Allah’a ve Resûlüne çağırıldıkları zaman, mü’minlerin sözü ancak, 'İşittik ve itâat ettik!' demeleridir

Allah’a ve Resûlüne çağırıldıkları zaman, mü’minlerin sözü ancak, 'İşittik ve itâat ettik!' demeleridir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nur Suresi 47-54. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

47 . (Münâfıklar:) “Allah’a ve peygambere inandık ve itâat ettik!” diyorlar. Sonra da içlerinden bir tâife bunun ardından yüz çeviriyor. İşte bunlar, mü’min kimseler değildirler.

48 . Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resûlüne çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki, onlardan bir tâife yüz çeviricidirler.

49 . Eğer hak, (Allah resûlünün verdiği hüküm,) kendi lehlerine olursa, ona itâat eden kimseler olarak (koşa koşa) gelirler.

50 . Kalblerinde bir hastalık (nifak) mı var? Yoksa (onun peygamberliğinde) şübhe mi ettiler? Yâhut Allah’ın ve Resûlünün kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır! İşte onlar zâlimlerin ta kendileridir!

51 . Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resûlüne çağırıldıkları zaman, mü’minlerin sözü ancak: “İşittik ve itâat ettik!” demeleridir. İşte bunlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir.

52 . Her kim Allah’a ve Resûlüne itâat eder ve Allah’dan korkar ve O’ndan sakınırsa, işte onlar, gerçekten kazanan kimselerdir.

53 . Bir de (o münâfıklar), kendilerine emredersen, kesinlikle (savaşa) çıkacaklarına dâir bütün güçleriyle Allah’a yemîn ettiler. De ki: “Yemîn etmeyin! (Sizden istenen) bilinen (hâlis) bir itâattir. Şübhesiz ki Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdârdır.”

54 . De ki: “Allah’a itâat edin; Peygambere de itâat edin! Eğer yüz çevirirseniz artık ona (o peygambere) düşen, ancak kendisine yüklenen (tebliğ)dir; size düşen de size yüklenen (itâat)dir.” Eğer ona itâat ederseniz, hidâyete erersiniz. Peygambere düşen ise, ancak apaçık tebliğdir. (1)

1- “Üstâd-ı Mutlak ve Muktedâ-yı Küll (herkesin kendisine uyduğu) ve Rehber-i Ekmel (en mükemmel rehber) olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm: وَماَ عَلَي الرَّسُولُ اِلَّا الْبَلاَغُ [Peygambere düşen, ancak tebliğdir!] olan fermân-ı İlâhiyeyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyâde sa‘y (çalışma) ve gayret ve ciddiyetle teblîğ etmiş. Çünki: اِنَّكَ لَاتَهْد۪ي مَنْ اَحْبَبْتَ وَلٰكَنَّ اللّٰهَ يَهْد۪ي مَنْ يَشٓاَءُ [Şübhesiz ki sen sevdiğin kimseyi hidâyete erdiremezsin; fakat Allah, dilediği kimseyi hidâyete erdirir] sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidâyet vermek, Cenâb-ı Hakkın vazîfesidir. Cenâb-ı Hakk’ın vazîfesine karışmazdı.” (Lem‘alar, 17. Lem‘ a, 137)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.