ABD, ittihad-ı İslam’dan korkuyor!

Soğuk Savaş döneminde ABD’nin komünist kamptan kaynaklanan mülhit rüzgarlara ve dalgalara karşı Müslümanlarla birlikte hareket etmeyi arzuladığı ve hatta onları bu yönde örgütlediği varsayılır. Elbette Rusya veya SSCB karşısında Müslümanları kendi haziresi altında toplamak istemiştir. Belki bu hususta SSCB’yi çıkarlarına alet etmiş de olabilir! Çıkarları mı Müslümanlarla birlikte olmasını iktiza etti yoksa ilkeleri mi? Muharrik unsur hangisidir? Bir taraftan komünizm şemsiyesine karşı farklı bir şemsiye açan ve Müslümanları altında buluşmaya davet eden ABD, aynı zamanda ortaklık için taciz edici şartlar dayatmıştır. Yeşil kuşağı aynı zamanda İsrail kuşağı yapmak istemiştir.

ABD ile birlikte olacak ülkelerden İsrail’le birlikte ve onunla dost olmasını da şart koşmuştur. Dolayasıyla dostluk zeminini daraltmış ve İsrail ile şartlı hale getirmiştir. İsrail ile ilişkileri bozuk olan bir İslam ülkesinin ABD ile birlikte olma şansı, seçeneği kalmamıştır. İsrail’le ilişkileri bozuk olan ülkelerin ABD ile ilişkilerinin sağlam kalmasını tasavvur etmek kabil ve mümkün değildir. Bu nedenle de çar naçar bazı İslam ülkeleri İsrail ile birlikte olmamak için SSCB’ye yanaşmış veya bunu bir alternatif olarak görmüştür. Bir zamanlar Suriye’de bakanlık, başbakanlık ve meclis başkanlığı yapan Muhammed Maruf Devalibi böyle bir ikileme maruz kalmıştır. ABD bu zata karşı ihanet çemberini önermiştir. Çaresiz bir biçimde İsrail’e karşı SSCB’yi söyleyeceklerini ifade etmesi üzerine Amerikalılar tarafından Devalibi 'kızıl şeyh' olarak damgalanmıştır.

ABD İsrail için nice dostlukları böyle feda etmiştir. Avram Noam Chomsky de bunu doğruluyor ve ABD’nin en temel korkusunun Müslüman ülkelerin bağımsızlık, birlik ve beraberliği olduğunu ifade ediyor. ABD’nin aşırılık veya terörden ziyade İslam ülkelerinin bağımsızlık eğilimden korktuğunu ve her şartta bunu bastırmaya yeltendiğini hatırlatmaktadır. Terörü besleyen ABD, terörü kullanarak Müslümanların birlik ve beraberliğinin önüne kesmeye ve ket vurmaya yeltenmektedir. İsrail ile ilgili gelecek kaygılarından dolayı ABD ilkelerini çiğnemiş ve Arap Baharını kışa çevirmiştir. En azından Arap Baharının önünü kesen temel unsurlardan birisi olmuştur.

*

Burhan Galyon gibi kimi Suriyeli muhalifler ABD’nin Arap Baharına hiç katkı sunmadığını aksine söndürmeye yeltendiğini ifade etmiştir. Ters Açı programının sunucusu Faysal Kasım da Arap Baharının kışa çevrilmesinin ardında iki temel unsur yattığını gözlemlemektedir. Bunlardan ilki İsrail’in güvenliğidir. İsrail’in güvenliği ise Müslümanların zayıf, paramparça kalmasını iktiza etmektedir. Arap Baharında toparlayıcılık ve birlik ruhu, potansiyelini gören ve fark eden ABD tabir caizse Mürsi'ye çalışmak yerine Ebubekir Bağdadi’ye çalışmıştır. Bunun üzerinden de İsrail’in güvenliğini temine kalkışmıştır. Faysal Kasım ABD’nin Arap Baharına yönelik suikastının, düşmanca tutumun arkasında ikinci neden olarak petrolü saymaktadır. Bu da bizi Tarık Aziz gibilerinin daha önce söylediklerine götürmektedir. O da şudur: ABD’nin bölgeye ilgisi üç nedene dayanmaktadır.

Bunlardan birisi, Avrupa, Latin Amerika ve Ortadoğu’ya dayanarak ve bu bölgeleri ön veya arka bahçe yaparak muhtemel rakip güçlerin üstesinden gelmektir. Rakiplerine üstün gelmek için bu coğrafyaları stratejik ağırlığına basamak ve manivela yapmaktır. Kısaca Çin ve Rusya gibi potansiyel rakipleri bu bölgeler üzerinden püskürtmek ve ekarte etmektir. Tarık Aziz, Amerikan ilgisine dair ikinci neden olarak petrolü saymaktadır. Faysal Kasım’la aynı teşhiste birleşmektedir. Üçüncü neden ise İsrail’in bekasıdır. Bu çerçevede Arap Baharını tökezleterek veya çökerterek İsrail’i artıya geçirmiştir. Bu açıdan Netanyahu İsrail’in kuruluşunun 67’inci yılı münasebetiyle yaptığı konuşmada adeta bölgenin Osmanlısı gibi konuşmuştur.

*

İsrail’i tarihin sonu ilan etmiş ve ‘devlet ebet müddet’ oldukları tezini işlemiştir. Aç tavuk kendisini darı ambarında görürmüş. İsrail de düşmanlarından arınmış bir Ortadoğu tahayyül etmektedir. Bu da Ortadoğu’nun Müslümanlardan arındığını tahayyül etmekle eşdeğerdir! Bugün İsrail Arap Baharını söndürmüş ve arkasını Rusya ve ABD’ye dayamıştır. Putin de Ortadoğu’da Amerikalılardan gördüğünü ve öğrendiğini uyguluyor. Suriye üzerinden ABD ile rekabet şartlarını iyileştirmeye çalışıyor. Bu arada olan da Suriye halkı ve Türkiye gibi ülkelere oluyor. Bununla birlikte bu zorluklar ve meydan okumalar eninde sonunda İslam dünyasındaki saklı gücü ortaya çıkaracaktır.

Rusya da Suriye üzerinden ABD’nin bileğini bükmeye yeltenmektedir. Burhan Galyon’un dediği gibi Suriye halkı yedi düvele ve küresel nifak zeminine karşı destan yazmaktadır. Onca kalleşliğe rağmen kimse Suriye halkının elini bükememiştir. Zira bu el müeyyed min indillah’tır. Takdir-i Hüdâ kuvve-i bâzû ile dönmez. Bir şem'a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez! İsrail’le yollarını ayırmayan Batı Deccal kampını temsil etmektedir. Ne zaman Mesih kampına geçerse o zaman İsrail ile yollarını ayıracaktır. Mesih kampına geçmesinin alameti İsrail’le ilişiklerini kesmesi ve İslam dünyasına müzahir olmasıdır.

ABD hala hakkın değil gücün peşindedir ve bu yüzden de Muhammed Gazali gibilerinin ifadesiyle Deccal kampını temsil etmektedir. İsrail yerine İttihad-ı İslamı seçtiğinde kampını da değiştirmiş ve yolunu da düzeltmiş olacaktır.

Gerçekleri bir kez daha Noam Chomsky’nin ağzından duymuş olduk. (http://sahafaty. net/news5819073.htm)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum