Bırakmayacaktım O'nu. Öyle de yaptım.. tam altı sene sürdü. Yüreğimi, arzularımı açtım. Her gün O'nu görmek için kanat çırptım. Sesini duymak için başka herşeye kulağımı kapadım. Kendime O'nun için baktım. Ruhumu açıp O'na sundum. Seninle evlenmek istiyorum diyordu. Kabul etmiştim ve bunun ardından yıllarca kulaç attım. Birgün beni aradı, O'nu evde beklememi istedi. Akşama kadar bekledim, aradım, cevap vermedi. Gece yarısı sokağa çıktım, O'nu her zaman gittiğimiz barda başka bir kadınla gördüm, bana hakaret etti, kovdu, ağlayarak geri döndüm. Ertesi gün tekrar aradım, evlenmeyi düşünmüyorum dedi, neden dedim, ağladım, çok yalvardım, ama karşı koyamadım.Günlerce, gecelerce neden diye ağladım. Bu arada ablam da evlendi, bir süre onlarla birlikte kaldım, ablam birgün, gitmen gerek dedi, benim bir kocam var artık.

Yalnızdım, ağlıyordum, o günlerde tanıştığım bir kadın beni yanına aldı. Yeni boşanmıştı, iki çocuğu vardı, kız olanı ilkokula gidiyordu diğeri, erkek olanı beş yaşındaydı. Başta işini söylememişti, sonra gizli serviste çalıştığını açıkladı. Bu yüzden geceleri eve geç gelirdi, çocuklara ben bakardım. Sonraları beni de yanında götürmeye başladı. Benimle ısrarla tanışmak isteyen beylere ise engel olurdu, nedeni gizli görevi olmalıydı, üstünde fazla durmamıştım. O'na yaşadığım hüzünleri anlatıyordum, erkekler senin bildiğin gibi değil diye cevap verir bitirirdi. Birgün bana görev değişikliği nedeniyle başka şehre gitmesi gerektiğini söyledi, Sonra, parayla birlikte olduğu beylerden birinin evine taşındığını öğrenmiştim. Karşılaştık birgün, çocukları özlediğimi söylediğimde evine davet etti, mutluydu, sanırım evlenmişti.

Kadınların mı erkeklerin mi dünyasındayız diye düşünüyordum.

Bu arada kendime kalacak ev arıyordum. Küçük erkek kardeşim şehre gelmişti, küçük, rutubetli bir bodrum katına yerleştik. Gün boyu çalışıp gece evimi döşüyordum, koltuklar, halılar, tabak , çanak , ne gerekiyorsa hepsini aldım. Ev soğuktu ama mutluydum. Evin arka bahçesi şarıl şarıl akan bir derenin sesiyle doluyordu. Bir sabah olduğunda kapı çaldı, gelen babamdı, inanamadım, en sevdiğim dağ çileklerinden getirmişti. Babam birşey söylemedi, yalnızca hemen gitmeliyim dedi; sizi çok özledim diyebildim arkasından.
Bir ay kadar sonra kardeşim nedenini söylemeden evden ayrıldı. Yalnız kalmıştım yine. Kış olduğunda çok üşümeye başlamıştım. Rutubet de hasta etmişti. Ablama gittim, mutluydu, bir kızı olmuştu. Ertesi gün geri döndüm. Nejla aradı, eşinden ayrılmıştı, çocuğunu alıp bana gelmek istiyordu, işe de geri dönecekti. Sabah O'nu işyerinde gördüğümde nasıl sevindiğimi anlatamam.Küçük kızını da çok sevmiştim, benimle birlikte yatmaya ve masal dinlemeye bayılıyordu.Günler sonra Nejla, kendine kalacağı bir ev tuttuğunu söylediğinde tepki verememiştim. Evli olan patronumla birlikteydi, O'na bir ev tutmuştu patronum. Artık aklımı kullanıyorum demişti giderken.

Bense hala yüreğimle yaşıyordum.

Artık bu evde kalamazdım. Ne yapacaktım. Ağlıyordum sadece. Yağmur da yağmıyordu üstelik. Kuru bir ayaz vardı. Sokağa da çıkamazdım. Elime bir sigara alıp yakamadım. İçki de içmiyordum. Doğrusu, pek dua etmeyi de bilmezdim. Şiir okumazdım. Müzik dinlemezdim. Evimde televizyon yoktu. Sonra sıcacık bir sobanın yanında da değildim. Yüksekçe bir yer değildi burası. Aşağısı diye bir yer yoktu, çukurdaydım. Elimde uçacak bir güvercinim yoktu. Kuru, boyalı bir yüzüm vardı. Kuru, esmer bedenim.. kıvırcık saçlarım birbirine karışmıştı. Yorgun, sessiz ellerim.. kurumuş dudaklarım.. koltuğa yığılmış bedenim.. beklentilerimde yoktu, isteklerim de. Siyah bakan gözlerim.. kan çanağı da yoktu. Güveneceğim biri de yoktu. Susuz ağiıyordum.. gözyaşlarım yoktu. Elimde bir tabanca yoktu. Feryatlarım yoktu. Son duam yoktu. Vurulacak gücüm yoktu. Yere yığılacak dermanım yoktu. Hareketsiz yerde yatacak günlerim yoktu. Farkında olunmadan çürüyecek etim yoktu. Etrafa yayılacak kokum yoktu. Cesedim yoktu. Kaldıracak eller yoktu. Siren sesleri yoktu. kılınacak namaz, kazılacak toprak yoktu. Kapanacak kapılar, kalkan eller yoktu. Arkamdan ağlamalar yoktu.

Ancak ben buradaydım.
Sabrım vardı.
Ümidim vardı.