Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Bediüzzaman'ın Veziri Zübeyir Gündüzalp Ağabey-12

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

*"Isparta Sistemi" ve Kılık Kıyafet

Hakkı Yavuztürk anlatıyor:

- Zübeyir Abi ismini duyunca aklıma hemen "Isparta Sistemi" gelir. Zübeyir Abi demek "Isparta sistemi"dir. (ZG 300)

“Hakikî fedakâr Zübeyir, en lüzumlu ve hizmete şiddet-i ihtiyacım zamanında buraya imdadıma geldi. Yoksa Isparta’dan o 'sistem'de birisini isteyecektim.” (Emirdağ Lâhikası)

Hamdi Sağlamer anlatıyor;

2022080921262063287f5421ddfa04.jpg- Zübeyir Abi'yi Beyazıt Meydanı'ında lacivert takım elbiseli, kolalı beyaz gömlekli, kolağzı manşetli, kıravatlı, gözlerinde hakim gözlüğü, saçlar ortadan ayrık ve çok düzgün taralıydı. "Kardeşim, ehli dalaletten biriyle randevum var, Kur'an müdafaası için yanına gidiyorum" demişti. (NBK s 142)

Selahaddin Şafak anlatıyor:

- Zübeyir Abi bana şunu öğretti.

"Ben Risalelere herkesten ziyade muhtacım. Ümmeti Muhammedi sahili selamete çıkaran geminin hademesiyim. Minnetimi sadece Allah'a duyarım. Hayatımı sadece; Allah rızası için Kur' an ve tefsiri Risale-i Nur'a feda ederim!"

Bana derdi ki: "Herkes derdini sana anlatacak ama, siz derdinizi sadece Allah' a anlatacaksınız!" (ZG s 366)

Hamdi Sağlamer anlatıyor:

- Birgün bir hoca ve Kırkıncı Hoca, Süleymaniye'ye (46) gelmişlerdi. Kendisinden sarık ve cübbe giymesini istediler, kırmadı giydi çok şaşırdık. Çünkü onu hiç böyle görmemiştik. Pardüsüsünü cübbe yerine kullanır ve siyah takke takardı. "Kardeşlere sevgi göstermeli ama haddi aşmamalı." Hiç kimseye el öptürmez "el öpen el öptürmek ister" derdi. (NBK s 135)

kirkinci.jpg
Mehmed Kırkıncı, Ömer Çiçek ve M.Emin Dernekli

İsmail Ambarlı anlatıyor:

- Zübeyir Abi hergün traş olurdu. Ben onu hiç kirli sakallı görmedim. Aziz üstada ve Nurlara sarsılmaz sadakatıyla ifrat ve tefritten uzaktı. (NBK s 291)

*Yetenek Avcısı ve İnsan Yetiştiriciydi

Eyüp Ekmekçi anlatıyor:

- Zübeyir Abi, "gençler bu hizmet için hazine değerindedir. Bu hazineden mümkün oldukça çok istifade etmek gerekir" derdi. Mesela; matematik öğretmeni Mehmed (Soslu) adında bir kardeş vardı. Ona teşvik makamında, "Kardeşim Mehmed, Cevşen'i okuyup senin suretine gireceğim, okulunda cevelan edip herkese Risale-i Nur anlatacağım" derdi. (ZG s361)

Mehmed Kutlular anlatıyor:

- Bazen üst kattan aşağı iner ve ısrarımıza rağmen bize ders okuturdu. Maksat bizim yetişmemizdi. Çünkü insanlar yanlış yapmadan gelişemez. Zübeyir Abi yanlış yapandan vazgeçmez; bir tarafı sağlamsa o tarafını geliştirir, Üstad ve Risale- i Nur'a sadakatını esas alırdı. Ama sadık/ bağlı değilse nazarında pek değeri olmazdı. İtiraz etmeme rağmen beni gazetenin başına koydu. İtiraz ettiğimde bana ilk ve son kızması, "bir şeyi yap diyorsak yapacaksın!" şeklinde oldu, ben de itiraz etmedim. Gazete konusunda, "kardeşim ağabeyler hakkınızda ültümatom verdi, aman dikkat edin!" diyerek bizi uyarırdı. (ZG s 330 332)

Mehmed Fırıncı anlatıyor:

- Çoğu aile çocuklarının, dersaneye gelip Risale okumasını istemezdi. Bazıları Risale okumak için kaçarak Kirazlı Mescid'e gelirdi. Zübeyir Abi gençlere daima Ahmet kardeş, Mehmet kardeş şeklinde hitap ederdi. (NBK s 218)

Zübeyir Abi, "Kardeşim bu fadakarları ana-babalarına mağlup ettirmeyin!" derdi.

Diyelim ki bu gençlere ayda 50 kuruş verilecek. "Kardeşim yarısını sen ver yarısını da ben vereyim" der ve şöyle yemin ettirirdi: "Vallahi billahi bu şahsıma ait bir şey değil Allah'a aittir. Allah rızası için hizmete veriyorum."

"Bu gençlerin izzetlerini kırmayalım, kimseye minnet etmesinler!"

Dersanenin temizlik ve intizamını kendisi yapar ve bundan çok memnun olurdu. (ZG s 341)

Selahaddin Şafak anlatıyor:

- Zübeyir Abi'nin düsturlu ve kararlı tavrı sonucu, Risale-i Nur Talebeleri cemiyete yön veren, kamuoyu oluşturan bir guruptu.

- Zübeyir Abi'nin en büyük özellliği herkesin bardağını kabiliyetine göre doldurmasıydı. Kişinin ihtiyacı olan dersi verirdi.

- Hizmet sözkonusuysa hastalık dahil hiçbir şey onu durduramazdı.

Bir mesele olunca Tahiri, Sungur ve Bayram Ağabeyleri toplar, tek ses tek vücud olarak cemaatin görüşünü dile getirirdi. (ZG s 363 367)

Zübeyir Abi bize 3 nasihat verirdi:

1- İhtiyatlı konuş, kırmızı kitapları oku!

2- Konuştuklarına dikkat et. Bir insanın yüzüne söylemeyeceğin hiçbir şeyi ardından söyleme!

3- Biz Allah'a hesap vereceğiz. İnsanları kandırabiliriz ama Allah'ı asla! (ZG s 368)

*Genelde Hasta Fakat Dinamikti!

(La rahata fiddünya/ dünyada rahat yoktur. Hadisi Şerif)

Ahmed Tanyel anlatıyor:

- Zübeyir Abi üstadın verdiği işleri tam zamanında yetiştirmek için uykusuzluk hapı alıyordu. Bunu kendisi söylüyordu. Bu yüzden uykusuzluğa müptela gibiydi. Uyku uyuyamıyordu biz bunu fark ederdik. (ZG s 376)

M. Emin Birinci anlatıyor:

- Zübeyir Abi üstadın zamanında da hastaydı. "Birgün çok hastaydım. Üstad zile basar da duymam diye tam eşiğin üzerine uzandım ki; kapıdan çıkarken üzerime bassın ki uyanayım diye!" anlatmıştı. (ZG 347)

Ahmed Gümüş anlatıyor:

- Zübeyir Abi yiyip içtiklerinde çok titizdi. Devamlı ilaç ve şifalı bitki kullanırdı.

"Kardeşim bende 6 çeşit hastalık var" derdi. (uykusuzluk, romatizma, mide rahatsızlığı, delik kalp, kronik yorgunluk ve iştahsızlık gibi).

Ermenek'e ana-babamı ziyarete gitmiştim. Dönüşte annemin gönderdiği yiyecekleri saydım kabul etmedi. Kekiği unutmuştum. "Kardeşim sen bana; Ermenek dağ ve bağlarının mis kokulu kekiğini ver" dedi. (NBK s 324)

Ahmed Şahin anlatıyor:

- Zübeyir Abi Süleymaniye Camii'ndeki hücreme gelmişti. Merdivenlerden çıkarken iyice yorulduğunu görüp üzülmüştüm. Beni hiç unutmadığım şu sözlerle teselli etti: "Şahin kardeş üzülme! Yeknesak istirahat döşeğinde geçen hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır!" (NBK s 339)

* Zübeyir Abi'de Sahabe Sevdası

Ahmed Şahin anlatıyor:

2022080921092163287f5421ddfa04.jpg- Cağaloğlu'ndaki gazeteden çıkmış Laleli Camii'ndeki görevime gidiyordum. O da Çemberlitaş'tan gazeteye geliyordu. Ama nasıl geliş! Duvara tutunup dinlene dinlene. Tam Çemberlitaş'ın önünde karşılaşınca heyecan ve yüksek sesle, "Ağlattın beni hocam ağlattın" dedi. O haftaki gazetede; Tarihin Şeref Levhaları yazı dizisinde Hz Cabir'in (ra) hayatını yazmıştım. Onu okumuştu. (NBK s 339)

Ali Vapurlu anlatıyor:

- 1969'da Dışkapı Nur Apartmanı'ndaki dersanede ders vardı. Derse gitmeden Zübeyir Abi'nin Afyon Müdafaasını yüksek sesle okumuştum. O akşam derste, teşehhüd vaziyetinde ders dinliyen hasta görünümlü bir zat ders anında ara sıra hatıralar anlatıyordu. Yanımdakilere "hasta haliyle yerinde zor duruyor, kim derse getirmiş" deyince "kardeşim bu ağabey Zübeyir Ağabey'dir" cevabına çok hayret etmiştim. (ZG s 387 388)

Hakkı Bozkurt anlatıyor:

- Sürekli hastaydı ve ilaç kullanırdı. Ama bir haline şaşırıyordum. Bir hizmet varsa; bakardık ki; canlanmış dirilmiş! Mesela; Risaleler yüklenecek, kolileri bizden çabuk kaldırırdı. Bir hizmet varsa; sekeratta bile olsa kalkar hizmete giderdi. Bize göre sıcak havada bile soba yaktığı olurdu. (Romatizmadan dolayı dizleri vücudu sızlardı.) (NBK s 341 342)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.