Anahtarına Ulaşamayan Kapılar

M. Burak Tunay

1452 yılının ilk dönemlerinde İstanbul'un fethi için hazırlıklar son sürat devam ederken, Genç Sultan Mehmet, aklı kadar kalbiyle de bu büyük hedefe odaklanmıştı. Ancak o, her ne kadar planlarını ve ordusunu hazırlasa da gönlünde mevcut bir soru vardı: "Acaba gerçekten hazır mıyım? Bu büyük sorumluluğu taşımaya hakkım ve nasibim var mı?"

Bu düşüncelerle Sultan Mehmet, sarayın bahçesinde gezerken, hocası Akşemseddin Hazretleri yanına geldi. Genç Sultan’ın zaten ne zaman içi sıkılsa, hocasının bu Hızır gibi yetişen öğütlerine kulak verir, nasihatlerini dinler ve yapacağı işlerde ona göre hareket ederdi. Yine öyle günlerden biriydi.

Üzerindeki beyaz hırka, sakallarına düşen nur gibi parlıyordu. Sultan'a derin bir gülümsemeyle baktı ve:

- Sultanım, anahtarına ulaşamayan kapılarınız var. Bir bir o kapıların size açılmasını ister misiniz?

Genç Sultan, hocasından gelen bu hikmetli soru karşısında dermanını bulmuş gibi sevindi ve daha soruyu duyar duymaz içinin ferahladığını belirten bir çehre ile “Elbette kıymetli hocam, gönlüm daima sizin hikmet dolu sözlerinize hava ve suya duyulan ihtiyaç gibi muhtaçtır.”

Akşemseddin Hazretleri, bahçedeki kavunların yanına doğru yürüdü ve bir kavunu göstererek:

“İşte şu kavunu görüyorsunuz değil mi? Şu kavun, hal diliyle, kabiliyetleri vasıtasıyla bize her bir bitkinin, meyvenin tohumları ve çekirdekleriyle, niyetlerini anlatır. Meselâ, şu kavun, kalbinde, nüveler suretinde bin niyet eder ki, “Yâ Hâlık’ım, -herşeyi yaratan Allahım!- Senin Esmâ-i Hüsnâ’nın -güzel isimlerinin-nakışlarını yerin birçok yerlerinde ilân etmek isterim.”

Cenâb-ı Hak, gelecek şeylerin nasıl geleceklerini bildiği için, onların niyetlerini bilfiil ibadet gibi kabul eder. “Mü’minin niyeti, amelinden hayırlıdır” şu sırra işaret eder. Ve kavunun, meselâ, güzelliğine latifliğine dikkat edilirse, yemek için yaratılmış olduğu hissedilir. İnsanın da kabiliyetlerine bakılırsa, yaratılış vazifesinin kulluk olduğu anlaşılır. Bu sebepledir ki hadiste “nefsini bilen, Rabbini bilir” şeklinde ifade edilmiştir. Çünkü insanın duygularına ve yaratılışına bakıldığında sadece bu dünya için yaratılmadığı anlaşılır.

Mesela siz kalbinizde taşıdığınız bu fetih niyetiyle Allah’ın namını yeryüzünde yaymak istemiyor musunuz? Peygamberimiz (sav) müjdelediği hadiste ifade ettiği “güzel asker, güzel komutan” hitabına mazhar olarak ona layık bir ümmet olma bilinciyle bu yola çıkmadınız mı? Bu zamana kadar şanlı ordumuzun çıktığı tüm seferlerin asıl niyetleri bu değil midir? İşte bunun içindir ki; İnsan, fethe önce kendi içinden başlamalıdır. Yani önce kendini bilmeli, sınırını bilmeli, ne için dünyaya gönderildiğinin farkına varmalı. Ardından çevresini, zaman ve zemini iyi okumalı. Kendisinden başlayarak yüksek gaye ve hedeflerine doğru yürümelidir.”

O günkü dersten sonra Fatih Sultan Mehmet, hocasının bu nasihatini hiçbir zaman unutmadı. İstanbul'un fethine giderken de, fetihten sonra adaletle hükmederken de bu nasihat onun hayatında büyük bir hedef olarak kaldı.

Hikâyeden hareketle kalbimizde bir çekirdek gibi taşıdığımız güzel niyetlerimiz, gayretlerimizle sulandığında elbette güzellikleri sümbül verecektir. Her şeyden önce hadisin öğütlediği kavram üzere kendimizi bilmeli ve bulmalıyız. Ancak böylelikle Rabbimizi bilip tanıyabiliriz. Çünkü Rabbimiz “Ben gizli bir hazineydim, bilinmek istedim. Bu sebeple kâinatı yarattım” buyuruyor.

Yunus Emre’nin sözü bu manaya işaret eder:
İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır.”

Her kişi gizli bir öznedir kendi hikâyesinde… Kendini bilmek ve bulmakla sorumludur. Bu vesileyle üç ayların manevi iklimi içerisinde gelin hep birlikte özümüze dönelim.

Fabrika ayarlarımıza dönmemize vesile bu kutlu günlerde geçmiş kusur ve günahlarımıza tövbe ederek arınalım ve Kur’an ile ve salavatla daha ziyade meşgul olmakla en güzel rehberimiz Hz. Muhammed’e (Aleyhissalatü vesselam) asırlar sonrasından kulak verelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum