Mehmet ERDOĞAN

Mehmet ERDOĞAN

Avrupa Birliği ve Bediüzzaman-1

Bu güne kadar, Avrupa birliği ile ilgili olarak, lehte ve aleyhte pek çok şey; pek çok kimse tarafından ifade edildi.Bu husustaki konuşma ve tartışmalar halen de devam etmektedir.Bu birliğin kuruluşu ile ilgili ilk adımlar Bediüzzaman’ın ömrünün son yallarına rastlamaktadır.Bu bakımdan kendisinin yaşadığı dönemde henüz mevcut olmayan bir “teşekkül” hakkında;-haklı ve mantıklı olarak- Bediüzzaman’ın ne gibi bir görüşü olabilir?diye bir soru sorulabilir. Dolayısıyla Bediüzzaman’dan “Avrupa Birliği” ile ilgili olarak, bir takım deliller getirmenin; “tekellüflü” ve “zorlamalı” bir tevil olduğu ileri sürülebilir.

Tabii ki Bediüzzaman; ömrünün son yıllarına rastlayan böyle bir organizasyondan,“Avrupa Birliği” ismini zikrederek bahsetmez.Bizim de zaten böyle bir iddiamız yoktur. Ancak Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu ve savunduğu prensip ve düsturlar beynelmileldir.Her dönemde insanlığın itiraz ve red edemeyeceği standartlardır. “Eskimeme ve her zaman tazeliğini ve güncelliğini koruma” özelliğine sahiptir.Kendisi; “Hakikat ve gerçeklerin değişmeyeceğini,bu bakımdan hangi asırda gelse yine bu hakikatleri zamanın üslubu ve edebi ifadesi ile aynen tekrar edeceğini’’ beyan etmektedir. “Sen bu hakaikı (gerçekleri) çok tekrar ediyorsun?...Hem de aynı ibare ile” diye sorulan bir soruya verdiği cevapta: “Hakikat olduğu için tekrar ediyorum. Hakikat de ziya gibi usandırmaz... Hem de bir meslek (metod, prensip) takip ettiğimi gösteriyorum” şeklindedir.

“Avrupa Birliği” kendi içinde bir dizi siyasi ve ekonomik kuralları; vazgeçilmez birer prensip halinde kabul etmekte ve uygulamaktadır.Bu birliğe üye olmak isteyen ülkelere de bu kriterlere uymayı şart koşmaktadır.Bu şartlar üye olmayı bekleyen Türkiye’nin de önüne konulmuştur. Bu kriterlerin bilhassa “siyasi ölçütler “bölümü bizler için büyük önem arz etmektedir.Çünkü “siyasi ölçütler” bölümü ‘’tam demokrasi,’’ ‘’insan hakları’’,’’din, vicdan ve fikir hürriyeti’’ ve daha pek çok hayati önem taşıyan temel hakları içermektedir.

“İsterim ki,meşrutiyet ve hürriyet-i şeriyyenin sünnetini (yolunu) onlara ezber ettireyim.” ifadesi ile meşrutiyet ve hürriyet konusunda bu kadar ısrarlı olan ve hayatını bu prensiplerin “hayata geçirilme”si uğrunda mücadele ile geçiren Bediüzzaman’ın; bu kavramlar hakkındaki görüş ve beyanlarının ortaya konulması elbette ki bir zarurettir. Bu bakımdan, bu kavram ve prensiplerin, Risale-i Nur Külliyatındaki yerlerinin tespit edilmesi ve Bediüzzaman’ın Avrupa’ya ve Avrupa Birliği kriterlerine bakışının ortaya çıkarılmasında yadırganacak bir durum söz konusu olamaz.

AB’nin kabul ettiği ilke ve prensiplerin pek çoğuna bakıldığında, Bediüzzaman’ın fikirleriyle büyük benzerlikler bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.Bu yazı serisinin amacı bu benzerlikleri göstermeğe çalışmaktır.Ve çağımız insanının, önemini henüz yeni yeni anlayıp uygulamağa başladığı bu ideal düşünce ve kavramların, Bediüzzaman’da yaklaşık bir asır önce mevcut olduğunu isbatlamaktır.Kuru bir Avrupa düşmanlığı veya körü körüne bir Avrupa hayranlığı yerine;Avrupa’nın kötü yönlerine karşı mesafeli, iyi taraflarının ise,takdir edilerek iktibas edilmesi gerektiği hususunun, Bediüzzaman tarafından yıllar önce benimsenmiş bir ilke olduğunu açığa çıkarmaktır.

Bediüzzaman; daha yüzyılın başında yazdığı pek çok makalesinde, Avrupa’nın, elde ettiği standartlar sayesinde bugünkü terakkiyi elde ettiğini,bu standartların aslında “İslam’ın malı” olduğunu ,bizim de terakki edebilmemiz için bu standartlara uygun hareket etmemiz gerektiğini ifade eder. “Huz min külli şey’in ahsenehu’’ ‘’Yani her şeyin en güzelini al!.’’ Bu prensip Bediüzzaman’ın hayatı boyunca tabi olduğu pusulasıdır.Ve aynı zamanda, AB'yi değerlendirebileceğimiz şablonudur.

Gerçi daha sonra eserlerinde Avrupa medeniyetini eleştiren pek çok ifadeleri de vardır.Bununla ilgili bir soru şöyledir: "Sen eskiden şarktaki bedevi aşiretlerde seyahat ettiğin vakit,onları medeniyet ve terakkiyata çok teşvik ediyordun.Neden kırk seneye yakındır medeniyet-i hazıradan (şimdiki medeniyetten) ‘mim’siz diyerek hayat-ı içtimaiyeden çekildin?” Bu soruya verdiği cevapta özetle: “Bugünkü batı medeniyeti semavi dinlerin esas ve kurallarına aykırı hareket ettiği için kötülüklerinin iyiliklerine,hata ve zararlarının faydalarına galebe çaldığını, medeniyetteki esas maksadın umumun istirahatını ve insanların dünyevi mutluluğunu temin etmek olduğu halde,bu maksadın ortadan kalktığını,iktisat ve kanaatin yerini israf ve sefahetin aldığını bunların sonucunda da insanların hem fakirleştiğini,ehem tembelleştiğini, hem de mutsuz olduğunu” beyan ederek açıklar.

Eserlerinde Avrupa hakkındaki bu farklı değerlendirmeleri çok açık bir şekilde görmemiz mümkündür.İnançsız felsefenin etkisinde kalıp insanlığa “materyalizmi ve inançsızlığı telkin eden” Avrupa hakkında çok ağır eleştirilerde bulunurken, Hemen arkasından: “Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir: Birisi, İsevilik din-i hakikisinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nafi (faydalı) sanatları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları (müsbet ilimler) takip eden bu birinci Avrupaya hitab etmiyorum’’ diyerek, iyi ve kötü Avrupa’yı birbirinden ayırdığını görmekteyiz.

“Ecnebiyyede terakkiyat-ı medeniyyeye yardım edecek (fünun ve sanayi) gibi noktaları maal-memnuniye (memnuniyetle) alacağız.Amma medeniyetin zünub ve mesavisi ( günah ve kötülükler) olacak bazı adat ve ahlak-ı seyyieyi (almayacağız) ”ifadesi de Avrupa’ya bakış perspektifini gösteren başka bir şablondur. Ayrıca: “Avrupa’nın güzelliklerinin tahsil edilmesinin zorluğundan dolayı, kolay taklit edilen günahlarını ve kötülüklerini aldığımız için kadınlaşmış erkek ve erkekleşmiş kadın durumuna düştüğümüzü” de belirtmektedir.
“Avrupadan mehasin-i medeniyetin (medeniyetin güzelliklerinin)iktibasına muhtacız.’’ ‘’Kesb-i medeniyette Japonlara iktida (tabi olmak) bize lazımdır ki;onlar Avrupa’dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, adat-ı milliyeyi (milli kültür ve değerlerini)muhafaza ettiler.’’ ‘’Medeniyetin mehasiniyle (güzellikleri) beraber mesavisi (kötülükleri) de terakki edip garip ve aldatıcı bir surete girmiş...Medeniyetin seyyiatının (kötülükleri) en fenası ve medeniyetin muharribi (yıkıcısı)sefahet, israfat(savurganlık) ve maişetteki müthiş müsavatsızlık (geçim noktasındaki eşitsizlik) tır. “Bizim muradımız,medeniyetin mehasini ve beşere menfaati olan iyilikleridir. Yoksa, medeniyetin günahları ve seyyiatları değil ki; ahmaklar o seyyiatları, o sefahetleri mehasin zannedip, taklit edip, malımızı harap ettiler’’ şeklindeki ifadeleri, tam bir “analiz” niteliğindedir.

Daha başka bir ifadesi ile de: “Medeniyetin iyilikleri ile beraber kötülüklerinin de içimize sokulmaması için bize “temyiz edici” (yani iyiliklerini kötülüklerinden ayırt edebilecek) hakim bir kanun, bir prensip’’ gerektiğini kaydeder ki; bu sözler Onun Avrupa konusundaki görüşlerini özetler mahiyettedir. Hatta sadece Avrupa değil nereden ve kimden gelirse gelsin alınıp alınmaması gereken hususlardaki kıstasları belirtmiş olmaktadır. Bir kısmı yaklaşık doksan beş yıl önce serdedilen bu ifadeler, Onun Avrupa’daki güzelliklere nasıl baktığı ve nasıl bakılması gerektiği hususunda bize yol göstermektedir. Ona göre; “seçici olmak” esastır. “Güzellik” ve “İyilikler” nerede ve kimde bulunursa bulunsun; kimliğine ve inancına bakılmaksızın alınmalıdır. Değer ölçüsü “kalitedir.” Toptancı bir anlayışla tamamını “red” veya tamamını (süzmeden ve şablona vurmadan) “kabul”, doğru değildir. ‘’Fena ve fani bir adamın güzel ve baki şöyle bir sözü var’’ dediği şairin, zatının pek sevilecek tarafı olmasa da, söylediği: ”Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa,-Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır‘’ mısralarındaki güzel “mana”yı takdirle yad ederek, eserlerine alması bunu açıkça göstermektedir.

Bu davranış; Ondaki “müsbet hareket etme”nin, yani her şeyin, “olumlu ve güzel” yönlerine bakılarak değerlendirilmesi gerektiğinin bir örneğidir ki; bu örneğin pek çok benzerlerini eserlerinde ve hayatında görmek mümkündür.
(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum